A password will be e-mailed to you.

 

Füsun Onur, Carolyn Christin Bakargiev ve Hans Ulrich Obrist konuşmasının ikinci bölümünü yayınlıyoruz.

CCB: Erken yirminci yüzyıl sanatını biliyor muydunuz? Konstruktivistleri mesela?

FÖ: Hayır, hiçbir şey bilmiyordum. Ama akademide sanat tarihi görmüştüm. Türkiye’de güzel sanatlar fakültesinde değil burada kayda değer bir şey öğrenmedim. Ama Baltimore’da iyi sanat tarihi hocalarımız vardı.

 

CCB: Peki Rönesans’ta en beğendiğiniz sanatçı kimdi?

FÖ: Giotto.

 

CCB: Giotto’nun varlığı hissediliyor.

HUO: Evet, Giotto’nun varlığı gerçekten hissediliyor. Bize Brabanksy’den ve size nasıl ilham verdiğinden bahsedebilir misiniz?

FÖ: Bursum Washington DC’deki American University’ye idi. Yaptığım heykelleri hep kırıyordum çünkü değişmek istiyordum soyut çalışmak istiyordum. Heykellerimi beğenmediğimden, yenisine başlayabilmek için eskisini atıyordum. Brabansky bana dedi ki, Goethe de böyle yaparmış. Nietzsche de böyle yaparmış. Yaratıcısın, içindeki sese göre hareket ediyorsun ama böyle devam edersen kendini mahvedeceksin. Bana bu isimleri söylediğinde gidip onları okurdum. Benim işim master derecesi vermek ama henüz bir sanatçı olamadın, derdi. Ben de oraya sırf bir kağıt parcası için gitmemiştim. Dolayısıyla geçemedim. Kaldım. Fulbright ofisine başvurup çalışmak istiyorum, dedim. Onlar da dedi ki, master dereceni alamadın, sanatçılar her zaman bizim onlardan beklediğimiz şeyleri yapmazlar. Sen istediğin yerde çalış. Ama bize nerede çalıştığını bildir. İtalyan bir adamla tanıştım.

 

CCB: Onun atölyesinde çalıştınız.

FÖ: Grafik tasarımcısıydı.


CCB: Bu Amerika’dayken mi oluyor?

FÖ: Evet, Amerika’dayken. Bana dedi ki, sen sanatçısın, benim iki buçuk yaşında bir oğlum var, büstünü yap. Dolayısıyla bazen çocuğu bana getirirdi. Sonra başının kalıbını almaya karar verdik. Kalıbı götürdüğüm heykeltraş bana yanlış okulda olduğumu, American University’nin siyasetbilimi bölümünün ünlü olduğunu söyledi. Benim professor olduğum Maryland Enstitüsü’ne gelmelisin. Ben de oraya başvurdum.

 

HUO: SOnra 1967’de çok güzel bir başlığı olan bir tez yazdınız: “Sanat Objesinin Olası Bir Dünyada Olası Kendisi, Var Olmanın Bir Olanağı Olarak Kendi Yararına Kamuya Sunulması.” Bize tezinden bahsedebilir misiniz? Teziniz yayımlandı mı?

FÖ: Hayır, yayımlanmadı. Sanırım Brabansky yüzünden, o dönem çok fazla okuduğum için.

 

CCB: Brabansky size felsefe okutuyordu ama hangi felsefe? Bu başlık Husserl ve fenomenolojiden mi geliyor?

FÖ: Satre’dan.

 

HUO: Peki bu tezinizde ne yazdınız? Heykel hakkında mıydı?

FÖ: Evet, benim heykellerim. Bu tezi yazmam ve bunun gibi bir albüm hazırlamam gerekiyordu. Jüri geldi ve master derecesini almaya hak kazandığıma karar verdi. Ressam Grace Hartigan jürideydi. Bana burada Birleşik Devletler’de kalmak istiyor musun? Diye sordu. Ben de Hayır, Fulbright bursuyla buradayım ülkeme dönmem gerekiyor, diye cevapladım. İşin o kısmını merak etme, Halledebiliriz, dedi. Ben ise Ben ülkeme dönmek, yararlı olmak istiyorum, dedim. Ona bir şey diyemem, dedi.

 

CCB: Bir yerde sizin Türkiye’ye kavramsal sanatı ilk getiren sanatçı sayıldığınızı okudum. Bu size yüzeysel bir yorum gibi mi geliyor? Yoksa bu yorumda kendinizi bulabiliyor musunuz? 

FÖ: Sanırım bulabiliyorum. Çünkü benim dönemimde yapıtlarımı sergilediğimde insanlar bana deliymişim gibi bakıyordu. Yaptıklarımın saçmalık olduğunu söylüyorlardı. Eğitimli insanlar bile, bir sergi açtın, şimdi ikincisini de açtın, sonsuza kadar böyle sergi mi açacaksın, diyorlardı. Neden başka bir şey, başka bir meslek düşünmüyorsun diye soruyorlardı.

 

CCB: Ama bu neden kavramsal olsun ki? Saçmalık yüzünden mi? Saçmalık gibi göründüğünden?

FÖ: Evet.

 

CCB: Bir insan figure çizimine bakıyoruz. Bu aynı zamanda bir sır hakkında bir çizim. Veya içine kapanık kalmak hakkında. Dolayısıyla bunun son derece feminist bir yapıt olduğu görüşündeyim. Feminizm konusunu açabilir miyim?

FÖ: Feminizm beni ilgilendirmiyor.

 

CCB: Öyle mi? Siyasi bir hareket olarak feminizmle ilgilenmiyorsunuz. Ama heykel açısından yapıtınız…

FÖ: Bilmeden oluyor.

Devam Edecek

 

(Documenta 13 için Saha katkısıyla hazırlanan İngilizce ve Türkçe kitaptan alınmıştır.)

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 12:01:28