A password will be e-mailed to you.

"Keşke onun yerinde olsaydım….". Hikaye böyle başlıyor zaten…

 

Bir roman kahramanından bahsedeceğim ama önce şunu söylemem gerek: Oyunu zekanın kardeşi gibi gösterenler, bence fenalık yapıyor. Oyunu seven herkes, zeki ya da değil, oynayabilir; onun güzelliği de burada zaten. Mastır’larla, Phd’lerle taçlanmış diplomalara ihtiyaç yok, tavada yumurta kırın; yok yok aslında galetayı krem peynire daldırın, yeter. İşte kahramanımız da bu kıvamda, çoook sıradan biri.

Aslına bakarsanız oyun oynamak falan da istemiyor; hayatının birbirine çok benzeyen günlerinden birinde belli belirsiz bir istek uyanıyor içinde: “Keşke onun yerinde olsaydım…” Hikaye böyle başlıyor. Biri, bir başkası olmak istiyorsa orada bir durmak lazım. Ben de durdum zaten. Kahramana baktım. Ama siz şimdi derseniz kim bu kahraman, aslı astarı nedir, kimlerdendir, tanır mıyız, tanıdıklarımızın tanıdığı mıdır, falan. Bilemeyeceğim.

Romanın ilk sayfasında rast geldiğimde çıplaktı. Sonra giyiniyor. Hatta üstünde başkalarını deniyor. Bürünmek anlamında. Mefisto’yla masaya bir tek Dr. Faust oturur, tuhaflıklar da bir tek sofistike karakterlerin başına gelir diyorsanız hiç yormayalım birbirimizi. Kahramanın adı sürekli değiştiği için isimleri burada zikredemeyeceğim ama romanın adı Keşke. Bir ilk roman. Kaçırmayın yerine, dokunun derim.

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 18:50:53