A password will be e-mailed to you.

Bahoz (Fırtına), Demsala Dawî: Şewaxan (Son Mevsim: Şavaklar), He Bu Tune Bu (Bir Varmış Bir Yokmuş) ve Cinara Sipî (Beyaz Çınar) gibi ödüllü kurmaca ve belgesel filmleriyle tanınan Kazım Öz’ün yeni filmi “Zer” vizyonda. İlk kez 36. İstanbul Film Festivali’nde izleyicilerle buluşan filmin başrollerini Nik Xhelilaj, Güler Ökten ve Levent Özdilek paylaşıyor.

Kanser tedavisi için New York’a gelen babaannesi ile bu süreçte farklı bir bağ kuran Jan’ın hikâyesi “Zer”. Jan’ın hikâyesinin başrolünde babaannesinden duyduğu ve izin sürdüğü “Zer” şarkısı başrolde… Şarkının peşinde köklerine, anavatanına ve toplumsal travmaların izine doğru New York’un gökdelenlerinden Afyon’un taş evlerine oradan da Dersim’in toprak evlerine uzanan bir yolculuğa çıkartıyor izleyiciyi Jan.

“Zer” filminin hikayesi sizde ne zaman ve nasıl başladı?

Film, 2005 yılında yazdığım bir sinopsise dayanıyor. O yıllarda yaptığım Dur (Uzak) isimli belgesel filmin içinde kullandığım Zer isimli şarkıdan geliyor proje fikri. Birçok yerde farklı versiyonları ile Zer çıktı karşıma. Bu durum bende bu şarkıyı arama hikâyesine dönüştü.

Filme başlarken sizin için cümlesi neydi “Zer”in?

Bir şarkıyı ararken bir kültür denizine ve tarihsel bir gerçeğe ulaşmak…

Filmde birbirleriyle kan bağı dışında pek de bağları olmayan bir babaanne ve torun izliyoruz başta. Film ilerledikçe birbirine uzak görünen ama aslında birbirini anlamaya çalışan, değer veren 2 karaktere dönüşüyorlar. Filmi bu şekilde ilerletme fikrinin bir alt metni var mı sizde?

Jan’ın yolculuğunun çarpıcı ve derin olması için hikâyenin başı ve sonu arasında birçok açıdan uçurum olmalıydı. Karakterin kültürel, ruhsal, coğrafi, mimari ve tarihsel olarak uçtan uca gitmesi yolculuğunu güçlendirecek, filmin gücünü arttıracaktı bence. Babaanne ve torun ilişkisi de soğuk başlayıp filmin sonunda artık yan yana olmasalar da güçlü ve duygusal bir bağla sonuçlanmalıydı. Tabii ki gerçekliği ve inandırıcılığı koruyarak…

Film Amerika’da başlıyor ve Dersim’de sona eriyor. Dersim’de yaşanan acıları anlatmak için mesafe olarak bu kadar uzak bir noktadan başlamanızın sebebi neydi?

Coğrafi uzaklığın bu filmi güçlendiren temel öğelerden biri olacağına inanıyordum. Berlin’den başlasaydı bence o kadar güçlü olmazdı. Başlangıç ve bitiş noktaları arasında okyanus duygusunun olması bence Jan’ın yolculuğuna daha fazla anlam katıyor. 

Film tarihsel olayların gerçekçiliği dışında karakterler ve kişilerarası yaşananlar bakımından gerçeklik taşıyor mu? Yani kişisel yönleri ya da yaşanmışlıkları var mı?

İçinde gerçek olaylardan etkilenme vardır ama genel olarak kurgusal bir hikayedir. Birebir gerçek bir olaydan alınma değildir.

Kendi kimliğini ailesinden bile saklamak zorunda olan bir kadın ve hatta aile içinde bilenlerin de bilmemeyi tercih ettiğini görüyoruz. Dersim’de yaşanan acılara sağır, kör ve dilsiz mi yaklaşıyoruz?

Evet maalesef hâlâ üç maymunları oynuyoruz. Türkiye toplumu, başta Kürtler ve Türkler olmak üzere hatta biz Dersimliler de bu tarihle doğru düzgün yüzleşmeden rahat uyku uyuyamayacağız bence. Dersim’in dünyada yaşanan diğer katilamlardan az kalır bir yanı yokken neden herkes suskun? Hadi Türk devletini anladık, neden dünya suskun? Dersimliler için korkunun, Türk devleti için suçluluğun, Dünya için çıkarcılığın bir sonu olmalı artık bence.

Karakterler için oyuncu seçimine nasıl karar verdiniz? Yazarken aklınızda olan isimler miydi, nasıl ilerledi oyuncu seçim süreci?

Oyuncular senaryo tamamen bittikten sonra bulundu. Ben profesyonel oyuncularla çalışmaya genelde provalarda karar veririm ve zor bir süreç olur benim için. Amatörleri ise çalışma alanlarında bulurum.

“SİYAH İÇİN MÜCADELE EDECEĞİM AKLIMIN UCUNDAN GEÇMEZDİ”

Film bir nevi yolculuk filmi. Bu anlamda da kıta bile değiştiriyor. Türkiye’de de pek çok farklı şehirde geçiyor. Çekim süreci zor muydu? Amerika’da çekim yapmak konusunda zorlandınız mı?

Evet bir yol filmi diyebiliriz. Hem de uzun bir yol filmi. Prodüksiyon açısından zor olur bu tür filmler. Hele yeterli bir bütçeniz yoksa durum daha zor olur. Zaten bu yüzden filmin çıkışı oldukça gecikti. En zorlandığımız kısım da Amerika idi. Derler ya düşmanın başına gelmesin, paranız yoksa Amerika’da film değil çile çekiyorsunuz. Ama imkânsız değil hiçbir şey. Sonuçta çekmeyi başardık.

Ve İstanbul Film Festivali’nde gösterimi yapıldıktan sonra çokça konuşulan sansür sahneleri. Bugüne kadar pek uygulanmayan bir yöntem kullandınız. Uygun görülmeyen sahneleri atmak yerine izleyiciyi siyah bir perde ve Kültür Bakanlığı’nın resmi yazısı ile karşı karşıya bırakıyorsunuz. Sizi bu şekilde yapmaya iten ne oldu? O süreçte neler yaşandı, bize aktarabilir misiniz?

Filmin yaklaşık 3.5 dakikasına sansür gelince çok kötü ve çaresiz hissettim kendimi. Yıllardır her saniyesi için alın teri döktüğünüz filme birileri bakıyor ve diyor ki ya bu sahnelere makas ya da film vizyona girmeyecek. O sahneler olmadan film ciddi anlam bozukluğuna uğrasaydı kuşkusuz karanlık sahnelerle de bir çözüm bulamazdım. Ama karanlık sahne fikrini bulduğumda sanki senaryoda ciddi bir fikir bulmuş gibi heyecanlandım. Ve festival gösteriminde o sahnelerin gücünü hissettim. Hem sansürü deşifre etmek anlamında hem seyircinin hayal gücünü harekete geçirmek anlamında hem de seyirciyi sansürle karşı karşıya bırakarak iktidarla muhatap etmek anlamında ciddi bir sürecin işleyebileceğini gördüm. Galiba bunu iktidar da görmüş olmalı ki siyah sahnelere de sansür geldi.

Denetleme kurulu toplanıp daha önce siyah sahnelerle verdikleri işletme belgesini iptal edip siyah sahneleri çıkartmak şartıyla yeniden verdiler. Hadi kırmızı rengi olsaydı anlardım da siyaha niye bu kadar taktılar? Ama bu siyah olayını sevdim ben. Bakarsın yeni filmde siyah sahneler çekerim. Demek ki siyahın da bir aydınlığı var. Siyah için mücadele edeceğim aklımın ucundan geçmezdi.

Bugüne kadarki Kazım Öz filmleri içinde “Zer”i nasıl bir yerde tutuyorsunuz? Sizin için ayrı bir anlamı var mı?

Özel bir anlamı yok ama her film bir yönetmen için ayrı duygular taşıyor. Ayrı deneyimler yaşıyor insan. Bilmediğim dilde ve yaşamadığım ülkelerde, anlaşmakta zorlandığım insanlarla bir üretim süreci yaşadım. Bu çok farklı bir deneyimdi.

Bundan sonrası için “Zer”in yolculuğu nasıl devam edecek? Vizyona giriyor ama başka festivallere dair haberler var mı?

Ankara Film Festivali’nde yarışma kapsamında gösterilecek. Sonra Eskişehir’de. Yurt dışından da mailler almaya başladık.  Bakalım hayır’lısı.

Daha fazla yazı yok
2024-04-24 13:32:58