A password will be e-mailed to you.
Kinyas ve Kayra, 2000’de yayımlandığında Türkiye’de benzerlerine pek rastlanmayan yeraltı edebiyatının örneklerinden biriydi. Biz de iki gencin şiddet ve cinsellikle yüklü yol hikayelerini anlatan bu kitaptan ilham alarak kronolojik olmayan bir seçki hazırladık. Çizimleri için kitabın Kinyas’ının da esin kaynağı Emre Orhun’a, yazarı Hakan Günday ve yayımcısı Doğan Kitap‘a teşekkürlerimizle…

 

Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.
Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.
Değiştiriyorum son kelimelerimi.
Değiştiriyorum sonumu.
Yani hiçbir sayı tam değildir. Hepsi tama yaklaşır. Ama varamaz. Demektir ki, 1,999… 9’u bize iki diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarıyız. Ve dünya da aslında tam gibi görünürken aslında bir irrasyonellik harikası. İşte bunun için hayat yoktur. Oysa dahi o irrasyoneldir! Yani anlamsızdır. Ne bir başlama nedeni, ne de bir oluş nedeni vardır. Evrende uçuşan kocaman bir irrasyonellik. Tabii ki dünyanın anlamı olması gerekmiyor. Belki de onu anlamlandıran üzerinde yaşayan akıl sahibi yaratıklardır. Ama onların da bize getirdiği nokta ortada!
Denizde tek bir kıvılcım yeterli olurdu. Çünkü okyanusun böyle bir özelliği vardır. İnsanı delirtir. Karayu unutturur. Ve tabii ki karadaki değerleri de: Ahlak, iyilik, insaniyet gibi… Ve bir canavarlaşma başlar. Gemi içindeki sayı kadar çoksa canavarlaşma o kadar şiddetli olur. Kalabalık ölümdür.

Aklımızdan geçenler birbirimiz için çoktan birer broşür haline geldiğinden, ufak oyunumu anladı ve kendine has sırıtışıyla namluyu tekrar alnımın hizasına getirdi. Suratımdaki bıkkın ifadeyle ben de koca bir yudum almak için şişeyi ağzıma dayadım. Bir zamanlar, Absolut şişelerinin değişik modellerinin toplandığı bir katalog görmüştüm. Ve dünyada kendine böylesi gereksiz işler yaratabilen insanlar varken neden bu denli işsizlik var, diye düşünmüştüm. Çünkü bir şişe ister kadın, ister kova şeklinde olsun, muhakkak bir deliğe sahip olması gerekiyordu…. Ve biliyordum ki, gerçekte işe yarayan tek kısmı oydu.

 

Yapamıyorum Kinyas. Yazamıyorum. Bütün bunların bir değeri yok. Ne doğru dürüst cümleler kuruyorum ne de gerçeği böylesine anadan üryan anlatmak hoşuma gidiyor. Seversin vazgeçmeyi. Bu işten de vazgeç. Mutluluğundan vazgeçtiğin gibi dedim, kalemi masaya atarken….

Bin yaşında gibiyim. Uyusaydım daha az yaşlanırdım. Bin yıl yaşamış gibi. On bin kez kadınlarla yatmış gibi. Artık yorulduğumu hissediyorum. Attığım adımların yavaşladığına tanık oluyorum. Bir gün o kadar yavaş yürüyeceğim ki duracağım! Yakında o da olacak!
Kayra’nın evi, dünyada yazılabilmiş en iyi kitap artık küllerden oluşan bir kaleydi. Ve bu külden kaleyi devirmem için sadece üflemem yetti. Kayra o günden beni yazmadı ve hiçbir yere evim demedi. Ama eminim ki, o evi rüyasında görüyor her gece.
Gittim peşinden. Sevgilim olması için para teklif ettim.Aşkım dışında bütün dünyayı teklif ettim. Hatta on yedi yaşımdayken İstanbul’da karşılaştığımızda beni dudağımdan öpmesi karşılığında ona arabamı vereceğimi söyledim. Hala siyah ve iri olan gözleriyle bana bakıp “Bir içki ısmarlasan daha iyi olur” dedi. İşte ben o kıza aşık olabilirdim. Gerçek bir duyguya hiç bu kadar yaklaştığımı hatırlamıyorum. Yıllarca sevişmemiş birinin orgazmına benzerdi, şimdiye kadar hiç harcamadığım bedenimdeki olanca sevgiyle onu süslemek…

 

İLGİLİ HABERLER

Nick Cave’in son albümü üzerine notlar

10 unutulmaz Andy Warhol sözü

Daha fazla yazı yok
2024-04-27 19:30:57