A password will be e-mailed to you.

Melis Alphan kadına şiddet uyguladığını öğrendikten sonra artık Cemal Süreya‘yı sevemeyeceğini açıklamış, ardından da Vivet Kanetti meslektaşının sosyal medya paylaşımına “Kadını ‘kültürsüzleştirme’ tuzağına dikkat! Kadınlar çocuk değil. Şairlere, sanatçılara idol gibi tapmaktan vazgeçip onları tüm çelişkileri ile tanımaya, analiz etmeye evet, çöpe atmaya hayır. Şair ve suçları sadece kendisinin değil, tüm bir çağın (birçok çağın), içinde yetiştiği toplumun, yurttaşı olduğu devletin de aynası ve ürünü. Soğukkanlılıkla işin bu kısmıyla da ilgiliyiz” diyerek cevap vermişti. Tartışmaya son olarak katılan isim Artı Gerçek’ten Ayşe Düzkan oldu.

Ayşe Düzkan, “Kurbandan Kurucu İradeye” başlıklı yazısında “Tecavüzcü, dayakçı erkek İbrahim Tatlıses, cahil maço, sevmediğimiz partinin taraftarı olduğunda işler kolay. Ama erkek şiddeti konusunda politik tutum, kolayca özdeşleşebileceğimiz bir adam söz konusu olduğunda verdiğimiz tepkiyi, kararlılığı da içeriyor” dedi. Bertollucci gibi kadın düşmanı yönetmenlerin filmlerinin festivallerde gösterilmemesi çağrısında bulunarak Alphan’a destek oldu. Yazarın Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne dair yazısındaki konuyla ilgili diğer satırlardan bazıları da şu şekilde:

“yılmaz güney’in de duvar filminin çekimleri sırasında çocuk oyuncuları dövdüğüne ilişkin bilgiler var. sinemacıların, filmlerini her türlü insani değerin üstünde tutacak kadar önemsemesinin neden bu kadar makul göründüğünü anlamakta güçlük çekiyorum. çünkü örneğin, “haberim her şeyden önemlidir,” diye düşünen fotoğrafçılar yerden yere vuruluyor.”

“o yüzden erkeklere mahsus şiddet de dahil olmak üzere, insanlık suçu işlemiş herhangi bir sanatçıyı kamusal alanda onurlandırmamak gerekiyor bence. yani o havaalanının adı pablo neruda olmamalı, cantat’ın seslendirdiği şarkılar toplu müzik dinlenen mekânlarda çalınmamalı, bertollucci’nin filmleri festivallerde gösterilmemeli ki benzer suçlara tevessül eden herkes, yaptığı şeyin utancının ölümünden sonra bile peşini bırakmayacağını bilsin. internette her şeye ulaşılabilen çağda bu, insanları o eserden mahrum bırakmak anlamına bile gelmiyor zaten.

“paris’te son tango, çekimi sırasında, iki başarılı, tecrübeli, baskıcı erkeğin, sanatsal gerçekçilik olduğunu iddia ettikleri bir şey uğruna, genç bir kadını aşağılamalarından ve böylece onun hayatını karartmış olmalarından bağımsız olarak da, erkeklerin egemenliğini savunan, yeniden üreten bir film. bunu görmeden hayatınıza devam edebilirsiniz, bunu görmeden sinema sanatının tadını çıkartabilirsiniz. ama muhalif olmak adına, bu adamların yaptıklarını savunursanız, gözardı ederseniz, kabilenize sahip çıkmak için davanıza ihanet etmiş olursunuz.

 

İLGİLİ HABERLER

Melis Alphan ve Vivet Kanetti arasında “Cemal Süreya” tartışması

Kendi sinemasından bir seçkiyle Bernardo BERTOLUCCI

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 22:39:20