A password will be e-mailed to you.

2000 İran’ında yaşanan gerçek olaylardan esinlenen Kutsal Örümcek (Holy Spider) 21. Filmekimi’nin en sert filmlerinden biri. Kamera 105 dakika boyunca katilin peşine düşse de filmdeki siyasi arka plan gördüğümüz tüm şiddet sahnelerinden daha korkunç. Ve ne yazık ki bir o kadar da tanıdık…

2018 yapımı Sınır (Gräns) ile 2019’da İstanbul Film Festivali’ni ziyaret eden yönetmen Ali Abbasi bu kez politik dozu yüksek bir gerilim ile karşımızda. İlk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapan Kutsal Örümcek (Holy Spider) gerilim sineması tarihine girecek kadar iddialı bir başlangıç yapıyor. İlk cinayet, katille tanışma, kutsal Meşhed şehrinin örümcek ağını andıran ışıklı yollarıyla bezeli kuşbakışı gece manzarası üzerine gelen “Kutsal Örümcek” yazısı ve arkadan gelen tekinsiz ses.

Kutsal Örümcek ilk 10 dakikada tüyler ürpertici bir gerilim vadetse de ne yazık ki vermek istediği politik mesajlar nedeniyle filmin geri kalanında gerilim unsurlarını daha iktisatlı kullanıyor. Önce nerede ve ne zamanda olduğumuzu görüyoruz, ardından örümcek ağlarının izinde bütün olayları çözmeye niyetli cesur kadın gazeteci ile karşılaşıyoruz. Evli olmadığı için rezervasyonun olduğu otele alınmayan, patronu tarafından tacize uğradığını ifşa ettiği için işinden olan, saçının başörtüsünden düşen perçemini tüm uyarılara rağmen umursamayacak kadar güçlü bir kadın. Rejime ve iktidara karşı tutumunu kamu görevlilerle karşılaşmalarında bile saklamaya lüzum görmüyor.

Kadının adı Rahimi

Adı Rahimi. Etimolojik kökeni Türkçe ve Arapçadaki gibi “Rahim” kelimesinden gelen “Rahimi” Farsçada merhametli anlamı taşıyor. Cinayetlerini çözmeye çalıştığı, toplumun en zayıf halkası olarak görülen uyuşturucu bağımlısı seks işçilerine karşı merhameti ve onların intikamını almak için var gücüyle çalışmasıyla adının hakkını veriyor. Tesadüf müdür bilinmez, Rahimi’yi canlandıran aktrist Zar Amir-Ebrahimi‘nin soyadında da aynı isim geçiyor.

Rahimi karakteri sadece İran’da değil dünyanın neresinde olursa olsun kadının sistem karşısında her adımda duvara çarpışının bir sembolü. Mary Ann (Marian) Evans’ın kale alınabilmek için George Eliot mahlasıyla yazmasına ya da Florentine Accademia del Design’ın ilk kadın üyesi Artemisia Gentileschi’nin (1593-1653) 18 yaşındayken mentoru Antonio Tassi tarafından uğradığı tecavüz sonrasında yaşadığı zorlu yargı sürecine neden olan aynı sistem. Hâlâ Hollywood’da aynı popülerlikte bir kadın ve bir erkek oyuncu arasında daha çok ücret alan erkek oyuncu.

Rahimi ataerkil toplumda tacizin kadının günlük hayatının nasıl bir parçası haline geldiğinin de siyasetin nasıl kadın bedenine tahakküm üzerinden ilerlediğinin de sembolü… Tıpkı ülkemizde 28 Şubat sürecinin sadece kadının saçı üzerinden yürümesi ve sadece başörtülü kadınların mağdur edilmesi ya da bugünün iktidarında şortlu kadınlara saldırılara göz yumulması gibi.

Her yerde saçlar!

Belçikalı sanatçı Edith Dekyndt’in İran protestoları ile bütünleşen 2014 tarihli işi

Rahimi’nin başörtüsünden sızan saçı tam da bu yüzden önemli. Katilin eşinin saçının değiştiğini fark etmemesi, eve getirdiği kurbanların eve girer girmez saçlarını açmaları… Saç filmin en çok tekrar eden imgesi.

İran’da günlerdir süren ve ve Mahsa Amini adıyla özdeşleşen protestolarda kadın saçı gösterilerin ve muhaliflerin defakto bayrağına (üstte) dönüşmüşken, yıllar süren eziyete tahammül edemeyen İranlı kadınlar sosyal medyada bir bir saçlarını açıp şarkılar söyleyerek dans ederek isyan ederken, yine iktidara direnen aslında hep kadınlar ve onların bedenleri çünkü…

Soğukkanlı bir katilden popstar yaratan karanlık

Ali Abbasi ve Afshin Kamran Bahrami senaryoyu yazarken muhtemelen ne Hrant Dink‘ten ne de Ogün Samast’tan haberdardı da ama Türkiye’de yaşayıp da bu filmi izleyenler Rakel Dink’in “Bir çocuktan katil yaratan karanlık” diye bahsettiği karanlığı bu filmde sık sık yakından görecekler. Kurbanların toplumun muhteşem ahlakını bozduğu algısından tutun din görevlilerinin “Biz böyle kadınların öldürülmesi için için fetva vermeyiz, böyle bir şey yapsak bile bunun adı ‘tavsiye’ olur” dediği ortamı…

Gazetelerde cinayet haberleri çıktıkça emniyet güçlerinin görmezden geldiği katilin bir popstar popülaritesine evrilişine tanıklık edecekler. Ogün Samast’ın cezaevinde 2 yılda aldırıldığı onlarca kiloyu anacaklar. Ve Rabia Naz, Şule Çet, Nadira Kadirova, Aleyna Çakır ve daha onlarca kadın cinayetini… Bu cinayetlerin aydınlatılmamasını, aydınlatılamaması için harcanan çabayı veya sonunda sadece ve sadece kamuoyu baskısıyla yargılanan katilleri…

Katil kim?

Kutsal Örümcek bizi hemen katille tanıştırdığı için bir “katil kim?” senaryosu olmadığını en baştan beyan ediyor. Allan Cubitt’in The Fall (2013) dizisine benzer bir dinamikle katil erkek ve gazeteci kadının bir yerde kesişecek hikayesini anlatıyor. Peki katil nasıl biri? Gerilim filmlerinde genelde özensiz bir çocukluk travmasına dayandırılan ya da derinleştirilmeyen “katil”in burada oldukça katmanlı bir portresi sunuluyor.

Namazında niyazında, toplumda sevilen biri Saeed. Irak Savaşı gazisi. Neredeyse tüm silah arkadaşları orada öldüğü için hayatta kalma sendromu yaşıyor. Çalıştığı inşaatlarda duvara vurduğu ağır balyoz darbeleri bile öfkesini hafifletmiyor. İşlediği cinayetlerle Meşhed kentini “ahlâksız” ve “namussuz” sokak kadınlarından temizlemeyi hedefliyor ve kendini neredeyse bir mehdi olarak görüyor. Soğukkanlı bir katil olması onu üreten toplum ve çevre açısından pek sorun yaratmasa da nekrofili gibi “ufak” bir kötü huyu var. Tabii ki bunu kabul etmek yerine kurbanlarını toplumu temizlemek için çıplak elleriyle boğarak  öldürmek gibi bir mottoya sahip…

Zaten filmin en güçlü yanı da buradan geliyor. Bir katilden çok onu yaratan topluma ayna tutuyor. Ona ceza vermemek için “meczup” raporu aldırmaya çalışan emniyet ve adalet sistemi… Eşi, arkadaşı, onu rol modeli alan oğlu, komşuları, onunla aynı bakış açısına sahip herkes… Din ve ahlak çatısı altında yaşanan ikiyüzlülük afişe ediliyor.

Kırılgan erkeklik!

Kurbanlarını öldürürken hiçbir pişmanlık duymayan, son ana dek akli dengesinin yerinde olduğunu savunarak bütün bu kötülükleri yapan ve onlarca kadını vahşice öldüren katilin en çaresiz halinin hevesli bir seks işçisinin sakallarını yaladığı an olması kesinlikle filmin climax’i. Kadınları öldürürken bozulmayan abdestin o an bozulması, o panik, onu öldürdükten sonra bile kulaklarından silemediği kadın kahkahası ve onu öldürmesine rağmen ondan korkmaya devam edişi… İflah olmayan kırılgan erkeklik…

Danimarka’nın Oscar adayı

Cannes‘da Palme d’Or adayı seçilen ve Zar Amir-Ebrahimi’ye “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü getiren Kutsal Örümcek Danimarka’nın bu yılki Oscar adayı. Öyküsü binlerce yıllık ve çok tanıdık. Çünkü iktidar hep kadının karşısındaydı. Kadınların iktidarlarında bile. Tansu Çiller ve bugün garip bir şekilde medet umulan ekürisi Meral Akşener’in iktidarında yerlerde sürülen Cumartesi Anneleri’ni hatırlayın… Ve film tüm bu erilliğe karşı, tıpkı afişindeki gibi, bütün gücüyle dil çıkarıyor.

Filmekimi‘nde gösterimleri biten Kutsal Örümcek MUBI arşivinde gözüküyor ancak ne zaman gösterime gireceği belli değil.

İLGİLİ HABERLER

http://www.sanatatak.com/view/cilingir-sofrasi-bir-ilk-mi

Cesaretin var mı aşka?

Daha fazla yazı yok
2024-04-27 14:18:45