Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi açıldı. Nâzım’ı putlaştıranlara Orhan Pamuk’tan ince dokundurmalar…

 

‘’Biz kahramanlarımızı anlamak değil; onlara hayran olmak isteriz. Çoğumuzun menkıbename’leri tercih etmesi bu nedenledir. Kahramanlarımız hakkında tabular icat ederiz.  Nâzım Hikmet’in hayatı da eserleri de bu türden tabu ve yasaklarla doludur’’. Çağdaş Türkçe şiirin kurucu şairi Nâzım Hikmet’in anısını ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla hayata geçirilen Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi 15 Aralık tarihinde düzenlenen törenle açıldı. Açılış töreninde Orhan Pamuk’un yaptığı konuşmadan sanırız akılda en çok bu cümleler kalacak.

 

Hayli kalabalık bir davetli topluluğunu ağırlayan açılışta Orhan Pamuk ne yazık ki gelip konuşmasını canlı yapmadı. Zira, Nâzım üzerinden ekmek yemenin her daim bazı fırsatçıların işine geldiği memleketimizde son bir kaç haftadır Komünist Gençlik ve Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) tarafından Orhan Pamuk’un Nâzım gibi büyük bir şairin adının verildiği araştırma merkezinin açılışına katılacak olması şiddetle protesto edilmekteydi. Komünist Gençlik, tören öncesi kampüste dağıttığı bildirilerde Nâzım’ı anlatmanın ‘’tetikçi’’ diye andıkları Nobel ödüllü yazar Pamuk’a düşmeyeceğini; bunun "müsamere’’den öte bir anlamı olmadığını savunuyordu.

 

Orhan Pamuk’un cevabı ise günlerdir süren bu yarı kapalı tehditler karşısında açılış törenine gelmeyip görüntülü bir konuşma ile katılmak oldu. Kimbilir, belki de en uygun tavır buydu. Zira, Orhan Pamuk’un Nâzım Hikmet Araştırma Merkezi törenine katılması, Nazım’ı tekellerine almış sekter komünistleri iyiden iyiye kızıştıracak; belki de böyle bir merkezin akademiye kazandırılması gibi önemli bir olaydan rol çalmalarını kolaylaştıracaktı.

 

Biz en iyisi dönelim Orhan Pamuk’un konuşmasından satır başlarına…

 


·          Orhan Pamuk konuşmasında ‘’Nâzım Hikmet’in en belirgin özelliğinin göz kamaştırıcı şiir yeteneği ve sesi’’ olduğunu belirterek onun olağanüstü yeteneğinin şairin düşmanları tarafından bile kabul edilmiş olduğuna dikkat çekti. 

 


·         ’Nâzım Hikmet’i anlamak onu tabu ve yasaklarla korunan bir başka put haline getirmek değil; onun bu olağanüstü yeteneğini nasıl büyük bir edebiyat haline getirdiğini adım adım görmektir’’ diyen Orhan Pamuk, 1970’lerde sol fikirlere ilgi duyan pek çok genç gibi kendisinin de Nâzım Hikmet şiirlerine benzer şiirler yazmaya çalıştığını ifade etti. ‘’Benim şiirlerim çok kötüydü ama onun gibi olmak heyecanı vardı bende. Ben Lise 2’de okurken yayınlanan, Nâzım Hikmet’in hapishaneden Kemal Tahir’e gönderdiği mektuplar hayat yolunda bana çok yardımcı olmuştur. Nâzım Hikmet’in Orhan Kemal’e yazdığı mektupları da aynı heyecanla okurdum. Bu mektuplar beni toplumsal, eleştirel Türk edebiyatına da açmıştır’’ .

 


·         Kitap yasaklamayı, yazarları cezalandırmayı alışkanlık edinmiş bir devlet tarafından yönetilen bir ülkede, en saydam, en anlaşılabilir edebi metinler bile gizli, bâtıni anlamları olan ve ancak otoritelerin anlayıp söz sahibi olabileceği kutsal şeylere dönüşür. Üniversitenin görevi, kutsalı daha da kutsal kılmak değil, daha anlaşılabilir, daha paylaşılabilir ve daha insani bir şey olarak bize öğretmek ve araştırmaktır’’.

 


·         ‘’Biz kahramanlarımızı anlamak değil; onlara hayran olmak isteriz. Çoğumuzun menkıbename’leri tercih etmesi bu nedenledir. Kahramanlarımız hakkında tabular icat ederiz.  Nâzım Hikmet’in hayatı da eserleri de bu türden tabu ve yasaklarla doludur. Atatürk döneminde Nâzım Hikmet hakkında açılan davalar, şairin çeşitli defalar sürgüne veya hapse gönderilmesine rağmen Atatürk’ü sevmeye devam etmesi; ancak hapisten çıkar çıkmaz Kuvayı Milliye Destanı’nı yarım bırakması böyle tabu bir konudur’’.

 


·         Orhan Pamuk’un konuşmasının en renkli bölümlerinden biri de şair Orhan Veli’nin Nâzım’a dair sözlerini alıntıladığı bölümdü. Nâzım’ın düşmanları kadar dostlarının da olduğunu anımsatan Pamuk, Sabahattin Ali’den Cemil Meriç’e pek çok yazar, düşünürün Nâzım’a desteğinden dem vururken, kendisini en çok etkileyenin Orhan Veli olduğunu söyledi. Zira Orhan Veli şöyle demişti Nâzım için: ‘’Avrupa’da tanınan tek bir yazarımız var. O da bize rağmen tanınıyor. Nasıl olmuşsa olmuş; tanıyorlar işte’’.

 


·         Ve açılıştan son not; Törende Prof. Zafer Toprak küratörlüğünde düzenlenen ‘Entelektüel Tarihimizde Kırılma Noktası: Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi’ isimli sergi de açıldı. Çağdaş Arpaç ve Fatma Türe’nin tasarımına ve kurgusuna imza attığı serginin grafik tasarımı Ferah Perker’e ait. Sergi insan hakları ve entelektüel tarih açısından bir milat olarak kabul edilen Nâzım Hikmet’in açlık grevi ile Nâzım’ın yaşamında olduğu kadar ülke ve dünya kamuoyundaki etkilerini, belgeler, fotoğraflar ve tanıklıklar üzerinden ortaya koymayı amaçlıyor. Sergi, 15 Ocak’a dek Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall fuayesinde görülebilir.

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-03-28 14:29:31