A password will be e-mailed to you.

Sanatçı Özcan Kaplan’ın “Kapalı Ağızla Konuşmalar” adlı sergisi Dirimart Nişantaşı Sanat Galeri’sinde sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergi açılışında bir araya geldiğimiz Kaplan’la, resim anlayışından, eserlerinde koyunun yarattığı katmanlara, betondan yaptığı resimlere kadar birçok şeyi konuştuk. Özcan Kaplan, eselerinde gözlenen kasvetli görünümden hareketle, “Bazı şeyler koyuysa, karanlıksa, ne olduğu çabucak anlaşılamıyorsa, orada bir değişikliğin zorunluluğu vardır” diyor. Söz Özcan Kaplan’da…

Üç yıl aradan sonra Türkiye’de bir sergi açıyorsunuz. Kapalı Ağızla Konuşmalar’da ne anlatıyorsunuz?

“Kapalı Ağızla Konuşmak” hakkında konuşmak gerçekten de zor. Dolayısıyla resimleri görmek gerekiyor. Bu serginin konusu kapalı ağızla konuşmalar demek değil, serginin adı “Kapalı Ağızla Konuşmalar”… Resim yaparkenki duyguyla ilgili bir şey. Bir resmim var.  Onun adı da “Kapalı Ağızla Konuşmalar”. O resmin adını sergiye verdik. Çünkü bir dönem ben her gazeteyi açtığımda, politikacıların fotoğraflarını gördüm. İlginç bir durum, hepsinin eli ağzındaydı. Aynı şekilde futbolcularınki de. Konuştuklarını birileri görmesin diye mi? O ilgimi çekti. Onun altında yatan toplumsal bir problem de var tabii. Kimse ne konuştuğunu duymasın, bir gizlilik falan.. Benim  bir arkadaşım var. Kendisi aynı zamanda bir sanat eleştirmenidir. Resimlerime ikide bir bakar ve der ki: “Her geldiğimde, resimlerine bakıyorum, sanki birileri perde arkasında duvarın öbür tarafında konuşuyormuş gibi geliyor bana.”

Eserlerinize baktığım zaman, suskun olmanın, konuşamamanın, bir şeyleri ifade edememenin ya da susturulmanın ifadesini görüyorum…

Varsaymak ve öngörmek biraz politikacıların işi. Benim işim, sadece görebildiğimi yorumlamak olacak. Ben sadece bir şey biliyorum, Kapalı Ağızla Konuşmalar’da gösterdiğim resimlerin çok kasvetli bir izlenim yarattıklarını… İstanbul’a geleli biraz da sanki bir çeşit tatlı ve mahmur şizofreninin hâkim olduğu bir ortam gördüm. Biraz onunla ilgili. Söyleyebileceğim: Bazı şeyler koyuysa, karanlıksa, ne olduğu çabucak anlaşılamıyorsa, orada bir değişikliğin zorunluluğu vardır.

Eserlerinizde karanlığın içinde görülen renkli fırça darbelerinin yarattığı zorunluluk gibi.

Ben sadece bir soru soruyorum. Birisinin içi karanlıksa, kendisine sorsun. “Niye içim karanlık” diye sorsun. O zaman belki değişmenin de bir gereklilik ve zorunluluk olduğunu kendi görür.

Yani en dipte olduğumuz zamanlardaki değişiklerin bizi daha iyi bir yere mi getireceğini düşünüyorsunuz?

Benim belirtmeye çalıştığım, ne geçmişle ne de gelecekle ilgili. Ben sadece bugüne bakıyorum. Ve bazı şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Herkes bir şekilde oturup bir diğer insanın nasıl yaşayacağı konusunda ahkâm kesiyor. Herkes o kadar eminki kendinden, bu gerilime yol açıyor. Bu gerilimi sosyal boyutta ele alırsak oldukça tehlikeli bir gerilim. Çünkü bir çok insan bir diğerine onun nasıl yaşayacağını  söylüyor. Bu tarihte hep savaşla bitmiştir. Ben resimde gerilim bulursam sadece estetik açıdan o gerilimi kullanmaya çalışırım. Ama toplumda bunu böyle yapamayız. Toplumdaki bu gerilim giderilmeli.

2013 yılından bu yana ürettiğiniz eserlerin bir kısmını sergiliyorsunuz. Mülteci sorunun arttığı, terör olaylarının yaşandığı ve birçok olumsuz olayın olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bütün bu yaşananlar yaratım sürecinizi etkiledi mi?

Toplumda bir sanatçı olarak yaşıyorsanız, sosyal olaylara duyarsız kalamıyorsunuz. Diğer taraftan, ben de bir başka ülkeye göç etmiş biriyim. Dolayısıyla ülke sorunları ve bunun arkasında yatan nedenler de beni ilgilendiriyor. Ama bu resimleri o konular üzerine yaptım diyemem. Benim asıl konum resim yapmanın kendisi, bu hayata tutunmak gibi bir şey. Ayrıca bu  yeni bir konu değil. Ben de yeni bir ressam değilim.

“Benim beton resimlerim var”

Eserlerinizde bir diğer göze çarpan özellik eserlerinizin çok katmanlı oluşu. Bu kadar katmanlı hale getirmenizin nedenlerinden biri “koyu”nun katmanlı bir şey olmasından mı kaynaklanıyor?

Öyle de diyebiliriz. Farklı bir yorum. Teşekkür ederim. Onun arkasında yatan asıl neden, resmin ne zaman bittiğine karar veremeyişim. Bitene kadar üzerine çalışıyorum. Bugünlerde fakirlikten olsa gerek sadece siyah beyaz boya alabiliyorum. Böyle bir espri de yapayım. Ortalık karanlık olduğu için çok katmanlı koyu resimler yapmıyorum. İyi resimler üretmeye çalışıyorum.

Resimlerinizi günün bir olayı olarak değerlendirecek olursam. Şafak atmadan önceki hali anımsatıyor? Sabaha uyandığımızda bizi diri tutacak, umudumuzu tazeleyecek olan nedir?

Çok güzel… Çok güzel… Anlıyorum. Çok güzel bir soru. Benim resimlerime baktıklarında küçük bir kırmızı nokta göreceklerdir ilgilenenler, bir parça yeşil bulacaklardır…

Betondan yaptığınız resimleriniz olduğunu biliyorum.

Benim beton resimlerim var. Ağır olduğu için İstanbul’a getiremedim. (gülüyor)

Neden beton?

Beton çok ağır vahşi ve güzel bir malzeme, içinde yaşadığımız zaman gibi.

Sadece ağır olduğu için mi?

Sadece ağır olduğu için değil. Binalar betonla yapılır. Bir şeyleri açar, kapatır. Beton ilginç bir şey, çok yumuşak yüzeyli de olabiliyor, kadife gibi.

“Birileri benim resimlerime kafa yoruyorsa, resimlerin içine dalsın”

Medeniyetin betona yenildiğini düşünüyor musunuz?

Evet. Çok tehlikeli bir durum bu. Beton ayrıca çok tehlikeli. Çünkü inşaat yoğunluğu yüzünden dünyada kum kıtlığı ortaya çıkıyor ve bu durum büyük çevre problemlerini beraberinde getiriyor.

Sizi resim yapmanın kendisi mi ilgilendiriyor?

Evet beni çok ciddi bir şekilde resim yapmanın kendisi ilgilendiriyor. Nasıl oluyor da şu resim iyi ve ilgimi çekiyor diğeri öyle değil. Bir de ne konuşsak, bir başka yanıt var. Beklediğimizin dışında bir başka yanıt var. Çok güzel bir söz vardır: ‘Her şey masal ya da her şey hiçbir şey’.

Son olarak eserlerinizde sanatseverlerin nasıl bakmasını istersiniz?

Birileri benim resimlerime kafa yoruyorsa, resimlerin içine dalsın. Benim bir resmim var maalesef sergide değil ama katalogda görülebilir. Büyük bir resim. Adı “Bir resmin içinde ne oluyor.”  Ben her zaman resme başlarken bir resim nasıl oluşuyor, bunu anlamak istiyorum. Cevap ararken böyle şeyler ortaya çıkıyor.

*Kapalı Ağızla Konuşmalar 11 Aralık’a kadar Dirimart Nişantaşı’nda görülebilir.

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 10:09:06