A password will be e-mailed to you.

…2019’ın en iyi albümlerin derlerken, hip-hop’un muhteşem yılı dışında göze çarpan bir genel eğilime rastlamadım. Ayrıca bu sene son yıllara kıyasla, ilgimi aşırı çeken ve kendini defalarca dinleten albüm sayısı da bir hayli azdı (normalde yılda 100’ü oldukça geçerken bu sene 50-60’da kalmış olabilir). Onları da eleye eleye 2019 için elimde gönül rahatlığıyla önerebileceğim 18 tane albüm kaldı. İşte herhangi bir sıralama olmadan (yılın en iyi albümü hariç) 2019’un bana göre en iyi albümleri…

2019 yılı müzik açısından biraz sönük geçti. Ne listeleri altüst eden bir albüm, ne de kayda değer bir büyük olaya rastlamadık. Yılın en büyük kazananı gene hip-hop/rap oldu. En çok ses getiren (ve gerçekten en başarılı) albümlerin çoğunluğu da bu türdendi. Bu janrın kendi içinde de öne çıkan iki akımdan bahsetmeden geçmemek lazım:

Bunlardan birincisi son yıllarda ABD’de yıldızı aşırı parlayan trap-rap türü. 1990’larda ABD’nin güney eyaletlerinden çıkan bu müzik, oldukça sert ve hatta kulakları tırmalayan orkestrasyonu son derece karanlık sözler ile birleştiriyor. Yılın en çok beğenilen albümlerinden birçoğu bu türdendi: Maxo Kream’in Brandon Banks, Denzel Curry’nin ZUU ve Megan Thee Stallion’un Fever albümleri birçok yıl sonu listesinin en tepelerinde yer almayı başardı.

2019’daki en büyük hip-hop patlamalarından diğeri de İngiltere rap’inde yaşandı. İngiltere’deki politik ve ekonomik durumların belirsizliği, Brexit’in ülkenin sosyal dokusuna yaptığı tahrip müzikte hip-hop/rap ile karşılık buldu. Her büyük sosyal, politik ya da ekonomik değişimde şahlanan İngiliz müziği bu sefer de bizleri hayal kırıklığına uğratmadı ve ülkenin 2019’daki psikolojisini en iyi yansıtan müzisyenler slowthai, Stormzy, Dave, Kano gibi hip-hop’çular oldu.

2019’ın en iyi albümlerin derlerken, hip-hop’un muhteşem yılı dışında göze çarpan bir genel eğilime rastlamadım. Ayrıca bu sene son yıllara kıyasla, ilgimi aşırı çeken ve kendini defalarca dinleten albüm sayısı da bir hayli azdı (normalde yılda 100’ü oldukça geçerken bu sene 50-60’da kalmış olabilir). Onları da eleye eleye 2019 için elimde gönül rahatlığıyla önerebileceğim 18 tane albüm kaldı.

İşte herhangi bir sıralama olmadan (yılın en iyi albümü hariç) 2019’un bana göre en iyi albümleri:

Karen O &Danger Mouse – Lux Prima

Karen O’nun Danger Mouse ile gerçekleştirdiği bu beklenmedik iş birliği, her iki sanatçıyı da doyasıya özgürlük alanı bırakmış. Danger Mouse’un mükemmel orkestrasyon, aranjman ve prodüksiyonu farklı janrlar arasında gidip gelirken, Karen O’nun hipnotik vokalleri (the Yeah Yeah Yeahs ile olan kayıtlarından son derece farklı) albümde birleştirici bir tutkal görevi görmüş. Lux Prima’daki kimi şarkılar tek başlarına bazı albümlerin bütününden daha çok müzikal fikir barındırıyor.

Şunu seven bunu da sever: Gnarls Barkley – The Odd Couple

Anderson .Paak – Ventura

2018’de çıkarttığı Oxnard’ın yoldaşı diyebileceğimiz bu albümde, .Paak, old-school soul ve modern dans müziğini birleştirmiş. Modern R&B’nin en iyi örneklerinden olan Ventura’da gene bol bol iş birliği var. Özellikle Andre3000, Jazmine Sullivan, ve Brandy ile kaydettiği parçalar, Outkast’in en üst düzeylerinde olduğu zamanlarını hatırlatıyor.

Şunu seven bunu da sever: Outkast & Speakerboxxx – The Love Below

Barker – Utility

Pitchfork’un hakkında “bu albümü dinlemek eriyip dans pistine akmak gibi bir şey” dediği Utility, yılın en iyi elektronik albümlerinden biri olmuş. 2018’deki Debiasing EP’sini dinleyenler bu albümden de ne bekleyebileceklerini aşağı yukarı tahmin edebilirler. Dub-techno’dan neo-trance’e bir çok farklı tarzlardaki parçaların ortak paydası Barker’in (Barker &Baumecker zamanından kalan) yavaş yavaş eklediği katmanlar ve hızlı ritimler üzerine kattığı parlak pad synth’ler.

Şunu seven bunu da sever: John Hopkins – Singularity

Julia Jacklin – Crushing

Jacklin’in ayrılık albümü, evet genelde melankolik ama, karamsar değil. Indie-folk / alt-country arasında bir yerlerde gezen Crushing, açılış parçası Body’den itibaren başlayarak bir ayrılık hikayesi anlatıyor. Hikayelerini feminist şarkı sözleri anlatan Jacklin, aşırı dolu prodüksiyondan kaçınırken, kayıt sırasındaki bütün doğal sesleri (nefes, enstrüman gıcırtıları, hatta zaman zaman piyano pedal seslerini bile) olduğu gibi bırakmış.

Şunu seven bunu da sever: Gillian Welch – The Harrow & The Harvest

Freddie Gibbs & Madlib – Bandana

Yılın bir başka başarılı iş birliği karşımızda bu albümde çıktı. Daha önce Pinata albümünde de birlikte çalışan Ginbbs ve Madlib ikilisi, beş sene sonra tekrar birlikteler. Aslında Madlib, Bandana’daki şarkıların eskizlerini Kanye West için yazmış, ana Kanye sadece tek bir parçayı kullanınca (No More Parties in LA), Madlib de geri kalanları Gibbs ile birlikte değerlendirmiş. Son derece ham bir prodüksiyon ve üzerine old-school soul. Özellikle “Crime Pays”e dikkat.

Şunu seven bunu da sever: Killer Mike – R.A.P. Music

Kano – Hoodies All Summer

Daha önceki albümlerinde hem aranjmanlarında hem de sözlerinde daha yumuşak bir yoldan seyreden Kano, 2019’da Britanya’nın başına gelenlerle birlikte tarz değiştirmiş sanki. HAS, Made in Manor’a göre çok daha sert bir albüm. Ağırlıklı olarak yoksul mahalle sorunları, polisin zorbalığı ve ırkçılık ile ilgili olan sözler aynı arkadaki bombastik ritimler gibi abstrakt ve havai. Ancak parçaların progresyonuna baktığımızda bir karanlıktan aydınlığa çıkış havası buluyoruz. Albümün ortalarında yer alan mükemmel “Teardrops” da bu değişimin dönüm noktası.

Şunu seven bunu da sever: Wiley – Treddin’ on Thin Ice

Jamila Woods – LEGACY! LEGACY!

Yılın en iyi soul/R&B albümü Jamila Woods’tan geldi. Modern ama abartısız bir prodüksiyon, sadece jazz ve soul’un değil, farklı sanatların geçmiş ustalarına adanan şarkılarla bir araya gelince ortaya çıkan sonuç, albümün adına hakkını vermiş. Bir yerde bu albüm için “Tierra Whack’in sofistike hali” diye yazıldığını okumuştum. En doğru tanım bu olabilir.

Şunu seven bunu da sever: Janelle Monae – Dirty Computer

Weyes Blood – Titanic Rising

Aslında Natalie Mering’in bir yan projesi olan Weyes Blood burada, daha önceki üç albümde de olduğu gibi, 70’lerin kadın şarkı yazarlarının izinde gitmeye devam etmiş. Weyes Blood teknik olarak baroque/art-pop olarak sınıflandırılsa da, Mering’in akustik ve dijital enstrümanların son dengeli kullanıldığı prodüksiyonu bir yana bırakırsanız, bu albümün 70’lerde Joni Mitchell tarafından yazıldığını düşünebilirsiniz.

Şunu seven bunu da sever: Aimee Mann – The Forgotten Arm

Dave – Psychodrama

Bu listede bir tane daha Brit Rap olacaksa o da bu olmalıydı. Dave, abisinin hapisteki psikoterapi seanslarını baz alıp, buradan büyük ölçüde kavramsal bir albüm yontmuş. Ruelle ile birlikte yaptıkları “Lesley” özellikle dikkat çekici. Dave’in metroda karşılaştığı hamile bir kadının yaşadığı toksik ilişkiyi anlattığı şarkı, eşit ölçülerde dokunaklı bir müzik ve gerçek bir şiir. Psychodrama gerçekten kaçırılmaması gereken bir albüm.

Şunu seven bunu da sever: NAS – Illmatic

Big Thief – U.F.O.F.

Brooklyn’li indie-folk trio 2019’un en çalışkan ekiplerinden biri oldu. Öyle ki, U.F.O.F’ten sadece günler sonra Two Hands adında bir albüm daha yayınladılar. Bence her ikisi de yılın en iyi albümlerine girmeyi hak ediyor, ama şahsen U.F.O.F.’i daha havadar ve özgür bulduğum için onu seçtim.

Şunu seven bunu da sever: Elliott Smith – Roman Candle

The Flaming Lips – King’s Mouth

Yılın comeback albümü ödülünü herhalde TFL’e vermek lazım. Embryonic ve The Terror albümlerinin dinleyici katiyen içine almayan soundundan sonra Oczy Mlody’de tam tersi bir yöntem deneyen grup, sonunda burada doğru dengeyi yakalamış. King’s Mouth (Music and Songs) aslında bir kitap ve bir sanat enstalasyonu da içeren projenin sadece bir ayağı. Halkını korumak için kendini feda eden mitik bir kralın hikayesini anlatan albüm, özellikle grubun 2000’lerdeki eski formunu özleyenler için mükemmel.

Şunu seven bunu da sever: Sonic Youth – Sonic Nurse

The Black Keys – Let’s Rock

Bu albüm de pekâlâ yılın comeback albümü olabilir. 5 yıllık ayrılık Auerbach ve Carney’ye iyi gelmiş. Sound’ları toparlanmış, incelmiş ve bir iki şarkı dışında temel rock formlarına geri dönmüşler. Şarkılardaki içerik genelde melodik olarak da lirik olarak da terazinin hafif tarafında, ancak bu, albüm hafife alınmalı demek kesinlikle değil. Auerbach kişisel projelerinde mükemmelleştirdiği kuru prodüksiyon tekniğini burada da kullanmış.

Şunu seven bunu da sever: The Black Keys – Brothers

Andrew Bird – My Finest Work Yet

(Şimdiye Kadarki En İyi İşim) Acaba? Değil, ama yakın. Andrew Bird bana göre yaşayan en iyi melodist ve harmonistlerden biri. Bir de bunun üzerine Bob Dylan düzeyine yaklaşan şiirsel sözler ve folktan endüstriyele uzanan prodüksiyon tarzı ile bu albüm, artık örneğine az rastlanan “başlanınca mutlaka bitirilmesi gereken” albümlerden biri olmuş.

Şunu seven bunu da sever: Jeff Buckley – Grace

Holly Herndon – PROTO

Yılın en beğenerek dinlediğim off-color albümü bu oldu. Diğer albümleri gibi, alışması kolay bir albüm değil. Fakat Herndon’un kullandığı katman katman fütüristik sesler ve vokalleri bir defa kulaklıkla dinlediğinizde Proto’nun vazgeçemeyeceğiniz bir albüm olduğunu anlıyorsunuz.

Şunu seven bunu da sever: Björk – Biophilia

Polynation – Igneous

Amsterdam’lı ikili Polynation’ın spontane müzik yaratmadaki dehalarını tam olarak anlayabilmek için canlı konserlerini izlemek gerek, ama neyse ki en azından elimizde artık bu albüm var. Çıkardıkları her single’ı büyük bir zevkle dinlediğim Polynation’ın diğer benzer elektronik müzik yapan ekiplerden farkı, parçalarındaki polifoni ve davul ritimlerindeki doğallık. Tabii davulun çoğu zaman canlı olarak çalındığını unutmamız gerek. Bu albümden tek bir şarkı seçmek zor, ancak en üst kalite prodüksiyonla yapılmış upbeat bir saat geçirmek istiyorsanız, bu albüm sizin için.

Şunları seven bunu da sever: Moderat – I, II, III

Men I Trust – Oncle Jazz

24 tane birbirinden özenle aranje edilmiş son derece iyimser indie-pop şarkısını eski tarzda soundla birleştiren bu albümde hata bulmak zor. Tek zayıflığı RPM’in neredeyse bütün albüm boyunca hep sabit kalması olabilir.

Şunu seven bunu da sever: Zero 7 – Simple Things

Attacca Quartet & Caroline Shaw – Orange

Listede bir tane klasik müzik albümü olması gerekiyordu, o da bu oldu. Aslında Orange’la John Luther Adams’ın Become Desert’ı arasında gidip geldim. Ama sonunda Adams’ın harika, ama durağan, çalışması yerine Shaw’un Stravinsky ve Glass esintili karmaşık çalışmalarını içeren Orange’ı tavsiye etmeye karar verdim.

Şunu seven bunu da sever: Philip Glass – String Quartets

The Comet is Coming – Trust in the Lifeforce of the Deep Mystery

The Comet is Coming – Trust in the Lifeforce of the Deep Mystery‘yi sona koymamın sebebi kesinlikle aklıma gelen son albüm olması değil (aksine 2019’un favorisi diyebileceğim tek albüm bu olabilir), aynı bu albümü dinlerken olduğu gibi, biraz sabretmenin ne kadar değişik sürpriz sonuçlar doğurabileceğini göstermek için. Shabaka Hutchings’in büyüleyici reverb-saksofonun altında yatan psikedelik pad’ler ve abstrakt ritimler ilk dinleyişte biraz fazla gelebilir. Ancak bir defa moduna girdikten sonra sürekli dinlemek isteyeceksiniz.

Şunu seven bunu da sever: Sun Ra – Space is the Place

 

Listedeki albümlerden örnek parçaların olduğu Spotify şarkı listesi:

 

İLGİLİ HABERLER

Daha fazla yazı yok
2024-04-27 14:06:29