A password will be e-mailed to you.

Hala Tanığız Platformu’nun düzenlediği Pınar Selek’in Mücadelesinini Düşündürdükleri Akademide Özgürlük, Siyasette İrade, Yargıda Adalet başlıklı uluslararası sempozyumda, Pınar Selek’in yanındaydık.

 

Hala Tanığız Platformu’nun düzenlediği Pınar Selek’in Mücadelesinin Düşündürdükleri Akademide Özgürlük, Siyasette İrade, Yargıda Adalet başlıklı uluslararası sempozyumda Pınar Selek’in dik duruşuna karşın akademinin, siyasetin ve yargının kamburlaşmış kurumsal yapısı üzerine konuşuldu.

Pınar Selek’in dostları, meslektaşları, sevenleri; akademisyenler, avukatlar, öğrenciler bugün bir kez daha haykırdı:

“Hukuk ve adalet mücadelemiz Yargıtay aşamasında yurt içi ve yurt dışından giderek artan kamuoyu desteği ile inatla devam edecek. Bu süre boyunca Pınar Selek’in masumiyet karinesinin baki olduğunu hatırlatır, büyük bir siyasi operasyona kurban edilmeye çalışılan arkadaşımız Pınar Selek’in bir an bile elini bırakmayacağımızı ilan ederiz. Zira hukuk adı altında zulüm dayatılan bir ülke nihayetinde hepimiz için tutukevidir.”(*)

Cezayir Toplantı Salonu’nda düzenlenen sempozyum Suzan Karaibrahimoğlu’nun açılış konuşmasıyla başlandı. Bu konuşmanın ardından programı nedeniyle sempozyuma katılamayan İsmail Beşikçi’nin gönderdiği video kaydını izledik:

“1990larda Kürt köylerinin yakılmasıyla bu insanlar yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Bu insanların büyük bir kısmı da İstanbul’a gelmişlerdir. Yerlerinden yurtlarından sökülüp atılan bu insanlar, Kürt sorununun önemli parçalarıdır. Pınar Selek’in de bu ailelerle ve onların çocuklarıyla ilgilenmesi, devletin ona karşı bir kin beslemesine sebep olmuştur. Resmi ideoloji Türk siyasal hayatının en önemli kurumudur ve kurum Kürt sorunu hakkında çok belirgin bir duruşa sahiptir. Resmi ideoloji bugün iki kurum tarafından yoğun bir şekilde desteklenmektedir. Bunlardan biri üniversite diğeri de yüksek yargıdır. Türkiye’deki iktidarlar sosyal bilimcilere hep kuşkuyla bakmışlar ve sosyal bilimlerin özgürce gelişimini engellemek için çok yoğun bir çaba içinde olmuşlardır. 1940’larda Behice Boran ve arkadaşlarının yargılanması bu baskının birinci halkasını oluşturuyor. İkinci halka olarak 1970’lerde Oya Baydar ve arkadaşlarına karşı yoğun baskılar yapılmıştır. Kanımca Pınar Selek de üçüncü kuşak olarak değerlendirilebilir. Bugün, hukuk fakültesini yeni bitirmiş ve taşrada görev yapan bir yargıçtan adalet beklenebilir. Ama yüksek yargıdan adalet beklemek mümkün değildir. Çünkü yüksek yargı Türkiye’de resmi ideolojiyi en yoğun şekilde destekleyen bir kurumdur. Bununla birlikte üniversite de aynı şekilde resmi ideolojiye büyük destek vermektedir. Bununla nasıl baş edilir? Bununla baş etmenin yolu resmi ideolojiyi bilimin kavramlarıyla eleştirmek ve bu eleştirinin sürekli olmasını sağlamaktır. Yani Türkiye’de sosyal bilimlerin resmi ideoloji eleştirmek gibi çok önemli bir görevi vardır.”

Şu anda Pınar Selek’in doktora yapmakta olduğu Strasbourg Üniversitesi’ni ve üniversite rektörünü temsilen katılan rektör yardımcısı Prof. Dr. Francis Kern’in Açık Bir Toplumda Bilimsel Araştırma, Yaratıcılık ve Yenilik sunumuyla devam edildi. Strasbourg Üniversitesi’nin akademisyeni ve öğrencisiyle Pınar Selek’e başından beri destek verdiğini belirten Kern, akademisyenlere özgür bir araştırma ve ifade ortamı verilmezse yaratıcılıktan bahsedilemeyeceğini böylece ekonomik ve toplumsal ilerlemenin mümkün olamayacağını ifade etti.

Araştırma Özgürlüğü başlıklı ikinci panelin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Zeynep Direk akademik araştırma ve ifade özgürlüğünün hepimizin ortak sorunu olduğunu, üniversitelerdeki akademik hiyerarşinin de bu sorunu körüklediğini belirtti. Sosyal bilimcinin tarafsız olmaması gerektiğini ve mutlaka resmi ideolojiyle arasına kesin çizgiler olmasının zorunluluğunu dile getiren Prof. Dr. Neşe Özgen de Pınar Selek’in yaptığı gibi müdahaleci bir sosyal bilimcilik önerdi.

Prof. Dr. Samim Akgönül ise Türkiye’de sosyal bilimlerin resmi ideolojiye biat eden bir yapısı olduğunu, böylece yüksek yargıyla birlikte bu ideolojinin iki temel savunucusu ve üreticisi konumunda bulunduğunu aktardı. MSGSÜ Sosyolojik Araştırma Kulübü’nden Senem Kahraman da yaptığı konuşmada, araştırma yöntemlerini belirlerken Pınar Selek’in çalışmalarına başvurduklarını ve bu çalışmaların sosyoloji öğrencilerine büyük yardımları olduğunu anlattı.

Daha sonraki oturumlarda Filiz Kerestecioğlu, Tora Pekin, Martin Pradel, Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi konuşmacılar da Pınar Selek davasının hukuki boyutlarını ve 28 Şubat dönemiyle bağlantısını konuştu. Programın son bölümünde ise Esmeray’ın Bizim Atölye performansı vardı.

Pınar Selek davasının gelişim süreci ve bu süreçle ilgili bütün bilgiler için http://www.pinarselek.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 18:00:26