A password will be e-mailed to you.

 

“İlk oyunumu 3 yaşındayken izledim. Annem ve ablamla birlikte Peter Pan prodüksiyonuna gitmiştik. Henüz üç yaşında olmama rağmen salondan çıkarken ben bundan daha fazlasını istiyorum, dediğimi hatırlıyorum. Ama orada en önemli olan annem, ablam ve diğer izleyicilerle birlikte parlak ışıklar altındaki sahneye odaklanmamızdı. Sanırım orada kaptırdım kendimi. Aktör olarak değil ama izleyici olarak kaptırdım. Ben utangaç bir çocuktum ve kendimi göstermeyi çok sevmezdim. Aslına bakarsanız sahneye çıkışımın ana sebebi meraktı. Nasıl yapıyorlar diye merak ettim, timsah nasıl çalışıyordu, nasıl uçuyorlardı, ışıklar nasıl çalışıyor, perdenin açılacağına kim karar veriyordu? Bu gibi sorular vardı kafamda. İlgimi çeken de bu soruların cevaplarıydı. Öyle başladı her şey  ve devam etti.”

Beyazperdede III. Richard, Gandalf, Magneto, James Whale ve sayısız rolde izlediğimiz, tiyatroya yaptığı katkılardan dolayı Kraliçe II. Elizabeth tarafından şövalye ilan edilen Sir Ian McKellen’a ait bu sözler…

British Council’ın sanat ve eşitlikle ilgili bir dizi etkinliğinin davetlisi olarak İstanbul’a gelen ve İstanbul Film Festivali’nden Onur Ödülü alan usta aktör Sir Ian McKellen, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde Serdar Biliş ile Sahne, Beyazperde ve Meydanlar başlıklı unutulmaz bir sohbet gerçekleştirdi.

Hamlet ve Lady Macbeth’den alıntılar

Bu sohbete tanıklık eden şanslı insanlardan biri olarak diyebilirim ki; sahneye adımını attığı dakikadan itibaren dinleyenleri büyüledi. Esprili, içten, doğal ve hayranlık uyandırıcıydı. Kanatlardan gelip karanlıkta durmayı ve bir seyirci kitlesi ile tanışmayı hala heyecan verici bulan bir aktör o. Sohbet sırasında Hamlet ve Lady Macbeth’ten alıntılarla onu sahnede canlı izleme fırsatı da sundu kısacık da olsa.

Sohbetin ana ekseni tiyatro ve tabii ki Shakespeare idi. Shakespeare ile henüz 7-8 yaşlarındayken tanışan aktör büyüdüğünde daha fazlasını tecrübe etmek istediğini ve bu nedenle okulda Shakespeare okuduğunu söyledi ve devam etti; “Muazzam derecede komplike, eğlendirici ve üstü kapalı şekilde gerçek insanları yazan birisi olarak düşündüm Shakespeare’i. Yıllar boyunca benim için hava kadar önemli oldu. Ona dair en sevdiğim şey herkes hakkında yazabilmesi. Bu da hepimizin ilhamla bakabileceği bir şey. Herkese sempati ile bakabilmek, hayata başkalarının bakış açısıyla bakabilmek. O hepimizi tanıyordu. Şaşırtıcı olan şey de insan doğası analizlerinin 400 yıl önce olduğu kadar doğru kaldığı. Belirli bir çağa ait değil. Bir anlamda karakter fikrini icat etti. Anne, kadın, kız kardeş, nine ya da aşık olmak…Kral olmayı, kraliçe olmayı, imparatoriçe olmayı ya da krala aşık olmayı, hepsini biliyordu. Onun oyununda olmak, onun zihnine bir şekilde girebilmenize izin verilmesi ne büyük ayrıcalık! Hiçbir zaman tanıyamayacağınız insanlarla aranızda bağ kurması ne büyük bir şey…”

Eşcinsellik yasa dışı olduğu için öyle olduğunuzu söyleyemezdiniz

Yıllarca sayısız kumpanyanın sayısız oyununda sahnede olan Sir Ian McKellen, drama okuluna gitmeyen ve bunun da eksikliğini hissetmeyenlerden. Cambridge Üniversitesi’nde 21 ana prodüksiyonda rol almış. Kumpanyalar dönemini altın çağ olarak nitelendiren usta aktör, onun zamanında oyuncu olabilmenin şartlarını ise şöyle anlatıyor: “O zamanlar İngiltere’de bir sinema ya da televizyon filminde oyunculuk yapabilmek için Oyuncular Birliği Sendikası’na başvurmak, üye olmak için de 44 hafta sahnede olmak gerekiyordu. Bu da şehir ve kasabalarda küçük tiyatroların oluşmasına neden oluyordu. Böyle bir süreçten sonra 3 yılın sonunda profesyonel aktör oldum ve Londra’ya gidip çalışmama izin verildi. Ben çok şanslıydım çünkü kumpanyalar zamanında bir dizi repertuvarı deneme şansım oldu.”

1988 yılında BBC Radyosu’nda eşcinsel olduğunu açıklayan Sir Ian McKellen, kendi cinsel tercihini keşfetmeye başladığı dönemlerde, eşcinsellik yasa dışı olduğu için söyleyemezdiniz, diyerek şöyle devam etti:

“Cinsel tercihinizi kendi dünyanızda yaşardınız. Okulda en yakın arkadaşım eşcinseldi ama 15 yaşına kadar ikimiz de birbirimize söylemedik. Otorite yüzünden bu yaşadıklarımız benim siyasi görüşümü şekillendirdi. Hangi otorite olursa olsun; hükümet, kilise ya da okul müdürü fark etmez. Hiç sevmem otoriteyi ve itaat etmek istemem. Saklıyor olmak toplum için de insan için de kötü ama dayandım buna. Enteresan olan o dönemlerde II. Edward’da bir homoseksüeli oynamamdı. Sahnede başka bir adamı öptüğüm için beni tebrik etmişlerdi. Edinburgh’ta her gece erkek arkadaşımla yasaları çiğniyorduk ama ertesi akşam sahnede bir eşcinseli canlandırarak harika bir aktör olduğum için takdir ediliyordum. Gerçekten bu durum kafayı yedirtiyordu insana. Sonrasında yasaları değiştirmek için Stonewall Group adlı bir organizasyon kurduk ve böylece bir sürü yasadan kurtulduk. O yasaların yerine iyi yasalar getirdik. Artık eşcinseller ilişkiye girebiliyor, evlenebiliyor hatta isterlerse çocukları oluyor. Gerçekten bunun olmasına yardımcı olmak çok güzel bir şey.”

Eşcinsel olduğumu açıkladığımda film kariyerim uçup gitti

Eşcinsel olduğunu açıkladıktan sonra gelen tepkiler konusunda ise tavrı net Sir Ian’ın; “İnsanlar dürüstlüğü sever. Eşcinsel olduğunu söylemeyen herkes bunun kendini daha güvenli kılacağını düşünür. Ben siyasetçiyim ben oyum buyum der. Ama durum böyle değil. Örneğin İngiltere’de eşcinsel olduğunu açıklayan ilk milletvekili Chris Smith, bu açıklamadan sonra daha fazla oy aldı… Ünlü bir rugby oyuncusu eşcinsel olduğunu açıkladıktan sonra daha iyi bir takıma geçti. Beni sorarsanız bir aktör olarak eşcinsel olduğumu açıkladığımda film kariyerim uçtu gitti…”

Usta aktör ünlü olmayı tuhaf olarak nitelendiriyor ve “Ailenizin bildiği aktörlük yapan küçük bir çocukken bir anda herkesin tanıdığı, röportajlar yapılan, tiyatrolarda ismi yazılmaya başlayan biri haline geliyorsunuz ve bu ben miyim diye düşünüyorsunuz. Sonrasında ise çok kafa karıştırıcı oluyor. Bir röportaja gittiğinizde ya da bu kadar insanın önüne çıktığınızda hangi rolü oynamam gerektiğinden emin olamıyorum. Bu oynama hali bizi kendimiz yapar ve kendimizin farklı hallerini sunarız farklı durumlarda. Sevgilinizle ya da annenizle farklısınızdır. Shakespeare’in dediği gibi; ‘Yaşam dediğin yürüyen bir gölge.’ Bir an sahnedesiniz sonra yoksunuz ve bu harika. Ben bunu bir de hayatımı kazanmak için yapıyorum. Gerçekten çok şanslıyım”.

Judi (Dench) ile tek sıkıntı provadan sıkılıyor olması

Sir Ian McKellen, Macbeth’te Judi Dench ile aynı sahneyi paylaşmak nasıldı diye sorulduğunda içtenlikle yanıt verdi:

“Judi gerçekten çok enteresan bir aktris, sizi sinir ediyor aslında. Provadan önce asla metni okumaz, yeni bir oyun bile olsa okumaz. Bir keresinde Mother Courage oyunu için provaya gelmişti. Tabii ki okumadan gelmiş. Provada okuduktan sonra yönetmene bana iyi bir rol verdiğini zannediyordum, dedi. Ama öyle bir hayal gücü var ki… Gerçekten olağanüstü bir yetenek. İnsanlar yıllarca çalışır yapamazlar, o üç gün içinde rolün detayları ve entrikalarını anlar, yapar. Tek sıkıntı; provadan sıkılıyor çünkü gerek yok! Onunla çalışmanın başka sıkıntısı bütün izleyici ona bayılır, onu alkışlayıp mutlu etmek isterler, ona hediye ve çiçekler vermek ister. O da bunun farkındadır bunu da biraz manipüle etmek ister. Onu yakalayabilmek için koşmanız lazım.”

Peter Jackson da Bryan Singer ile aynı zamanlarda geldi

Sir Ian McKellen kariyerinin dönüm noktalarından birini de şöyle anlattı;

Gandalf ve Magneto rolünden önce Görevimiz Tehlike II için görüşmeye gittim. Tom Cruise yoktu görüşmede. Kötü adam karakterini canlandırmam istendi. Zaten Britanyalı aktörler genelde kötü karakteri canlandırır. Senaryoyu görmek istedim. Senaryoyu vermediler çünkü birilerine anlatırız diye korkuyorlardı. Benim karakterime ait iki sayfa verdiler. Ben de okumadığım bir rolü kabul edemeyeceğimi söyledim, menajerim yıkıldı. Kariyerimi mahvettiğimi söyledi. Üç ay sonra Bryan Singer rol teklif etti, Peter Jackson da aynı zamanlarda geldi. Bu iki rolü oynamaya gittim. Bu esnada bana verilmeyen senaryoyu hala bitirmemişlerdi. Anthony Hopkins o rolü kabul etti ve aylarca beklemek zorunda kaldı. Ben beklemek zorunda kalsaydım Gandalf’ı da Magneto’yu da oynayamazdım ve muhtemelen şu an burada olamazdım.”

Sir Ian McKellen, dünyanın dört bir yanındaki mültecilere dikkat çekerek Shaekspeare’in de içinde olduğu bir yazar kadrosuyla yazılan Sir Thomas Moore oyunundan her azınlık için her dönemde geçerli olan bir pasajla veda etti sınırlı sayıda dinleyicinin şahit olabildiği bu özel sohbete.

Usta aktörün İstanbul Film Festivali iş birliği ile Boğaziçi Üniversitesi’nde sinema yazarı Melis Behlil moderatörlüğünde gerçekleşen Festival Söyleşisi’ni ise https://www.britishcouncil.org.tr/programmes/arts/sir-ian-mckellen linkinden izlemeniz mümkün.

Daha fazla yazı yok
2024-04-24 04:13:31