A password will be e-mailed to you.

Bugün, 75 yaşında olan ve Der Spiegel’e zehir zemberek bir röportaj veren Alman sanatçı Georg Baselitz, otuz yıl önce Henry Geldzahler’e söylediği ifadeleri anımsıyor muydu acaba?

 

“Her şeyi yapabileceğini söyleyen insanlar vardır. Bunun için yetenek gerekir. Bende yetenek yok. Ben resim yapmayı bilmem. […] İnsanlar ressam olabilmek için yetenekli olmak gerektiğini sanırlar. […] Bende öyle bir yetenek yok. Üstelik ben öyle bir yeteneğin engel teşkil ettiğine inanıyorum.”[1]

Bugün, yetmiş beş yaşında olan ve Der Spiegel’e zehir zemberek bir röportaj[2] veren Alman sanatçı Georg Baselitz, bundan yaklaşık otuz yıl önce Henry Geldzahler’e söylediği bu ifadeleri anımsıyor muydu acaba? Anımsıyor olsaydı; birçok başka muhatapla birlikte sanatçılara, özellikle de kadın sanatçılara karşı bu kadar peşin hükümlü olmazdı sanırım.

Geleneksel resim anlayışına yönelik tepkisini tepetaklak yaptığı resimlerle göstermeye çalışan Baselitz, ününü biraz da 1963 yılında tamamladığı ve cinsel içeriği dolaysısıyla “ahlaksız” bulunan Harcanmış Büyük Gece [Die große Nacht im Eimer] adlı resminin aldığı tepkilere borçlu. Resimde yer alan eril cinsel organının “saldırgan bir edim” olduğunu belirtmiş olan Baselitz’in, benzeri saldırganlıklara ve provokasyonlara elli yıl sonra da devam ettiği görülüyor.

Spiegel’e verdiği röportajda zincirlerinden boşanan ve hali hazırdaki en pahalı ressamlardan biri olan Baselitz, Alman medyasına, sanat dünyasına, müzelerine, kamuoyuna, Günter Grass, Martin Walser, Peter Sloterdijk gibi yazarlarına saldırdıktan sonra hızını alamayıp kadın sanatçılara yöneliyor.

Baselitz’e göre, Agnes Martin ve Paula Modersohn-Becker gibi birkaç istisna dışında[3] –ki onlar da birer Picasso, Modigliani ya da Gauguin değilmiş– kadınların iyi resim yapamadıkları bir gerçek. Neden mi? Çünkü kadınlar, piyasa sınavını geçemiyorlarmış. Piyasa değeriyle sanatsal değeri bir gören Baselitz, sanat piyasasında yeterince talep görmediklerinden olsa gerek, kadın sanatçıların iyi resim yapamadıkları sonucuna varıyor.

Mary Cassatt, Georgia O’Keeffe, Frida Kahlo gibi önemli isimleri unutmuş görünen Baselitz’e, anladığı dilden yanıtıysa, geçtiğimiz günlerde Christie’s’de (Londra) gerçekleşen müzayedede yaklaşık 11 milyon dolara[4] alıcı bulan Berthe Morisot’nun Öğle Yemeğinden Sonra [Après le déjeuner] adlı tablosu verdi. Bir kadın sanatçının müzayedede ulaştığı en yüksek fiyat olarak istatistiklerde yerini alan bu satış rakamı karşısında, müzayedede ulaştığı en yüksek rakam 5 milyon dolar[5] olan Baselitz ne düşündü merak ediyorum.

Piyasa değeri ile sanatsal değer, yeteneksizlik ile iyi sanatçı olmak arasında kurduğu özdeşliklerin birer ironi mi, provokasyon mu; yoksa düpedüz saçmalık mı olduğunu anlayamadığım sanatçının, iyi sanatçı olmak için yeteneğin gerekli olmadığı yönündeki iddiasının altındaysa ne tür bir akıl yürütmenin olduğu açık: Baselitz, öncelikle, resim konusundaki yeteneksizliğini kendi ağzıyla itiraf ediyor. Ancak bu “yeteneksizliğine” rağmen sanat piyasasında da talep gören bir sanatçı. Aslında “yeteneksiz” olan bir sanatçı, piyasadan talep görüp, resimlerini sattığı zaman; piyasanın tek ölçüt olduğuna, piyasa değerinin sanatsal değer olarak algılanabileceğine, bu çerçevede yeteneğin bir yeri olmadığına kolaylıkla inanabiliyor.

Dolaysıyla Alman sanatçının piyasa sınavını fazla abartmasının altında sanat piyasasına ilişkin kendi deneyimleri yatıyor. Bu yolla bir yandan kendisini en meşhur ve en pahalı sanatçılardan biri kılan sanat piyasasını kendince yüceltirken; diğer yandan da itiraf ettiği yeteneksizliğini bir avantaja dönüştürmeye çabalıyor.

Son olarak Art Market Monitor’un yayıncısı olan Marion Maneker’in düşünceleri, Baselitz’in sanat piyasasına ilişkin rüyasından uyanmasına yardımcı olabilir. Maneker, sanat piyasasının, sanatın tarihsel değerinin ya da kıymetinin bir ölçüsü olmadığını; bir müzayededeki sanat yapıtları için belirlenen parasal değerlerin, talebin bir göstergesi olduğunu ve talebin de gelip geçici olduğunu söylüyor. Maneker’e göre sanat piyasasının ilginç noktası, hangi sanatçıyı saygınlaştırdığı değil; belirli nesnelere yönelik talebe ilişkin neler anlattığıdır. Müzayedelerin, sanat yapıtlarının değerlerine göre tartıldığı bir yer olmadığını belirten Maneker, müzayedelerin, sanattan çok alıcılarla ilgili olduğunu vurguluyor.[6]

ykemaliz@gmail.com

 

[1] Antmen, A. (2008). 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar. İstanbul: Sel Yayıncılık. s. 270

[2] http://www.spiegel.de/international/germany/spiegel-interview-with-german-painter-georg-baselitz-a-879397-3.html [

3] Helen Frankenthaler, Cecily Brown ve Rosemarie Trockel, Baselitz’in varlığını anımsadığı diğer sanatçılar.

[4] http://artmarketmonitor.com/2013/02/06/christies-london-impmod-surrealism-eve-sale-136m-213m/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=christies-london-impmod-surrealism-eve-sale-136m-213m

[5] 2011 Haziranında Sotheby’s’de (Londra) gerçekleşen müzayedede, Georg Baselitz’in Spekulatius (1965) adlı tablosu New York’taki Acquavella Galerisi tarafından 5,1 milyon dolara (3,2 milyon sterlin) satın alınmıştı.

[6] http://artmarketmonitor.com/2012/12/11/blake-gopniks-utterly-forlorn-art-market/

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 21:28:50