A password will be e-mailed to you.

Kışın bir köşeye çekilip kitap okumayı birtakım eşlikçi duygularla özdeşleştircek olursak aklınıza en çok ne gelir?

Kendini dinleme, içseslerin coşması, biraz melankoli…

Kendi halinde ve kendi dünyasını yaratmış, kimi gerçekliği sorgulayan kimi rüyalar, sayıklamalar arasındaki dolaşan kitaplar ve yazarlardan bir seçki sunuyoruz haftanın okuma önerilerinde…

 

Kışın İlk Günü, Breece D’J Pancake ( Yüz Kitap)

Savaş sonrası Amerikan edebiyatının kenarda köşede kalmış bir örneği.

26 yaşında hayatına son veren bir yazarın tek kitabı, aslında ilk ve son kitabı.

Öldükten on iki yıl sonra Pulitzer’e aday gösterilen Breece D’J Pancake’in, ölümünden sonra derlenen öykülerinden oluşuyor Kışın İlk Günü.

Batı Virginia kırsalında geçen öyküler, yazarın hayatından izler taşıyor.

Etiyle, tırnağıyla, kanıyla hayatına devam etmeye çalışan İkinci Dünya Savaşı sonrası insanlarını anlatıyor bize. Yitip giden umutlar, yoksulluk ve tüm bunlara rağmen mücadele edilmesi gereken hayatın içindeki insanlar; maden işçileri, köylüler, kamyon şoförleri…

 

Akrabalar, İvan Panayev ( Ayrıntı Yayınları)

“Her taraftan insan yıkıntılarıyla çevriliyiz ve bu insan yıkıntıları arasında eylemsizlik ve şaşkınlık içinde kalakaldık.”

19. yüzyıla ait bir Rus romanı Akrabalar, aslında bir uzun öykü.

Panayev ise Rus edebiyatının üzerine pek konuşulmamış yazarlarından. 1834’de yayımlanmasının ardından ilk kez Türkçeye çevrildi.

Kitap neredeyse iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az insanın yaşadığı yoksul bir Rus köyünde geçiyor. Bu köyde yaşayan ve tekdüze hayatından memnun olmayan Nataşa ve ansızın hayatına giren Grigori’nin aşkına tanık oluyoruz, daha ziyade bu aşk üzerinden hayatın ve ilişkilerin sorgulanmasına.

Rus devrimine öncülük eden gerçekçi edebiyat akımının etkisiyle derinlemesine sorgulanan bu ilişkiler aynı zamanda dönemin toplumsal ve tarihsel arka planını da yansıtıyor.

 

Vertigo \ Ölüler Arasında, P. Boileau – T. Narcejac (Alakarga Yayınları)

Pierre Boileau ve Thomas Narcejac, 1948’de tanışmış ve birlikte edebiyata yeni bir soluk getirmek adına ortaklaşa roman yazmaya başlamışlar. Elliye yakın romanı olan bu ikilinin Türkçede henüz iki kitabını bulabiliyoruz: Dişi Kurtlar ve Vertigo.

Vertigo deyince muhtemelen birçoğumuzun aklına Alfred Hitchock gelir. Hitchock sinemasının başyapıtlarından biri olan Vertigo (Ölüm Korkusu) bu ikilinin romanından uyarlama.

Rüyalar, halüsinasyonlar ve gerçek arasında gelgitlerle dolu bir karakterin aşkını anlatıyor Vertigo ama tersine çevirince gerilim dozu yüksek bir takip, saplantılı bir aşk, gizemli bir kadın…

 

Mavibent, Maggie Nelson ( Kolektif Kitap)

“Elbette, diye düşünüyorum, parıldayan körfeze efkârla bakarak. Ezelden beri biliyordum. Dünyanın kalbi mavi.”

Renklerin anlamları olduğuna inanlar içi mavi, kendini dinleme,dinginlik ve melankoliyi temsil ediyor. Bu haliyle “mavi” güzellemesine kendini adayan bir kitap var karşınızda.

Yazarın kendiyle konuşmasına, sayıklamalarına tanık olmak ya da tüm hâkimiyeti eline almış bir içsesle yüz yüze gelmek isteyenler için şiirsel bir anlatı sunuyor Mavibent.

 

Rüya Galerisi, Barlas Özarıkça ( Encore Yayınları)

Bir rüya âlemine hoş geldiniz! Bu kitap kelimenin tam anlamıyla kendi âleminde sürükleniyor.

Bilinç akışıyla yazılmış Rüya Galerisi, her gün dayatılan düzenin içinde var olmaya çalışırken başka evrenlere gidip söylenmek istenilenlerin, içte kalanların döküldüğü bir yer yaratıyor sanki hem yazarına hem de okuruna…

“Gerçeğe saldırıyoruz. Gerçeği beğenmiyoruz. Kendi yöntemimizi yürürlüğe sokuyoruz… Burada manifestomuzu yazıyoruz… Henüz ifade edilememiş, anlamlandırılmamış işaretler çiziyoruz yeni sözlüğümüze… Koptuk biz, toplanın, gidiyoruz.”

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 09:50:48