A password will be e-mailed to you.

Birkaç senedir festival programlarına baktığımda oluşan ‘’Hepsine gitmek istiyorum.’’ hevesi, yerini ‘’Buna gidilir!’’ ya da ‘Konser neredeymiş?’’ gibi nokta atışı kararlara bırakmış durumda. 4-20 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen 24. İstanbul Caz Festivali’nde (şans eseri, bu aralar dinlediklerime de denk gelerek) art arda gerçekleşecek Bill Laurance ve Bokanté konserleri ‘’Buna gidilir!’’ hakkıma çoktan ipotek koymuştu. Peki, konser nerede miydi? Beykoz Kundura’da… Hani şu yıl içinde düzenlenen iki bilemedin üç etkinlik dışında dizi/film sektöründe işiniz yoksa yasak bölge olan yer.

Restore edilerek film platosu olarak kullanılan, konserlere hatta basında sükse yapan özel partilere de ev sahipliği yapan Beykoz Kundura Fabrikası iki yıldır İKSV Caz Festivali programında yer alıyor. Mekanın kapıları 19:00’da açılıyor ve açıkcası erken gidip boğaz manzarasıyla çimlerin üzerinde güneşi batırmak bünyedeki serotonini artırıyor. Platoların içi ve mekanın büyük bir kısmına giriş yasak ama konserin gerçekleşeceği Hangar isimli mekanın bulunduğu sahil kesimi olağan üstü bir dinginliğe ve boğaz manzarasına sahip. Hangar’a ise daha sonra değineceğim.

Bu gecenin önemi; konser verecek iki projenin de son yıllarda kalitesi ve sayısı gittikçe artan fusion jazz gruplarının en iyilerinden biri olan Snarky Puppy’den çıkmasıydı. 2005 yılında sessiz sedasız kurulan grup, yıllar içinde müziğinin üstüne hep koyarak ve her albümünde nev-i şahsına münasır işler çıkararak sessiz sedasız popüler oldu. Daha önce iki kez İstanbul’a misafir olan New York çıkışlı grup, son olarak Best Contemporary Insturmental Album of 2016 dalında Grammy ödülünü kapmıştı. Farklı tarzlar dinlemesine rağmen müzikte çeşitlilik arayan müzikseverleri hayran kitlesine dahil etmeyi başaran grubun yeni albümleri kadar çıkardığı yan projeler de ister istemez takip ediliyor. Bunda müzikalite bir yana, grubun kaliteli insanlardan oluşmasının da payı büyük. Bu güzel insanlar, üç ilkeleri olduğunu söylüyorlar: İlki özgün olmak, ikincisi birbirinden farklı müzisyenlerle ortak projelerde yer almak, üçüncüsü ise ROAM (Roots of America Music) ya da Music Lab gibi komite ve sosyal sorumluluk kuruluşlarıyla daimi bir iş birliği içinde olmak.

21:00’de sahneye çıkmasını beklediğimiz Bill Laurance’ın takipçilerinin çoğu, onu işte bu nadide grubun, Snarky Puppy’nin klavyecisi olarak tanıdığı doğru. Ama siz de piyanistlerin aklından çıkan projelerin müzik sanatının geleceğine dair haklı bir önemi olduğunu düşünüyorsanız (alakalı bir şekilde: Alt J) Bill Laurance’ın geçen yıl Union Chapel’de verdiği konser sizde de onu canlı dinleme isteği uyandırmıştır. Bu kayıt ki DVD’sini satın alıp indirbilirsiniz, bazılarına göre dinleyebileceğimiz en iyi modern caz piyano konserlerinden biri. Laurance, kendi sitesinde de belirttiği gibi bu konserde Bill Evans ve Coltrane gibi baba piyanistlerden aldığı ilhamla öncülleri McCoy Tyner ve Herbie Hancock’un izinden gidip, fusion durağında Joe Zawinul ve Chick Corea ile buluşuyor. Hangar’daki konserin playlist’i de Union Chapel’deki sırayı bir kaç istista şarkı hariç izledi diyebiliriz.

 

 

Ragtime eğitimiyle piyanistliğe yedi yaşında adım atan Laurance, genç yaşında Snarky Puppy gibi bir oluşumda yer aldığı için kendini şanslı hissettiğini belirtiyordu bir röportajında. 19 Temuz akşamındaki performansında ise mütevazılığının altında sakladığı yüksek enerjiyi hızla ortaya çıkarttı. Konserde metronumu yüksek tutan Bill Laurance ve grubu sahnede dört kişi ama Laurance’ın sanki dört kolu varmış gibi…

Bir Rhodes’una, bir Nord’una döndü. Bir yandan vokal yaparken bir eliyle idiophone çaldı. Bir ara ne kadar f*cking güzel bir şehirde yaşadığımızı ve bir İngiliz olarak Brexit’in ne kadar saçma bir şey olduğunu söylemeden geçemeyeceğini belirtti. İlk yarım saat sonrası bu konser hakkında yazacaklarım hemen hemen kesinleşmişti:

1- Bill Laurance ve grubu (tabii bir Union Chapel değil ama) yine bir canlı performansta harika bir iş çıkarttı. Besteler zaten tam da Laurance’ın istediği gibi caz, klasik, pop ve elektronika elementlerini oldukça yaratıcı bir şekilde birleştiriyor ve ortaya çıkan sound dinleyicisini hızla avcuna alıyor. 2- Malesef konserin gerçekleştiği mekan Hangar, Rhodes gibi, idiophone gibi enstrümanların hakkını vermekte akustik olarak yetersiz kaldı. Konserin başından beri Laurance’ın titizlikle seçtiği harikulade tonlar Hangar’ın kenarlardan basık mimarisine ve ses sistemine yenik düştü. 3- İçeride olmayan havalandırma sistemi problemi de sıcak bir yaz akşamıyla birleşince on beşinci dakikadan itibaren acaba biraz gerilere mi gitsek derken, geridekiler de dışarıdan da iyi duyuluyor diye düşünmeye başladı.

Nitekim elli beş dakika boyunca mekanı neredeyse dolduran çoşkulu bir kitleyle gerçekleşen konser son bulduğunda, sanki hissedilen en yoğun duygu hava alma isteğiydi. Eğer bu hava alma isteği o kadar fazla olmasa belki alkış devam edecek ve zaten o kadar terlemişken tadı damağımızda kalan konsere en azından bir şarkılık bis eklenecekti.

Yarım saat sonra 22:30’da Bokanté başladı. Açıkcası çevremiz ve manzara o kadar güzel ki 15 liraya alınan plastik bardak biralarına pahalı diyesi gelmiyor insanın. Bu arada konserin öğrenci biletleri 59 liraydı. Biralarımızı alıp Bokanté için Hangar’a tekrar girdiğimizde kalabalığın azaldığını fark edince belki saçma ama, biletler 10 lira daha ucuz olsa, daha çok genç çift sevgilisiyle gelirdi ve onlar ise bu kadar erken gitmezdi diye düşündüm. (Okula gitmemek işe gitmemekten daha olası diye mi acaba?)

Creole dilinde “değişim” anlamına gelen Bokanté sekiz müzisyen arkadaşıyla birlikte Snarky Puppy grubunun bas gitaristi ve kurucusu olan Michael League’in grubu. Michael Leauge, 33 yaşında Grammy’li bir müzisyen ve müzik üzerinden artan ilgisizliğe, nefrete ve sevgisizliğe karşı acil mesaj verme amacını taşıdığını her fırsatta dile getiriyor. Bokanté, bu yıl çıkan albümü “Strange Circles“da yer alan on şarkısında Karayip kökenli müziklerden delta blues soundlarına, çöl tınılarından Led Zeppelin tarzı rock tınılarına dört kıtayı kapsayan müzikal/folklorik çeşitliliğe sahip orijinal bir grup. Michael Leaue albümle ilgili “çok kültürlü, çok dilli ve çok nesilli” oluşumun tek hassasiyetinin Louis Armstrong’unkiyle aynı olduğunun (iyi müzik) altını çiziyor.

‘’Bu grup deneyselmiş’’ dendiği anlarda sayı azalmaya devam ediyordu”

Gerçekten de Bill Laurence’ın minör ve popüler melodileri boş zamanlarınızdaki ıslıkların melodisi olacak cinsten, Bokanté’nin müziği ise kompozisyon olarak da daha deneysel. Snarky’den transfer Chris McQueen ve Bob Lanzetti, Sting ve Paul Simon’la tanınan perküsyoncu Jamey Haddad, pedal ve streel gitar uzmanı ve Roosvelt Collier ve perkisyonistler Andre Ferrari ile Yo-Yo Ma ile bilinen Keita Ogawa. Sahnedeki grubun her üyesi müziğe kendi personasıyla bir şeyler katarken Bokante’de yoğun bir şekilde hissedilen etnik tınının sorumlusu harika bir vokalist olan Gudalup’lu genç şarkıcı Malika Tirolien. Grup, her ne kadar sayısı azalmış olsa da Bill Laurance’la dans etmeye hazır hale gelen kalabalığa istediğini veremiyor gözüküyor ki bu dakikalar gruba karşı mahçup hissettiğim anlar olarak kayda geçti.

Kalabalığın iki farklı yerinden ‘’bu grup deneyselmiş’’ gibi sesler duyulduğu anlarda, sayı azalmaya devam ediyordu. Bir ara sahneye Tarık Aslan’ın 2014’te kurduğu güzide def-erbane grubu Defjen çıktı ve 16 kişi bir şekilde sahneye sığdı. Bokanté ve Defjen işbirliğini dinlemenin ise Bokanté konserinin zirve noktası olduğunu söyleyebilirim. Nitekim bu noktadan sonra dinleyici kitlesinin çoğunun ilgisi dağılmıştı ki bunda Bokante’nin albümündeki slow şarkıları konserin son bölümüne saklamasının payı biraz vardı sanki.

Hemen hemen bir saat süren Bokanté konseri kalabalık giderek azaldığı için Bill Laurence’dan daha ferah bir havada bitti. Yeni bir festival gecesindenden geriye iz bırakan yine caz müziği ve İstanbul oldu. İKSV’nin Twitter’daki kendi hesabında konser için ‘’Beykoz Kundura’nın atmosferine çok yakışacak bir peroformansla…’’ yerine ‘’Bill Laurance ve Bokante’ye çok yakışacak bir akustikte ya da prodüksiyonla…’’ gibi bir paylaşım yapabilmesi bana daha doğru geliyor. Bu arada mekan Beykoz’da olmasına rağmen gerek otobüs gerekse Dentur motorlarıyla ulaşımı oldukça kolay, gece 11:30’a kadar motorlar Kadıköy’e ve Beşiktaş’a geçmeye devam etti.

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 02:10:16