A password will be e-mailed to you.

"Kendi sorularıyla birlikte, sizin sorularınızı da tetikleyerek sizi de oyuna dahil eden Meriç Algün Ringborg, muazzam bir kavramsal içeriği, yalın fakat vurucu bir estetik dille gözler önüne seriyor."

“Deneyin bizi alıp götürdüğü yere götürmesini istedim.”
Georges Bataille

1952 yılında Massachusetts’te yaptığı bir konuşmada, Amerikalı heykeltıraş David Smith’in, sanatçı dışında kimsenin sanatı anlamadığını; çünkü kimsenin sanatla, sanatın arayışlarıyla ve yapımıyla sanatçı kadar ilgilenmediğini söylediği rivayet edilir.

Sanatçının sanatla olan ilişkisi ile izleyicinin sanatla olan ilişkisi arasında derin bir fark olduğu açıktır. Dahası izleyici, yapıtın bizzat kendisi için yapıldığını düşünme ve onun, sanatçının deneyim alanındaki yerini gözden kaçırma eğilimindedir.

Sanatçı için, sanat yapıtının bir son ürün olarak mevcudiyeti kadar, onu ortaya koyma sürecinde karşılaştığı meydan okumalar ve onlara yanıt olarak deneyimledikleri de büyük bir önem taşır. Belki de sanatçı için asıl önemli olan daha yapıtın bile henüz ortada olmadığı o belirsiz süreçtir.

Diğer bir ifadeyle, izleyici, sanat yapıtı üzerinden bir şeyler deneyimlemeye çabalarken; aslında onun, izlerinin sürülmesi çoğu zaman olanaklı olmayan bir takım deneylerin ya da denemelerin sonucu olduğunu gözden kaçırır. İleride ortaya çıkacak olan yapıta kaynaklı eden, bu deneylerdir. En önemlisi de yapıtın sanatçı için önemi (significance) –ne ki yapıtın izleyici açısından anlamından (meaning) oldukça farklıdır– burada yatar. Sanatçının çıkış noktasını oluşturan sorun, bu sorunun bir soru üzerinden formüle edilmesi, ardından bu soruya eylemler yoluyla yanıt arama girişimleri, bu girişimlerin kaynaklık ettiği deneyler ya da denemeler ve tüm bunların sonucu olarak ortaya çıkan yapıt.  

İşte Meriç Algün Ringborg’un Görünürdeki Yazar adlı yerleştirmesi de kaynağını az önce sözü edilene benzer deneylerde buluyor. Bu deneyler, bir yandan yapıtın sanatçının kendisi için önemini oluştururken; diğer yandan da yapıtın izleyici açısından anlamını biçimlendiriyor.

Galeri NON’un, fark ettirmeden sizi içine alan yeni mekânıyla adeta bütünleşmiş bir düzenlemeye sahip olan Görünürdeki Yazar’ın oluşturulma sürecinde, sanatçının çıkış noktasını, Oxford İngilizce Sözlük’te yer alan ve sözcüklerin tümce içindeki kullanımını gösteren örnek ifadeler oluşturuyor. Yaşamını Stockholm’de sürdüren, dolayısıyla sözlükle bir hayli haşır neşir olan Algün Ringborg, sözlüğün sayfaları arasında gezinirken, sözlükte yer alan örnek ifadeleri bir anlatı/kurgu dahilinde bir araya getirmenin ne ölçüde olanaklı olduğu sorusunu soruyor. İşte hem Görünürdeki Yazar’ın, hem de onu önceleyen ve Stockholm’de sergilenen Bir Kurgu İşi adlı yerleştirmenin serüvenleri bu basit; ama meydan okuyan soruyla başlıyor.

Soru meydan okuyucu bir soru; çünkü sanatçının içinde daldığı serüven, kendi kurallarını ve kısıtlamalarını dayatmaya başlıyor: İlk kısıtlama, sözlükten alınan ve bir kurgu dahilinde bir araya getirilmesi düşünülen tümceleri/ifadeleri sözlükte yer aldığı şekliyle kullanmak. İkinci kısıtlamaysa, tümce ve ifadeleri birbirine bağlamak için fazladan hiçbir bağlaç ya da ilgeç kullanmamak. Sonuçta tek seçenek olarak, tümceleri, yine tümcelerle ya da tümce bile olmayan ifadelerle birbirine bağlamak kalıyor. Bu aşamada ilginç olan nokta, bu kısıtlamaların sanatçının yaratıcı potansiyelini açığa çıkarması ve örnek ifadeleri farklı sıralarda bir araya getirme deneylerinin önünü açması. Sanatçının tek silahıysa, onları bölmemek kaydıyla, tümce ve ifadeleri istediği sırada yan yana getirebilmesi.

300 binden fazla maddenin yer aldığı bir sözlük içinde yer alan örnek ifadeleri Mark, Maria ve Peter adındaki karakterlere ve bir de konuya sahip bir kurgu altında toplama çabası bir diğer soruya kaynaklık ediyor: Bu metnin yazarı kim? 

Sözlükte yer alan örnek ifadelerin asıl sahipleri mi?

Yoksa sözlük içine saçılmış bu ifadeleri bir araya getiren sanatçı mı?

Yoksa bir başkası mı?

Farkındaysanız, şu ana kadar, ortada bir sanat yapıtı olarak adlandırabileceğimiz hiçbir şey yok. Sözü edilen tek şey, bir kurgu peşinde olan sanatçının örnek ifadeler arasında mekik dokuyarak giriştiği sıralama denemeleri. Ancak az sonra üzerinde durulacak olan iki yerleştirme de dahil olmak üzere, bu serüvende sanatçı için en önemli olan aslında bu aşama.  İzleyicinin, izini, yalnızca yapıtı görerek süremeyeceği mesele de bu. İzleyicinin, sözü edilen yerleştirmelerden herhangi biri karşısında bir tür anlamlandırma boşluğu içine düşmesi, muhtemelen o boşluğun, yerleştirmelerin sanatçı açısından yukarıda belirtilen önemiyle doldurulamamasından kaynaklanacaktır.

Yaşamında yer alan sıradan bir nesneyle olan deneyimi üzerinden sorduğu iki basit soru sonucunda sanatçı, kendisini çözülmesi kolay olmayan bir gizemin içinde bulmuştur: Başlığı Bir Kurgu İşi olan bu metnin yazarı kim? 

Sanatçının, geçtiğimiz eylül ayında Stockholm’deki Nordenhake Galeri’de gerçekleştirdiği Bir Kurgu İşi [A Work of Fiction], bu gizemi görünür kılma ve bir ölçüde çözme çabasının bir ürünüydü.

Bir Kurgu İşi, iç içe geçmiş dört katmadan örülü bir yerleştirmeydi. Bu katmanlardan ilki, yerleştirmenin galeri içindeki dağılımından meydana gelmişti. Yerleştirmenin birer parçası olan çalışma masası, kitaplık, masa lambası ve daktilo gibi nesneler sözlüğün içinde galeri ortamına taşınmış nesnelerdi. Amaçları, yerleştirmeyle aynı adı taşıyan Bir Kurgu İşi adlı metnin olası yazarının yaşam ortamını oluşturmaktı.

Yerleştirmenin ikinci katmanı olan yazılı katmanını, yazarının kim olduğu sorgulanan, Bir Kurgu İşi adlı roman taslağı oluşturmaktaydı. Kahramanları, Mark, Maria ve Peter olan bu roman taslağı,  henüz sona ermemiş bir öyküden meydan gelmişti.

Görüntülü katman olarak betimlenebilecek, yerleştirmenin üçüncü katmanı, iki sessiz video görüntüsünden oluşmuştu. Bu videolardan birinde bir çift el, “Ebediyet Düğümü” adlı düğümü atmakla meşgulken; diğer videodaki el, “Sonsuzluk Hilesi” adlı hareketi yapıyordu. Sürekli döngü halindeki iki video da bir sonuca varmayan kısır eylemleri göstermekteydi.

Yerleştirmenin belki de en kritik katmanı olan sesli katmanıysa, döngü halinde olan ve tüm mekânı dolduran sesli bir anlatıydı. Bir kadının ses verdiği Üstmetin [Metatext] başlıklı anlatı şöyle başlıyordu:

“Bir saniye tamam evet şimdi hatırladım.
Bir kitap yazma fikriyle oynuyordum.
Bir kurgu işi.
Ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
ve şunu söylemem gerekir ki
İlk cümleyi yazmak çok zor.”

Yerleştirmenin en önemli katmanının bu katman olması boşuna değildi; çünkü bu katmanda, Bir Kurgu İşi başlıklı roman taslağının ortaya çıkış öyküsü, yazılması sırasında deneyimlenenler, taslağa ilişkin değerlendirmeler, yine sözlükten alınmış ve hiçbir değişikliğe uğratılmadan bir araya getirilmiş örnek tümcelerle dillendiriliyordu. Metnin ardındaki sesin, bir kadın sesi olmasına rağmen yazarın sesi olmadığı açıktı. Bu durum da ortaya olası yeni bir yazar adayı çıkarıyordu: Bir Kurgu İşi adlı metnin yazarı, aynı zamanda Üstmetin’i de seslendiren kişi, yani Görünürdeki Yazar mıydı?

Gizem, Stockholm’de çözülememiş; İstanbul’a taşınmıştı. Galeri NON’un 2 Kasım’a kadar misafir edeceği Görünürdeki Yazar da tıpkı Bir Kurgu İşi gibi dört katmandan oluşuyor. Bunun nedeni, içinde yer alan birçok öğenin Bir Kurgu İşi adlı yerleştirmenin de parçaları olması.

Stockholm, Nordenhake Galeri’de sergilenen yerleştirmenin yazılı (roman taslağı), görüntülü (videolar) ve sesli (Üstmetin) katmanları bu yerleştirmede de yer alıyor. Tüm bu gizemli serüvenin öyküsünü dile getiren sesli anlatının döngüselliği, sessiz videoların döngüselliğiyle ilginç bir paralellik oluşturuyor. Sergileme alanın balkonundaysa, 17 sayfalık, Bir Kurgu İşi adlı roman taslağını okuyabilmeniz için bir masa ve sandalyeler bulunuyor. Galeri NON’un sergileme alanıyla adeta bütünleştiğini düşündüğüm yerleştirmenin, bana göre, en öne çıkan öğesiyse, yine Oxford İngilizce Sözlük’ten derilmiş örnek tümcelerden meydana gelen Bir Sergi Metni’ydi. Görünürdeki Yazar’ın Galeri NON’daki fiziksel varlığını en ince ayrıntılarına dek ortaya koyan bu metin de tıpkı Bir Kurgu İşi ve Üstmetin gibi okuyanı hayrete düşürüyor. Okuduğunuz her tümcede, kendinize bir kez daha soruyorsunuz: Bu ifadeler hususi mi yazılmış; yoksa gerçekten sözlükten mi alınmış?  

Kendi sorularıyla birlikte, sizin sorularınızı da tetikleyerek sizi de oyuna dahil eden Meriç Algün Ringborg, muazzam bir kavramsal içeriği, yalın fakat vurucu bir estetik dille gözler önüne seriyor. Her ne kadar, ortaya koyduğu işlerin kavramsal sanatla ilişkilendirilmesini amaçlamasa da Algün Ringborg’un bu yazıda bahsi geçen iki yerleştirmesi de tatmin edici bir zihin-retina dengesi sunarak, bakmaktan çok okumaya dayalı, eşine az rastlanır bir deneyim sunuyor.  
   

ykemaliz@gmail.com
 

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 08:40:18