A password will be e-mailed to you.

Geçici Müdahale Platformu’nun genç ve dinamik ekibi, İzmir’de kentle ilgili sorunlu gördükleri noktalara yaratıcı geçici müdahalelerle parmak basıyor. Son bir yıl içinde örgütlenmesini İzmir’de sürdüren, tasarım dolu işleriyle İzmirlileri etkileyen bu ekipten Sevcan Sönmez,  Özlem Şenyol, Onur Kocaer, Çiçek Tezer, Umut Altıntaş ve Emre Yıldız’la yazarımız Hale Eryılmaz görüştü.

“Toplumsal ve tarihsel geçmişini önemseyen, daha çevreci, daha eğlenceli, daha az stresli, daha yaşanabilir bir kent arayışı içindeyiz. Mekânı sanatla ve tasarımla yeniden kurgulamak için kentin sokaklarına yeni bir gözle bakmak istiyoruz. Kent yöneticilerinin yürüttüğü; kenti yok eden, kimliksizleştiren uygulamalardan rahatsızız. Ve bu konuda sesimizi hem kentin asıl sahiplerine hem de karar vericilere duyurmak istiyoruz.”

Geçici Müdahale Platformu Manifestosu’ndan

 
Hale Eryılmaz: Kendinizi anlattığınız bir yazıda geçici müdahalelerle hem kamusal alanın etkin bir öznesi olmayı hem de vatandaşlığı yaratıcı bir eyleme dönüştürmeyi istediğinizi belirttiniz. Eylem alanınız genelde sokaklar. Sokak sizin için ne ifade ediyor, neresidir sokak?

Geçici Müdahale Platformu: Sokak bizim için canlı iletişiminin en temel mecrası; her gün dahil olduğumuz, içine karıştığımız, yaşamlarımızı sürdürdüğümüz yerdir sokak. Uzak yerleri yakınlaştıran ve birleştiren, kesişen bir bağlantılar zinciridir. Kültür izlerinin tanığı ve gizli hafızasıdır.

 

Sokakta şu ana dek ne tür eylemler yaptınız; biraz bahsedebilir misiniz?
 
Geçici Müdahale Platformu’nun ilk işleri, Gezi günlerinde Gündoğdu Meydanı’nda gerçekleştirilen gölgelik alan oluşturma ve haritalama projeleriydi. Üzerinde “Bu kentte neler oluyor?” gibi sorular içeren büyük bir İzmir haritasını semt sınırlarına bölerek, yoldan geçen insanlardan yaşadıkları bölgeyle ilgili sorunlarını post-it’lere yazıp, haritada ilgili yerlere iliştirmelerini istedik. Bu sayede hem ileride yapacağımız işler için sağlam bir veri toplamış olduk hem de insanlara, yaşadıkları bölgenin sorunlarına müdahil olmanın, kentleriyle ilgili istekte bulunmanın ve hayaller kurmanın en temel hakları olduğunu hatırlatmış olduk. Onlara yaşadıkları kentle ilgili kendilerini ifade etme şansı verdik.
 

Bir eyleme çıkmaya nasıl karar veriyorsunuz, nasıl hazırlanıyorsunuz? Gölgelik projesi örneğin nasıl gelişti?
 
Aslına bakacak olursanız Kemeraltı örneği dışındaki eylemlerimiz kendiliğinden gelişti diyebiliriz. Gezi günleri boyunca İzmir’de insanların toplanma alanı, kordon boyu ve Gündoğdu Meydanı oldu. Yazın sorun, bu alanda gölge yapacak tek bir ağacın bile olmaması. Biz oraya herkes için bir espas ve alan teşkil edecek bir gölgelik yapmayı düşündük. Kendiliğinden ve aniden gelişen bu fikir, hemen o an eyleme dönüştü. Çimlerdeki bir aydınlatma direğinden iplerle gergiler oluşturduk. Evlerden çaputlar, kumaş parçaları getirdik ve gelen geçen insanları bunları dikip birleştirmeye davet ettik. Böylece pek çok insanın katkısı ve müdahalesiyle gölgelik bir alan tanımladık. O alan kendi kendine sahipler buldu; insanlar altında dinlendi, bir tiyatro topluluğu provalarını orada aldı. Bozulduğunu görüp tamir edenler oldu.
 

İzmir’in EXPO adaylığıyla bağlantılı olarak İnciraltı’nda başlatılmak istenen bir projeyle ilgili de platformunuzun bir çalışması olmuştu sanırım.
 
İnciraltı, şehrin göbeğindeki çok büyük, konumu itibariyle çok güzel ve iştahları kabartan bir yeşil alan. EXPO bahanesi ve kandırmacasıyla bu bölgeyi imara açma, burayı rant ve sermaye odaklı dönüştürme girişimlerine dikkat çekmek istedik. Ne burada yaşayan insanlara ne de İzmirlilere, yapılmak istenenlerle ilgili bilgi verilmiyor; şeffaflık yok. Sevcan Sönmez’in video çalışmasıyla bu arka yüzü aydınlatmaya çalıştık.


Kimler var Geçici Müdahale Platformu’nda?

 
Kente dair sorunlarla ilgili görüşlerini ortaya koymak isteyen, aralarında şehir plancıların, sanatçıların, mimarların ve tasarımcıların olduğu, farklı bakış açılarına sahip insanlardan oluşan bir grubuz.
 
 
En kapsamlı, en ses getiren çalışmanız, Ekim sonunda Kemeraltı’nda 27 sanatçının katılımıyla açtığınız sokak sergisi oldu. Bu sergi için Kemeraltı’nı seçmenizin özel bir sebebi var mı?

 
Başka yerler de olabilirdi, ama biz Kemeraltı’nda karar kıldık. Kemeraltı, İzmirliler için kent belleğinde çok önemli bir yere sahip; tarihi, İzmir kadar eski olan Kemeraltı, hem kültürel hem de mimari bir değer. Birçok kullanımın iç içe girdiği, dönüştüğü bir alan. Bizim sokak sergisi için seçtiğimiz bölge, Kemeraltı çarşısının arka sokakları. İnsanlar artık bu sokaklara çok fazla uğramaz oldular. Burası gitgide İzmirlinin, kentlinin hafızasından çıkartılıyor. Oradaki işyerleri mesleklere göre taşındı. Bütün ayakkabıcılar, ayakkabıcılar sitesine ya da tekstilciler, tekstilciler sitesine aktarıldı. Dolayısıyla, alan biraz yalnızlaştırıldı. Bu alan henüz kentsel dönüşümün odağında değil, ama alttan alta bu kentsel dönüşümü sağlayan mantık da işliyor. Binalar bakımsızlıktan yıkılıyor, restorasyon uygulanmıyor, çoğu ev terk edilmiş durumda; burada yaşayan insanların maddi durumları oldukça kötü ve genel olarak bir dışarı itilmişlik var sokaklarda. Buraya önce biz dikkat çekelim istedik ve bunu sanat aracılığıyla yapmak gerektiğini düşündük. Şehrin merkezinde, ama şehrin dışında bırakılmış İzmir’in kalbini insanlara hatırlatmak ve onlara buranın asıl sahipleri olan yaşayanlarının seslerini duyurmak istedik. Bu bölgeye dikkat çekebilmek, buradaki problemleri gösterirken bir yandan da buranın değerini hatırlatmaktı amacımız.
 

Kemeraltı’ndaki sergiye ilgi nasıldı? Orada yaşayan halkın ve esnafın tutumundan bahsedebilir misiniz?

Alan içerisinde sergi için çalışırken hem bizlerin, hem sanatçıların orada yaşayan halkla ve esnafla etkileşimleri oldu. Bir sürü tuzak var ortada. Tuzakların hepsi sınıflar arası farklardan geliyor. Orada yaşayanlar genelde alım gücü düşük, az gelirli insanlar. Biz dışarıdan gelenler, tırnak içinde entelektüel olarak tanımlanabilecek bir ekibiz. Sergiyi izlemeye gelen kitle de öyleydi. İki tarafta da önyargı vardı. İnsanları oraya çağırdığımızda ilk olarak daha romantik, oryantalist bir bakış açısıyla işte eski, güzel binalar, yaşlı teyzeler, kömüre bulanmış çocuklarla sokakta çağdaş sanatı birleştiriyorsunuz gibi hemen yüzeyde yapılabilecek okumalar söz konusuydu. Yaptığımız işler sokakta sergilendiği, koruma altında olmadığı için her türlü müdahaleye de açıktılar. Grubun mantığı gereği açık olmaları da gerekiyordu. Bunları korumadık. Kimisi yerleştirir yerleştirmez, kimisi de bir iki gün sonra müdahaleye uğrayıp ya çalındı, ya bozuldu, ya dönüştürüldü ya da yok edildi. Kimisi de ellenmedi ve hâlâ duranlar var. Ellenmeyen işler hep oradaymış gibi, oraya aitmiş gibi duran işler. Mahalleliler de işleri korudu. Sanatçıların oraya bırakmayı seçtikleri işlerin görsel dili, oradaki görsel dille çok fazla tezatlık oluşturmuyor; bir şeylerin altını çiziyor en fazla. Yapılmak istenen de oydu. Sanatçılara açık çağrı yaptık, projelerini ilan etmelerini istedik. Seçim yaparken bu sanatçı buraya nasıl yaklaşacak, bizi buraya iten sebeplerle ilgili nasıl bir sanatsal çalışma yapacak bunları göz önünde bulundurduk. Kalan işler orada var olmayı sürdürdüğü sürece belli bir müdahaleyi ve dönüşümü kendi içerisinde sürdürüyor diye düşünüyoruz. Sergi ilk açıldığı gün bile insanlar, işler yerine sokaklara bakmaya başladılar. O işler aracılığıyla sokağa ve mekâna bakmaya başladılar. Mekânın kendisi özne oldu. Bir sergi bittiğinde sergi salonunu gezmezsiniz, ama hâlâ oraya giden insanlar ve hâlâ orada duran işler var.


Özellikle Kemeraltı’nda ve diğer çalışmalarınızla istediğiniz etkiyi yaratabildiğinizi düşünüyor musunuz? Nasıl geri dönüşler var?

 
İlk alan gezisi ve serginin olduğu gün, beklediğimizin üstünde yoğun bir katılım oldu. Yeni duyanlar ve öğrenenler geri dönüş yapıyor. Bu, suya taş atmak gibi, dalgalar oluşturuyor. Kendi şehirlerindeki benzer sıkıntılarla ilgili, birlikte bir şeyler yapabilir miyiz diye şehir dışından arayanlar oldu. Çalışmalarımız da sürüyor. Kemeraltı sürecinin devamını işliyor, sunumlar yapıyoruz; bir sergi daha söz konusu. Bu, çok katmanlı, uzun soluklu bir iş. Çok kısa sürede tepki almak mümkün değil; alınmasın da zaten. Hızlı olduğu zaman yüzeysel bir şekilde ele alınabiliyor sorunlar. Örnekleri ve benzerleri görüldükçe pekişecek bir bakış açısı, bir algı yaratmak önemli.

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 12:36:09