A password will be e-mailed to you.

2013’de izleyeceğimiz 13 dizi hiç üşenmeden alfabetik sıraya konmuş haliyle huzurlarınızda sevgili John Fiskelerim: Afiyet çekirdek olsun.

 

2013’de aşırı iyi oldukları için izleyeceğimiz; eşe dosta imanına kitabına inkar edip yine de izleyeceğimiz veya hiç haz etmeyip cool gözükmek için kıyısından köşesinden yine de izleyeceğimiz; yani sonuç olarak izleyeceğimiz 13 dizi:

 

1. Breaking Bad:

Eğer heyecanla beklediğimiz son sezonunda patlamazsa veya bir anda uzatmaya karar vermezlerse, gelmiş geçmiş en iyi dizilerden biri olarak tarihe geçecek. Felsefi çıkarımlar, mükemmel oyunculuk, hayran bırakan karakter geliştirme, aksiyon ve uyuşturucu üretimine dair tüyoların feriştahı bu dizide. Yalnız çok fazla arka arkaya izlemeyin bunalıma girersiniz.

2. Downton Abbey:

Evin şoförüyle kaçan lady’ler, bir anda tekerlekli sandalyesinden kalkıp iyileşen aşıklar, Türk diplomatla zina yapan bakire aristokratlar ve onların türlü çeşit hizmetçileri bu dizide. Hem eşe dosta hava atacak entel dantel BBC kaşeli bir dizi arıyor hem de gizli gizli Öyle Bir Geçer Zaman Ki’yi izliyorsanız, Downton tam size göre. Oyunculuğun asiklopedisini yazmış Maggie Smith ve son sezon diziye katılan Shirley MacLaine de eşantiyonu. (Geçen haftaki Christmas Special çok kötüydü, o ayrı.)

3. Girls:

İlk filmi Tiny Furniture ile tanıyıp sevdiğimiz Lena Dunham’ın yazıp yönettiği ve başrolünü oynadığı dizisi, 2013’te ikinci sezonuna giriyor. Geçen senenin en büyük televizyon hatta popüler kültür hadisesi Girls hakkında çok yazıldı çizildi. Kimi taptı, kimi nefret etti ama kayıtsız kalabilen olmadı. Ben de diziyle ilgili yazdığım ilk yazıda “Dunham, New York’ta tutunmaya çalışan 20’lerinde dört kız arkadaşın hikayesini anlattığı dizisiyle Sex and the City sonrası yeni jenerasyon şehirlilerin sesi olmaya aday bir devrimci mi; yoksa beyaz ve zengin hipsterların anne baba parasıyla alternatifçilik oynadığı bir kedi olmadan fare tutma dünyasının masalcısı mı zaman gösterecek” demiştim. Keşfetmek izleyenler izlesin.

4. Glee:

Glee ilk başladığında her bölümü Almanya’dan gelen amcası Haribo getirmiş çocuklar kadar şen izliyor, CD’lerini itunes’dan indiriyordum. Sonra politik doğruculuk dozu tavan yaptı, Sue Slyvester iyi kalplileşti ve karakterlerin yarısı mezun oldu. Ben de herkes gibi sıkıldım. Yine de iyi bir Christmas bölümünde hüngür hıçır ağladığım olmuyor değil. Grip olup evde yatıyorsanız veya moraliniz bozuksa neşelenmek için hala ideal dizi. Arada bir bakın.

5. Homeland:

2012’nin belki de en iyisiydi. Bütün ödülleri topladı. İzlerken kendinizi “ya ya tabii zaten hep Amerika haklı”; “iyi Müslümanlar kötü Müslümanlar klişesi böğyk”; veya “ay bütün dünya Clare Danes’in altıncı hissi sayesinde kurtulucak” diye gaza getirmezseniz, müptelası olabilirsiniz. Hem heyecanlı hem aşklı meşkli.

6. İşler Güçler:

Bunu arkadaşlarıma 58 kere “ya komik bir Türk dizisi yok mu?” diye ağladıktan sonra tavsiye üzerine izledim. Bu kadar geç yayınlanmasa, bu kadar uzun olmasa, karakterlerin de yarısı iptal edilse belki baştan sona bir bölüm de izleyebilirdim, yapamadım. Ama hakkını vereyim: Gerçekten komik anları var. Gayet iyi bir yerden yola çıkmışlar ve nereden baktığınıza bağlı olarak Türkiye’deki tek modern veya post-modern komedi dizisi olabilir. Hadi daha iyi olsun da daha çok izleyelim.

7. Kayıp Şehir:

Yine Sanatakatak’a uzuuun bir yazı yazmıştım hakkında. O yüzden detaya girmiyorum. Fikrim baki: Çokça potansiyel, bir takım hayalkıran eksiklikler, izlenebilecek bir Türk dizisi. 2013’de pazartesileri saat sekizde. 

8. Kuzey Güney:

2012’de herşeye rağmen hiç kaçırmadan izlediğim tek Türk dizisi. Yerli Fight Club olacak diye ümitlenip, güya fakir mahalle kızlarının 40 dakika boyunca binlerce dolarlık stilettolarla halk otobüsüne inip binmesinden içimin şiştiği ilk sezondan sonra yenilikçi yönetmeni Mehmet Ada Öztekin’in de ayrılmasıyla dili iyice sekteye uğrasa da seviyorum. Kıvanç Tatlıtuğ Türkiye’nin en azimli, en kendini geliştiren ve en yetenekli genç oyuncularından biri bence. Ayrıca Öztekin’in ilk filmini çok merak ediyorum. Ayrıca da Cemre kalp Kuzey.

9. Mad Men:

Mad Men’den sıkıldım. Bence oyuncuları ve ekibi de sıkıldı. Mağazalar da her sene Mad Men koleksiyonu yapmaktan sıkıldı. Don Draper’ın yeni biriyle evlendiği promo shot’larının hatrına yeni sezona da biraz bakarım ama tüm sene bağlılık sözü veremem.

10. Nashville:

Sanırım cool insanlar bu yeni diziyi izlemiyor. Fazla Amerikan, fazla country, fazla bayık buluyorlar. Ben izliyorum. Reytingleri sezon başına göre düşse de country müziğin yaşlanmış kraliçesi Rayna James ve yeni süperstarı Juliette Barnes arasındaki rekabeti şarkılı türkülü anlatan hikayesinde insanı bağlayan bir şeyler var. Belki Rayna rolündeki Connie Britton’ın her daim muhteşemliği, belki Thelma and Louise’in yazarı Callie Khouri’nin elinden çıkmış olması, belki de kabarık saçların ve rüküş kıyafetlerin karşı konulamaz cazibesi, bilemiyorum…

11. Portlandia:

Yalnızca sevdiğim değil, hayran da olduğum tek dizi. İzlemiyor olabilirsiniz ama izleyip de sevmediyseniz arkadaş olmamız imkansız. Saturday Night Live’ın yıldızlarından Fred Armisen ve ruh eşi Carrie Brownstein’ın elinden çıkma, Amerika’da giderek artan doksanlara özenmeci, alternatif, organik, post-hippi hayat tarzını tiye alan skeç komedisi. İsminden de anlayacağınız gibi hikaye bu kültürün Mekke’si Portland’da geçiyor. Sloganı “Dream of the 90s is alive in Portland”. Anormal komik.

12. The Mindy Project:

Kendi adını taşıyan komedinin yazarı, yaratıcısı ve başrolü Mindy Kalling bu senenin en parlak yıldızlarından. The Office’in Amerikan versiyonundaki 30 yaşına gelmiş beyinsiz ergen Kelly Kapoor rolüyle hayatımıza giren Mindy, zamanla dizinin en komik bölümlerinin yazarı ve sonunda da yapımcısı olmuştu. 2012’de filmlere sıçradı, bir best-seller yazdı ve Amerikan TV tarihinde kendi şovuna sahip ilk Asyalı kadın oldu. Arkadaşlarınıza “ay senin haberin yok muu?” havası atmak veya başınızı ağrıtmayacak eğlencelik bir dizi istiyorsanız, aşk meşk işlerinde gerzek, kariyer işlerinde bombastik komik kadın doğum doktoru Mindy Lahiri’nin maceralarını kaçırmayın.

13. Treme:

Yeryüzünün en iyi dizisi The Wire’ın yaratıcılarının Katrina kasırgasından sonra New Orleans’ın ayağa kalkma mücadelesini anlattıkları dizileri. The Wire’ı da ilk izlediğimde hiçbir şey anlamamış ve İngilizce altyazılı DVD’lerini sipariş etmiştim. Sonra alıştım. The Treme’de de aynı sorunu yaşadım aşırı cahil olduğum için ama bu sene kaçarı yok. 2013 TV listemin en başında.

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 23:45:44