Daha önce, Rus Büyükelçisi’ne Ankara’daki sanat galerisinde yapılan suikastın Burhan Özbilici tarafından çekilen fotoğraflarına benzer bir şey görmemiştim. Hastalıklı bir kan dökme, katliam, terörizm, milliyetçilik, politik abluka eylemi. Ama modern sanatı sergileyen saygın bir sanat galerisinin katıksız beyaz, bakir ortamında, şık siyahlara bürünmüş hamiler, suikastçi ve kurbanla birlikte, fotoğraflar çarpıcı bir biçimde sürreal hatta tekinsiz, ve çok acı verecek şekilde güzel görünüyor.

20-ankara-assasination-005-w529-h352

AP’den Burhan Özbilici’nin suikast anında çektiği karelerden

Bu fotoğrafları daha önce gördüğümüz tüm diğer ölüm fotoğraflarından çok farklı kılan şey nedir? Pozlar neredeyse klasik, donmuş ya da sanki bir tiyatronun, balenin provasından fırlamış gibi, bir resme ya da vitrin mankenine benziyorlar. Sanat sergisinin açılışına Associated Press adına katılan fotoğrafçı, birdenbire ortaya çıkan vahşete bir savaş muhabiri çevikliğiyle akıcı bir biçimde tepki verdiği için almış olduğu tüm övgüleri hak ediyor. O derece ki bu resimlerin kurgu, bir oyunun bir sahnesi olduğunu söylesem, belki bana inanırsınız. Kurt Andersen’ın Twitter’da söylediği gibi “2016’nın büyük gazeteciliği, ürkütücü neredeyse tam olarak gerçekçi olmayan bir filmden kareleri andırmaya devam ediyor”.  Bu söz tam da bu imgelere bakarken onların rahatsız ediciliğini tamamlayamamaktan ötürü hissettiğimiz bu tuhaf tanıdıklık hissini açıklıyor.

20-ankara-assasination-002-w529-h352

Bu imgelerdeki her şey açıkça ifade edilen, yakalanan, icra edilen ve gerçek olan duygu. Tüm bunlar gerçekdışı bir içsel görsel dansı tetikliyor. İşte bu, her şeyi çok daha üzücü ve asap bozucu kılan modern hayatın yeni sürrealizmi. Çünkü bundan daha sahici bir gerçek olamaz.

Caravaggio, Davut'in Yemini

Horas Kardeşlerin Yemin, Jacques–Louis David, 1784

Bu sahne Caravaggio’nun Davut’un Yemini olabilirdi

Anlık olarak yakalanan en simgesel resim, suikastçinin silahını tehdit ederek savurarak,  jestleriyle öfke kusarak, başının üstünde işaret parmağıyla bir yere işaret ederek, yerde boylu boyunca uzanan ve kendisinin arkasında ufalmış cesetle seyircileri ihtar ederek dikilen suikastçinin resmi. Bu sahne, geçmiş bütün böylesi büyük resimleri hatırlatırcasına bir modern zamanlar şehidi resmi. Caravaggio‘nunkileri ya da Horas Kardeşlerin Yemini‘ni ya da Robert Longo’nun siyah beyaz düşen adam figürlerinin kesintili dramatik hareketlerini andırabilir, insanın dünyayı terk ettiği ve  resimsel düzleme saplandığı.

Robert Longo

Robert Longo’nun Men in the Cities serisinden, 1979.

Bu imge, donmuş aralıksız hareket –eylem ve dünya görüşünün birlikte yer aldığı bu sahne bir anda yakalandı. Resmin odaklanmasının mükemmelliğine dikkat edin. Bu resim seyircilerin iPhone’larıyla çekilmiş geçmiş suikastçilerin ve devrimcilerin titrek, odaklanmamış, hatalı çerçevelenmiş fotoğraf karelerine benzemiyor. Özbilici şüphesiz tam bir profesyonel, ironik bir biçimde bir sergi açılışını izlemekle görevli. Ve ortam, şüphesiz imgenin tuhaflığının bir unsuru –bir kez daha, onu hem gündelik hem de “sahnelenmiş” bir biçimde hissediyoruz.

Burhan Özbilici tam bir profesyonel

Galerinin ışığı renkleri dengeliyor, düzeltiyor her şeyi, dahası onu teatralleştiriyor, eylemi çok daha çarpıcı kılıyor. Daha yakından bakın ve kilit unsuru fark edin: Bu resim göz hizasından çekilmiş. Fotoğrafçı kaçmamış, başka bir odaya saklanmamış ya da çömelmemiş. Fotoğrafçı korkaklıktan ya da içgüdüsel olarak derhal tepki vermiş, eylemin içine neredeyse dosdoğru katılmış ve resmi mükemmel bir biçimde çerçevelemiş. Cepheden tasvir etmeye, netliğine, yapısına ve yoğunluğuna değer vermiş. O yüzden kaza sonucu çekilmiş bir imge olmanın çok ötesinde. Bu radikal bir biçimde hem çekenin kararlılığı ve bu kararı anında verişiyle ihtilaflı ve güçlü bir formal resim.

 

20-ankara-assasination-004-w529-h352

Birbirlerine sokularak bir köşeye sığınmış olan bir grup seyircinin resmi yakın plandan çekilmiş. Her ne kadar hala ayakta çekilmiş olsa da Özbilici’nin bu resmi çekmek için bu insanların üzerine eğildiği anlaşılmakta. Hiçbiri onu umursamıyor. Fotoğrafçı mutlak orada mevcut olduğu halde, aynı zamanda orada değildir. Suikastçi bile ona bakmamakta.

Yaşanmakta olan tarihin dışında kalan “bilge” figür

Bu grup resmi düzgün kadrajlanmış. Tıpkı kalabalıklardaki farklı bireysel dramatik tepkileri resmeden unutulmaz tarihi resimlerde olduğu gibi. Sol tarafta ağlayan kadını bir adam tutmakta; kadının odadan çok kendine, kendi içindeki acıya bakıyor olmasına dikkat edin. Adam bir dizinin üzerinde durmakta, hareket etmeye hazır. Ama bir yandan da tek gözle önünde hala devam etmekte olan eylemi izlemekte.

Resme sonsuz şimdi’sini veren kişi bu adam (bunu elinde tuttuğu kıvrılmış dergi ile başarıyor). Onun yanıbaşında, neredeyse akademik desen sınıflarından fırlayıp gelmiş bir adam bulunmakta. Bu adamın profili çok güçlü, pozu sabit, tamamen siyahlara bürünmüş (tıpkı ana karakterlerde olduğu gibi adamın kafası arkasındaki iki kadının kimliklerini gizliyor). Bunun ardından bir çift gelmekte. Ya da öyle görünen iki kişi. Kadın yere oturmuş dizlerini yukarıya kaldırmış ve el çantası, eteğinin üzerinde hareketsiz durmakta. Gözleri dikkatle olan biteni izliyor olsa da hala içe dönük.

Robert Longo, Men in the Cities serisinden, 1979

Robert Longo, Men in the Cities serisinden, 1979

Son olarak resimde geçen kadim bilgelik figürü, bu bir adam, belki de bir Yahudi. Daha yaşlı, gür, ince telli gür kıvırcık saçları, yalnız ve kimsesiz, anlayışlı. Sanki yaşanmakta olan tarihin onun kontrolünün ötesinde gerçekleştiğinin farkında. Çerçevenin dışında kalan yarısında, mavili bir kadın var. Resimden çıkan tek renk içindeki kişi bu kadın, başka bir varoluşun içine giriyor. Ona baktıkça bu biçimlenişe (konfigürasyon) saplanıp kalıyoruz –bir çıkış yolu arayarak ama bulamayarak.

 

(Jerry Saltz‘in yazısının orjinali için: http://www.vulture.com/2016/12/those-harrowing-ankara-assassination-photos.html?mid=facebook_nymag)

 

Daha fazla yazı yok
2024-03-29 11:59:55