A password will be e-mailed to you.

Greta Gerwig isminden ve oyunculuğundan söz etmek için belki yönetmen Noah Baumbach için de birkaç cümle kurmak gerekli. Baumbach yönetmen tavrından ve sinemasından çok, yaratıcı/auteur  yönetmenlerin takip ettiği belki tek geleneksel yolu takip ediyor. Çünkü Greta Gerwig, Noah Baumbach sinemasının vazgeçilmez oyuncusu. Hatta Frances Ha (2012) adlı filmin senaryosunda önemli emeği var Gerwig’in.  Onların arasındaki profesyonel bağ, Alfred Hitchcock/Tippi Hedren,  Jean Luc Godard/Anna Karina arasındaki bağ gibi bir şey aslında yani yönetmen oyuncusu dediğimiz türden. Ve bu bağ, hem Amerikan bağımsız sinemasında hem de daha hafif filmler yapan yönetmenler arasında Gerwig’i önemli bir isim hâline getiriyor.

1983 doğumlu, Amerikalı bu genç aktristin filmografisinde, onun oyunculuğunu geliştiren, çizdiği karakter profilleri ile modern zamanların ruhuna dair okumalar yapabileceğimiz önemli rolleri var. Greta Gerwig filmlerinin konsantrik yapısı da canlandırdığı karakterlerin mizacı, kimliği ile şekilleniyor çoğunlukla. Bu karakterler bir çeşitlilik arz etmiyor aslında. Her biri Gerwig evreninin bir parçasını teşkil ederek onu, temsil ettiği şeyin göstergesi hâline getiriyor. Peki, son yıllarda sinema dünyasında adı giderek öne çıkan bu genç oyuncunun yıldızını yükselten şey ne? Yaşadığı dünyaya inancını hiç yitirmemiş, Amerikan taşrasından çıktığı halde onun değerlerini temsil etmekle ilgili bir derdi olmayan ‘eski taşralı/yeni kentli’ kadın karakterleri canlandırıyor olması mı ya da kendini gerçekleştirmek dışında kişisel bir başarı hikâyesi tasarlamayan kadın karakterleri seçiyor olmasında mı…

Şüphesiz bu tespitler tek başına, Amerikan bağımsız sinemasının bu yeni yüzünün bir oyuncu olarak kendi arayışlarını açıklamakta yeterli olmayacak. Öte yandan onu, senaryoları gereği filmografisinin bir kısmını dikkate alırsak, komedi jargonunun içinde tanımlamak da eksik bırakacak. Greta Gerwig aslında filmlerinde, çeşitlendirmeye gayret ettiğimiz tüm bu şeyleri yapmaya çalışıyor. Ancak onu tam kazanırken kaybetmeye, kaybederken bir tür iyimserliği de göz ardı etmeyen ve sürekli kendisiyle konuşan bir ruh hali içinde yine kendinden başka şeyleri işaret ederken görüyoruz.

Frances Ha

Frances Ha

2012 yapımı Frances Ha, Gerwig’in önemli performanslarından biri. Frances rolü ile birlikte  yönetmen Noam Baumbach’la filmin senaryosunu birlikte yazmışlar. Frances Ha bir olgunlaşma hikâyesi. Gerwig bu hikâyeyi kendi bildiği şekilde yorumluyor. Onu bir insan olarak gerçek kılan tüm duygulanımlarla birlikte izliyoruz, Frances’ın New York’taki tutunma, ayakta kalma çabasını birlikte tecrübe ediyoruz. Başına gelen talihsizlikler onu daha naif ya da daha komik/sakar göstermek için tasarlanmıyor aksine büyük kentin telaşesi ve acelesi içinde kendini var etmeye çabalarken diğer hayatlara da dokunmaya çalışan bir kadın görüyoruz, başına gelen şanssızlıklar ise onun hayata karşı koyma, direnme şekli. Kendini daha az ciddiye alarak ifade ediyor Frances. Zamanın ruhunda kişisel başarısızlık olarak kodlanacak şeyler aslında onun bu hayatı kim olarak ve nasıl yaşayacağına dair karar verme sürecinin parçaları sadece.

Frances Ha filminin bir diğer önemli karakteri ise New York. Deyim yerindeyse New York, bu filmin acımasız erkek(ya da kadın) karakteri adeta. Frances’ın dayanıklılığını sınarken ona aynı zamanda gelip geçen zamanın dayanıksızlığını, nesnelerin yaratacağı konfor ve hazzın uçuculuğunu da gösteriyor, bunu onu kırarak, inciterek yapıyor üstelik. Ancak sınavı bir şekilde geçiyor Frances. Her şeyin her zaman biraz eksik olduğu duygusu/yanılsaması bir problem olarak finalde karşımıza çıkıyor. Frances’ın soyadı eksilerek “Ha” oluyor posta kutusunda ve filmin mottosunun sesi burada yükseliyor; tıpkı hayat gibi…

Mistress America’da kendi sesini işitemeyen kadın

Mistress America

Mistress America

2015 yapımı Mistress America (Bayan Amerika) ise sanki Frances Ha’nın bir çeşit devamı niteliğinde. Onun kaldığı yerden ipi göğüslüyor. Mevzuyu yerelleştirmeye çalışırsak bir ‘bizim büyük çaresizliğimiz’ durumu söz konusu yani. Bu defa karşımızda parlak fikirlerle hop oturup hop kalkan Brooke var. Ancak yine kentin/New York bir yerinde hayattan hakkı olanı talep ederken, yeni ve büyük  şeyler  düşlerken, bir süre sonra dışarıdaki sesler arasında kendi sesini işitemiyor Brooke.  Dünyanın kendisiyle aynı hevesleri, aynı düşleri paylaşmadığını daha doğrusu onun arzularına olan inancını o kadar da ilginç bulmadığını fark ediyor. Bu da onun görkemli trajedisi oluyor. Greta Gerwig karakterlerinin hayata, kayıplara karşı en büyük şifası şefkat… Frances da Brooke da kendilerine şefkat duymaktan asla vazgeçmiyorlar. Bu sebeple dünyayı, onunla savaşmak yerine anlayarak, çözümleyerek yeniden kurmaya gayret ediyorlar. Belki de Baumbach sinemasını farklı kılan şeylerin başında da hikâye ve karakter yaratımındaki etkili anlatım dilinden geliyor.

 

Dişi Woody Allen?

greta-gerwig-maggies-plan
Yine 2015 tarihli Maggie’s Plan (Kördüğüm) adlı Rebecca Miller filmi ise konu itibarıyla Woody Allen‘vari endişeleri taşımakla birlikte, ilişkiler ve onların hiç bitmeyen sorunlarına kamerasını çeviren bir başka Greta Gerwig filmi. Başrolleri Julianne Moore ve Ethan Hawke ile paylaştığı Maggie’s Plan, daha entelektüel daha akademik bir çevrenin ilişki kodlarını masaya yatırmasına rağmen, alıştığımız formüllerle hareket eden bir Gerwig ile karşılaşıyoruz. Hangi çevrenin huzursuzluklarına ya da varoluş endişelerine ayna tutarsa tutsun oyunculuk pratiği açısından gelecekte onun kadar anksiyete sorunları taşımayacağından şimdilik emin olduğumuz dişi bir Woody Allen var yani karşımızda…

Daha fazla yazı yok
2024-04-25 11:30:56