A password will be e-mailed to you.

Önce Beral Madra ayrıldı, ardından Çanakkale İnisiyatifi "Motivasyonumuzu yitirdik" diyerek bienalin iptal edildiğini duyurdu. Çanakkaleli neden bienaline sahip çıkmadı? Fatih Balcı yazdı.

Çanakkale’de yaşayan ve üreten bir sanatçı olarak benden hem kendimin hem de bir şehir olarak Çanakkale de bu durumun nasıl değerlendirildiğine ilişkin bir yazı isteği geleli on gün oluyor. Bu on gün içinde ilgili bulduğun çevrelerin ve doğrudan Çanakkale  halkının düşüncelerini anlamaya çalışıyorum. Bu arada Çanakkale Belediyesi de bu konuyla ilgili bir açıklamada bulundu. Tüm ısrarlarına karşın bienalin iptalini durduramadığına ilişkin bir açıklamaydı bu. 

Çanakkale de yaşayan sanat ve kültür çevrelerinin bu durumu nasıl karşıladığına bakacak olursak İlk tespitimiz şudur:  Çanakkale halkının bu iptalden çok haberi olduğunu söyleyemeyiz, haberi olanları da çok ilgilendirdiğini. Yerel kültür ve sanat aktörlerine gelirsek bu iptale çok da fazla tepki vermiş gibi görünmüyorlar. Bir kişi hariç iletişim kurduğum tüm kişiler sanata yapılan böyle bir müdahalenin doğru bulmadıklarını söylemekle birlikte bienale destek vermek ya da yanında durmak konusunda isteksizdiler.  Aynı duyguyu benim de paylaştığımı belirteyim. Tespit ettiğim iki kişi dışında da Çanakkale’de anlamlı bir itiraz görülmüyor. Hatta doğrudan bienal ekibinde bulunan kişiler bile bir belirti vermemekte. En başından beri bu etkinliğin kurgulayıcısı olan Bienalin diğer eş küratörü olan Seyhan Boztepe de Cabinin (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) üzerinden yaptığı açıklama dışında hiçbir şey paylaşmamakta ve söylememektedir. Bütün reaksiyon ulusal çevrelerden hatta uluslararası çevrelerden geldiğini görüyoruz.  Bu çevrelerin tepkileri ifade özgürlüğü ve sansür kavramları çevresinde şekillenmiş görünüyor. 

Peki, neden Çanakkaleliler ve Çanakkaleli sanat ve kültür aktörleri böyle bir tavır içindeler? Bu durumun birkaç nedeni var.  Ama baştan söylemek gerekirse Çanakkale Bienali etrafında  yaşanan olaylardan dolayı uzun süredir bir rahatsızlığın büyüdüğünü zaten biliyorduk. Yaptığım tüm görüşmeler, konuşmalar, aldığım görüşler ve yıllardır Bienali izleyen biri olarak kendi bilgilerimi yan yana koyunca  aşağıdaki sıralayacağım nedenleri söylemek mümkün:

 

1- Bienal ve kent arasındaki bağın kurulamaması veya kurulmaması: Bu bağ sorunu nerdeyse ikinci bienalden itibaren sürekli söylediğimiz ve yazdığımız bir konu. Geçen bienalde yine bu sayfalarda “ "Şehre Teğet Geçen Bienal” başlıklı bir yazı paylaşmıştım. O yazımda eğer bu bienal, bienali yürütenlerin ulusal ve uluslararası alanda isimlerini parlatmaktan başka bir işe yarayacaksa şehirle bağının kurularak geliştirilmesi gerektiğini söylemiştim. Eğer bu bağ kurulmazsa bienalin gelecekteki varlığı ve işlevi belirsiz olacaktır diye de eklemiştim.

Yani eleştirimiz bienalin ulusal ve uluslararası sanat sisteminin dikkatini çekmeyi amaçladığını ama şehre çok da önem verilmediğiydi. Yani bienal daha çok bienali organize edenlerin kariyeri ya da çıkarları doğrultusunda yapılan ama şehir için pek de yapılmayan bir şey gibiydi.  Bunun için Hürriyet Yazarı Yalçın Doğan’ın 05.11.2014 yazısı içindeki “Kilitli Bienal” bölümünü okumanız yeterli olabilir. Bu yüzden bienali şehir hiçbir zaman sahiplenemedi.

2- Bienal organizasyonunun sorunlu yapısı: Bienal başından beri küçük bir çevrenin elinde kontrol altında tutulmakta. Belki bunun bir sakınca olmayabilirdi. Ama burada var olmak isteyen her ismin sert bir şekilde püskürtüldüğünü söylemek gerekiyor. Burası bir güç alanı olarak görüldüğü için kendi alanlarını sıkı sıkıya kontrol altında tutmak bienal ekibi için çok önemli görünüyor. Ayrıca son üç bienal İstanbul’dan sadece bu iş için gelen isimlerin kontrolü altına girmiş durumda. İlk elde bu olumlu ve geliştirici gibi görünse de bu isimlerde aynı hırsla bu alanı sahiplenince  var olan  gerilimin arttığını görebiliyoruz. Böylece Çanakkale Bienali ekibinin yaratığı oldukça hoşnutsuz bir çevre oluştu. Bienal ekibi aslında iki üç ismi geçmeyen bir yapı. Bu ekip kendi isimlerinin yanına başka bir ismin bienalle anılmasından oldukça rahatsız olmakta (şu aralar hariç). Herkesin anlayabileceği bir örnek: bienal sayfasına girerseniz bienallerin üçüncü bienalden başladığını göreceksiniz. İlk iki bienalin küratörü Denizhan Özer’i burada göremezsiniz, bu bienaller yapılmamış gibi ortadan kaybolmuş. Bu en hafifinden ayıptır. Daha da çarpıcı örnekler var ama şimdilik onları yazmayalım.

3- Siyasetin dillendirdiği, sanat çevresinin konuşmadığı ama sanat çevresinin kendi içinde tartışması gereken meseleler: Sanatçı olmak içinde belirli filtrelerden ve onaylardan geçmeniz gerekir. Bu filtreler neyin konuşulacağı ve kimlerin konuşacağını da belirler. Bu açıdan bakılınca belirli kişilerin ve konuların konuşulduğu bir mahalle baskısının varlığını görebiliyoruz. Burada sorun ele alınan konu ve kişiler değil bunun için yönlendirilmiş ortam sorunudur. Böyle bir yönlendirme var mıdır ve bu nereden kaynaklanır? Sanat ortamı angaje sanatçıların desteklendiği bir yapımıdır? Bu güne kadar bu konular ayaküstü fısıltı düzeyinde tartışılabilmiştir.

4- Bienal neden iptal edildi?: Sanat ve siyaset ilişkisinde sıkıntılı, zorlayıcı zamanlar yaşanır. Ama bienal gibi alt yapısında siyasal bir duruşu olduğu iddia edilen ve büyük söylemlere dayanan böyle bir etkinliğin, ilk problem yaşandığı an da iptal edilmesi ne kadar anlamlıdır? Belediyenin açıklamasından anlaşıldığı üzere bienalin gerçekleştirilmesinde bir engel yoktur. Beral Madra’nın küratörlükten ayrılmak zorunda kalması her şeyin sonu değildir. Bienal sadece küratörlerden ibaret bir yapı değilse;  bunca insanın emeği ve bu kadar yıldır verilen tüm çabalar adına devam etmek gerekmez miydi?  Sadece moral bozukluğuyla açıklamanın zor olduğu bir karardır bu? 

 

Tüm görüşmelerim sonucu benim tespit ettiğim bienal ile ilgili yukarda sıraladığımız olgular Çanakkale’de yaşayan ve üreten sanat ve kültür çevrelerinin üzerinde uzlaştıkları ana başlıklar olarak söylemek mümkün görünüyor. Tüm bu nedenler ve elbette burada olmayan başka nedenlerle de Çanakkale genel olarak bienalin yanında durmamış görünüyor. 

Birçok kişiden doğrudan görüşlerini yazılı olarak iletmelerini istedim ama çoğu değişik nedenlerle buna sıcak bakmadı. Aşağıda bana gönderilen bazı değerlendirmeleri paylaşıyorum. Aşağıdaki yazılar tamamen bu kişilerin kendi gönderilerinden kopyalanıp yapıştırılmıştır: 

 

Serpil Kapar (Sanatçı)

Bienaller kentin yerel kimliğini uluslararası boyuta taşımak üzere önemli bir görev üstlenir. Bienal üstlendiği bu misyon gereği, sanatçıları ve küratörleri ile de değişime ve güncele evrilmeye açık bağımsız bir yapıya ve ne olursa olsun periyodik devamlılığını sağlama konusunda bir kent sorumluluğu projesine dönüşür. Bu anlamda kentle bütünleşmiş bu etkinliğin her koşulda gerçekleştirilmesi elzemdir.

 

Halide Okumuş (Sanatçı)

Çanakkale Bienali ile ilgili birtakım olumsuz izlenimlerim, eleştirilerim oldu ama artıları ve eksileri doğru değerlendirilmeden bir sanat organizasyonunun iptal edilmiş olmasını çok da olumlu bulmuyorum. Evet sorunlar olabilir ama sapla samanı karıştırmamak lazım. Kişi ya da kişiler üzerinden gidilerek yapılan eleştirilerin sanat adına haklılık payı yok değil. Ancak şimdiye kadar, sanat alanında kişilerin yaptığı eleştiriler, uyarılar, kaygılar, ne yazı ki siyasi güç tarafından dile getiriliyor ve sonuçta bir yaptırım niteliğine bürünmüş, biraz da çarpıtılmış görünüyor.

Her organizasyonda olumsuzluklar yaşanabilir. Bir şehirde bienal başlatacaksınız, sanat adına o şehrin az ya da çok desteğini alacaksınız, gelecek her türlü eleştiriyi dikkate almak gerekirken, bienal insiyatifi olarak biz kapatıyoruz, oynamıyoruz, buraya kadar diyeceksiniz. Bu da şu demek olacak; eleştirilerin odağında olan kişi ya da kişiler artıları ve eksileri ile değerlendirilmeyip kahraman ilan edilecek, sanat adına arkanızdayız, yalnız değilsiniz destekleri alacak ya da eleştirilerin haklılığı kabullenilecek. Bir bienalde odak noktası “Sanat” olması gerekirken hedef sapacak, olan yine sanata, gerçek sanat yaratıcısına, üreticisine, izleyicisine olacak.

 

İsmail Erten (Mimar)

Basit insanlar kişilerin dedikodusunu yapar, biraz iyiceler olaylar ve sonuçları konuşur, kaliteli insanlar ise fikirleri ve felsefeyi konuşur, bianelin ne olduğunu bile bilmeyen, fikrini ve yaşama bakışını anlamaya çalışmayan, bu yılki temayla ortaya koyacağı felsefi ve sanatsal yaklaşımın yanına yaklaşamayan bu kafa, sanırım dedikodu üreterek ömür dolduracak ve hiç yaşamı zenginleştiremeyecek. Bakalım bu yavanlık nerelere gidecek.

 

Sabahattin Şen (Sanatçı)

Çanakkale Sanat Bienali bu yıl tatsız tartışmalar nedeniyle yapılmayacak. Tartışmaların boyutu bienalin yapılmasına engel olacak bir boyutta değildi. Bienali destekleyen kurumlar desteklerini de çekmiş değiler. Ne var ki bienali düzenleme görevini yüklenmiş olanların kendileri bienali yapmama kararı alarak bir anlamda bienalin yapılmasına ilişkin öne sürdükleri gerekçelere ters düşmüş oldular. Bienalin yapılmaması karşısında Çanakkale halkı en küçük bir tepkiyi göstermeyecektir. Sanatın halkla iç içe olması için sanat etkinlikleriyle halkın yeterince beslenmesi gerekmektedir. Bu çok uzun bir zamanı alabilir. Her sanat etkinliği insanlık için geleceğe yapılan bir ekinsel yatırımdır. Zaman içerisinde halk sanat ve ekinsel etkinliklerle kaynaşacaktır. Bir anlamda Çanakkale halkı henüz sanat konusunda yeterli bir süre ve etkinlikleri yaşama şansına kavuşamamıştır. Etkinliklerin sürekli kılınması sonucunda böyle bir kavuşma gerçekleşebilir. Bu nedenle sanatsal etkinliklerin bıkmadan, usanmadan sürekli kılınması zorunluluğu vardır. Etkinliği engelleme koşullarının oluşmadığı tartışma nedeniyle bienalin yapılmaması kararını veren bienal sorumlularının sanata bakış açılarında sorun olduğu ve sorumluluk bilincinin kuşkulu olduğu düşüncesini doğurur. Böylesine kısır bir sonucu yaratan kararın da doğru olduğu düşünülemez. 

 

Vural Çelikoğlu (Fotoğrafçı/ Eğitmen)

Beş bianeli geride bıraktık. Sanatın paylaşılma gereksinimi üzerine paylaşılamamış dört bienal…  Beşincisi düzenlenecekken olan bitenler, sanat üreten, paylaşan, öğreten bir birey olarak beni de herkes kadar rahatsız etti. Her ne kadar siyasi otoritelerin sanata müdahalesi kabul edilemez olsa da, konuşulması, eleştirilmesi ve daha güzel yapılması için fırsat gözüyle bakılmalı, boş kalan sürede değerlendirmeler yapılmalıdır. 

Çanakkalede yaşayan, bienalin tarihini bilen, yurtdışı bienellari ve trianelleri görmüş bir birey/sanatçı olarak, mevcut çalışmaların, ne yazık ki neoliberalist taklitlerden öteye gidememiş olması, oluşturulan kapalı çalışma gruhunun, fanatik futbol taraftarı edasıyla diğer sanat üreten ve tüketenleri dışlaması, biz yaptık gerisi mühim değilci yaklaşımları ekonomiye verdikleri destek dışında,  anlaşılır, paylaşılır olmaması gibi nedenlerle beni hep rahatsız etmiştir. Çanakkale, ülkemizde bienal yapılabilir nadir küçük kentlerden biridir; lakin paylaşımın iki taraflı olması sıkça unutulmuş ya da göz ardı edilmiş, transliterasyon amaçlı forma dönüşmüştür 

Umut ediyoruz ki, altıncı küratörler bayramı formundan sanat tüketimine dönüşür.

 

Oğuz Harmandar (Gazeteci):

Ücretsiz bir kültür gazetesini, bir çocuk kültür evini çiğnemeden tükürüp atmış bir kent olarak Çanakkale’nin bienalin iptaline karşı takındığı kayıtsızlık çok da şaşılası bir durum değil. Belki de bu kayıtsızlığın nedenlerine eğilmek lazım.

Olağan, klasik kültür sanat aparatları ve üretimlerinin toplumla arasındaki mesafenin özenle(!) korunduğu kent çağdaşlığı, ilericiliği misyon edinmiş cumhuriyet ideolojisinin statükoya nasıl da sıkıştığının, sıkıştırıldığının canlı bir laboratuvarı adeta..

2005-2013 yılları arasında kültürel/sanatsal iletişimin desteğiyle yakalanan ivmenin 2013 sonrası yaşadığı ani düşüş kentin sosyolojisinde, sanatın toplumsal yaşamdaki yerini ve niteliğini belirleyen bir veri.

Belki de sırf bu yüzden 5’incisi düzenlenemeyen bienale takınılan kayıtsızlık, bienalin Beral Madra’nın kimliğinden ve varlığından mütevellit kalması, dahası; başta hayata tutunma biçimi kültür sanat olan kişi, eğitimci ve akademisyenlerin  tutumlarının sorgulayarak kolaylıkla açıklanabilir.

Daha fazla yazı yok
2024-05-01 09:59:31