A password will be e-mailed to you.

Filmekimi programından sadece 10 filmi izlemiş bulunuyorum. Bunların hepsini de tavsiye ederim. Bütün filmler büyük ustaların imzasını taşıyor ve büyük ödüller kazandı, ama sadece onların peşine düşüp Bi Gan’ın Uzun Bir Günden Geceye Yolculuk’unu ve Alonso Ruizpalacios’un Müze’sini ihmal etmeyin derim. İnanmayacaksınız ama Jack’in Yaptığı Ev ve Climax’a biçimsel olarak itirazım yok. Biçimleri ustalıklı ve yaratıcı, içerikleri patetik olsa da. Lars von Trier adeta “Sanatçıyım ben, sevin beni, anlayın beni, büyük ustalarla bir tutun,” diye yırtınıyor. Gaspar Noe de “Bak, bak ne yaptım, bir de yukarıdan bak, duyuyor musun, ses de mühim, dinle!” diye buyuruyor. Onlardan bir Uzakdoğu zerafeti, bir Doğu Avrupa estetiği, bir Latin tutkusu, bir Akdeniz mucizesi, bir Britanya humoru beklemeyin. Bunlar diğer filmlerde var.

 

Uzun Bir Günden Geceye Yolculuk / Bi Gan

Chagall’in tabloları ve Modiano’nun romanlarındaki duygu akışından esinlenen yönetmen Bi Gan, Cannes’da ilk gösterimini yapan filminde kayıp bir aşkın izini sürüyor. Filmin kahramanı Luo, yıllar önce terk ettiği kasabası Kaili’ye dönüyor ve hiç aklından çıkartamadığı eski sevgilisi Wan’ı aramaya başlıyor. Uzun Bir Günden Geceye Yolculuk, uyandırdığı hisler ve yarattığı atmosferle aşk filmi, kara film ve bilimkurgu arasında bir yerde duruyor.

Mutlu Lazzaro / Alice Rohrwacher

Alice Rohrwacher’in Cannes’da ödül kazanan son filmi, günümüz dünyasını mistik öğelerle ele alan bir dostluk hikâyesi anlatıyor. Düz bir zaman çizgisi izlemeyen ve Super16 filmle çekilen Mutlu Lazzaro, filme adını da veren genç çiftçi Lazzaro’yu takip ediyor. Cenneti andıran bir köyde yaşayan iyilik timsali Lazzaro, en yakın arkadaşı asilzade Tancredi’yi aramak için hem mekânı hem de zamanı aşmayı göze alıyor.

Şüphe / Lee Chang Dong

Kült yazar Haruki Murakami’nin öyküsünden sinemaya uyarlanan Şüphe, dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da tüm eleştirmenlerin beğenisini kazandı. Gitgide artan gerilimiyle dikkat çeken bir uyarlama olan ŞüpheVaha, Güneşli Kent ve Şiir filmleriyle tanıdığımız Lee Chang-dong’un sekiz yıl aradan sonra çektiği ilk film. Aşk, takıntı, sınıflararası gerilim ve hafıza gibi kavramlara değinen filmin başrollerini Koreli oyuncu, moda ikonu ve sanat tarihçisi Yoo Ah-in, Walking Dead ile Okja’dan tanıdığımız Steven Yeun ve Jeon Jong-seo paylaşıyor. Şüphe, bu yıl Güney Kore’nin Oscar adayı olarak ilan edildi.

Müze / Alonso Ruizpalacios

25 Aralık 1985’te hırsızlar Meksika Antropoloji Müzesi’ne girdiler ve ülkenin en değerli hazinelerini alıp götürdüler. Bu müze, Meksika’nın en saygın, en bilinir, neredeyse kutsal mekânlarından biriydi. Bu olay, tarihin en büyük müze soygunlarından biriydi. Yetkililerin soyguncuları uzun süre bulamadı, zaten ipucu da yoktu. Yıllar sonra, müzeyi talan edenlerin 30’lu yaşlarında iki veterinerlik fakültesi öğrencisi oldukları anlaşıldı. Alonso Ruizpalacios’un birçok festivalde ödüllendirilen Güeros’tan sonra çektiği ilk film olan Museo, Meksika’nın bu en kötü şöhretli soygununu içeriden bir bakış açısıyla anlatıyor.

 Ray&Liz / Richard Billingham

Fotoğraf sanatçısı Richard Billingham, yönettiği bu ilk filminde, daha önce fotoğrafladığı kendi ailesini ve çocukluk günlerini bu kez sinema için mercek altına alıyor. Ray&Liz, Billingham’ın, filme adını veren anne ve babasının Birmingham’da bir toplu konutta geçen takıntı dolu, tuhaf, sefalet içindeki son derece sağlıksız ve bir o kadar da şok edici aile hayatını gözler önüne seriyor. Thatcher döneminin en gri zamanlarından günlük hayat manzaraları sunan film, yönetmenin kendi çocukluk ve gençliğinden anılarını da içeriyor.

Arakçılar / Hirokazu Koreeda

Hirokazu Kore-eda’nın Cannes’dan Altın Palmiye’yle dönen yeni filmi, yönetmenin sevilen tarzını yansıtan dokunaklı bir aile dramı. Filmin kahramanları, ufacık bir evde yaşayan ve geçinmek için süpermarketlerden yiyecek çalan bir aile. Sokakta terk edilmiş küçük bir kızı kendilerince evlat edinen aile böylece büyüyor, ancak bu iyilik cezasız kalmıyor. 1997’den bu yana Altın Palmiye kazanan ilk Japon filmi olan Arakçılar’ı Cannes ana yarışması jüri başkanı Cate Blanchett, “oyuncuların performansları, yönetmenin vizyonuyla iç içe geçiyor” diyerek övmüştü.

Yaz / Kiril Serebrennikov

Leningrad, 1980’ler… Rock’n’roll ve blues müziğin yaygınlaşması, Perestroyka’nın yaklaştığını müjdeliyor; Lou Reed, Led Zeppelin ve David Bowie’nin kaçak plakları elden ele geziyor. Mike ve güzel eşi Natasha, genç müzisyen Viktor ile tanışınca, şüpheyle dolu bir devrin en umutsuz günlerinde müzikle yoğrulmuş bir aşk üçgeni doğuyor. Filmekimi’nde Öğrenci filmini izlediğimiz Kiril Serebrennikov’un Cannes’da ana yarışmada yer alan son filmi Yaz, içten bir ilk aşk hikâyesi anlatırken 1980’lerde Sovyetler Birliği’nde rock kültürünün doğuşunu da gözlemliyor.

Soğuk Savaş / Pawel Pawlikowski

Cannes’da dünya prömiyerini yaparak Pawlikowski’ye En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran film, 1950’lerde, Soğuk Savaş sırasında, Stalinist Polonya’dan Berlin’e, Yugoslavya’dan bohem Paris’in gece kulüplerine uzanan, iki müzisyen arasındaki tutkulu aşkı anlatıyor. Zamanda sıçrayarak ilerleyen hikâyesi, melankolik havası, sade, siyah-beyaz görüntüleriyle birbirinden vazgeçemeyen iki âşığın tutkusunu perdeye aktarıyor. Soğuk Savaş Polonya’nın Oscar adayı olarak ilan edildi.

Climax / Gaspar Noe

İzleyicilerini sonuna kadar zorlayan Gaspar Noé, Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünün en iyi filmi seçilen Climax’te de kuralı bozmuyor. “Rüya ve kâbuslarını” perdeye yansıtan Noé, son filminin merkezine bu kez dansçıları yerleştiriyor. Dansçılar son provalarını yaptıktan sonra beklenmedik bir gelişmeyle Noé tarzı sürpriz, hazmı zor olaylar birbirini kovalıyor.

Jack’in Yaptığı Ev / Lars von Trier

Her filminde izleyiciyi zorlayıp kışkırtan Lars Von Trier, Cannes’da dünya prömiyerini yapan son filminde çıtayı iyice yükseltti. Von Trier’in önce bir televizyon dizisi olarak planladığı Jack’in Yaptığı Ev, oyuncu kadrosuyla göz kamaştırırken dehşet verici hikâyesi ve görselliğiyle izleyicileri ve eleştirmenleri ikiye böldü. 1970’lerde geçen film, 12 yıl boyunca bir seri katili izliyor ve işlenen korkunç cinayetleri katilin kendi gözünden perdeye yansıtıyor.

Filmekimi bu yıl 5 Ekim’de başlayacak ve 14 Ekim’de sona erecek.

 

İLGİLİ HABERLER

Filmekimi ve ötesi

Filmekimi tavsiyeleri

Daha fazla yazı yok
2024-04-27 13:39:33