A password will be e-mailed to you.

Türkiye Mardin Bienali ve Cappadox’un ardından Ankara’nın doğusunda yeni bir bienalle tanışıyor. Nemrut Dağı’ndaki kral ve tanrı heykelleri ile tanınan Kahta ilçesinin işlerin çoğuna ev sahipliği yaptığı bienal, Adıyaman’ı gurme turizmi ve tarihiyle gölgesinde kaldığı iki büyükşehir komşusu Antep ve Urfa’ya yetiştirme çabalarının bir parçası… İç sularla olan kopuk bağımızı tamir etmek üzere, Atatürk Barajı’ndaki adalardan ilham alıp hayali bir uygarlık fikrinden yola çıkıyor. Peki esnafından halkına, kaymakamlığından turistik tesislerine kadar el birliğiyle başlatılan Kommagene Bienali marka vaadini ne kadar yerine getirebiliyor?

Kommagene Uygarlığı, Nemrut ve çiğ köftenin diyarı Adıyaman ilk kez çağdaş sanat ile buluşuyor. Kahta Kaymakamlığı’nın bölgeyi tanıtma çabalarıyla ortaya çıkan Kommagene Bienali, 20 Ağustos’ta “Hayali Bir Uygarlık” temasıyla başladı. Bienal Atatürk Barajı’ndaki adalar, Kahta Kalesi, Arsemia Antik Kenti, Nemrut Dağı, Cendere Köprüsü ve Karakuş Tümülüsü ile şehrin tamamına yayılıyor.

Hayali bir uygarlık mümkün mü?

Bienali “Hayali bir uygarlık mümkün mü?” sorusu üzerine kuran küratör Nihat Özdal, bienal kapsamındaki işlerle bu hayali uygarlığın bayrağından tarihine, gastronomisinden modasına, müziğinden sembollerine doğru bir arayışa çıkıyor. Sanatçılarla küratörün birlikte karar verilen ve çoğu sahada son birkaç haftada üretilen işleri genellikle yerel malzemelerden oluşuyor. Bu sayede esnafından zanaatkârına, turizm sektörü çalışanından motorcusuna yerel halk da bienal ile bağ kurma şansı yakalıyor.

Kommagene Bienali küratörü Nihat Özdal’a göre çağdaş sanatın tarihi dokuyla bir araya getirmenin arkeolojik alanları daha sempatik kılıyor. Özdal, doğal malzeme kullanımı ile yerel coğrafyayla iletişim kurabilecek sanatçılar seçildiğini söylüyor. Bu nedenle bienal için özellikle arazi sanatı üzerine çalışan sanatçılar araştırılmış.

Bienalde neler var?

Bienalin ana mekanı bu yılın temasına ilham veren ve bu bölgede doğmuş Lucianus’un aradığı adayı da kapsadığı dilenen Atatürk Barajı adaları… Adalarda bizi bienaldeki kurgu uygarlığın “Dünya’yı fotoğraflamanın göz hakkı olduğunu düşünüyorum” diyen Dilan Bozyel tarafından tasarlanmış bayrağı “Göz Hakkı” karşılıyor.

https://www.instagram.com/p/Choj-uXDSha/

Genco Gülan‘ın 650 kg kireç ve 400 metrelik keskin bir çizgiyle ikiye böldüğü “Çizgili Ada” diğer bir adada.

https://www.instagram.com/p/ChXsAD7qODU/

Seydi Murat Koç‘un daha önce “Keşfedilmemiş Topraklar” sergisinde yer alan ve endüstriyel atıklardan oluşan ceylanı da aynı adada…

Ece Eldek‘in Atatürk Barajı ile sular altında kalan Kommagene başkenti Samosata’ya saygı duruşu niteliğindeki merdiven anıtı “Yükseliş” yıkılan uygarlıklar, yok olan tarih ve ölülere dair bir iş.

Romanyalı sanatçı Peter Pal‘in “Adanın Adası” diye adlandırdığı ve sadece işin yer aldığı adadaki taşlardan inşa ettiği taş ve camdan piramit hem emek odaklı hem dikkat çekici çalışmalardan biri.

Cansu Sönmez ise bizi adalarda “Bu uygarlığın sonu da toplu mezar olurdu” diye distopik öngörüsüyle seramik ve betonu birleştiren “Uygarlık Yığını” yerleştirmesi ile karşılıyor.

Bienalin en çok iş sergilenen diğer mekanı ise 20 yıllık tadilatı nihayet bienale yetiştirilen Kahta Kalesi… Adalarda daha çok arazi sanatına ev sahipliği yapan bienal burada da yerleştirmeler, videolar, resimler ve heykeller sergiliyor.

Bonggi Park‘ın “Nefes” adlı yerleştirmesi kaleye girer girmez göze çarpan ilk iş.

Canan‘ın daha önce Nilüfer’deki “Yukarı Bak, Sınırlı Coğrafyanın Yıldızlı Ufukları” sergisinde yer alan mistik dünyalar üzerine işi “Cadı Otu” bu kez kalenin odalarından birine yerleştirilmiş.

Pınar Derin Gençer‘in Pascal’dan yola çıkarak kadını mavi bir çember, erkeği pembe bir üçgen ve kareyi bilinmeyen cinsiyetlerle tasvir ettiği neon işi “Tamamlanmamış” cinsel kimlikler üzerine kafa yoruyor.

Jovita Sakalauskalte ve Elvan ÖzkavrukSonsuz Döngü” ile kısırdöngü içerisindeki erkek düzenini eleştiriyor ve kadın-erkek eşitliğine dair düşünmeye çağırıyor.

Ebru Ceylan‘ın “Tıpkı bu toprakların kutsal balıkları gibi, insanları da hep bir arada ve bitimsiz bir döngü içinde, sürüklenip duracaklar zaman denen o hayali nehirde” sloganlı videosu, Derya Geylani Vuruşan’ın “An Serisi – Beyaz Gece“, Ko Yohan’ın Adıyaman’ın hayat, sevgi, barış ve dirilişle dolu 2000 yıllık tarihine ve dünyadaki tüm kıtlık ve savaş mağdurlarına ithaf ettiği “Kahta Kalesi’ndeki Kalp“, Yongduk Yi imzalı “Hayali Bir At” da burada sergileniyor.

Ko Yohan, “Kahta Kalesi’ndeki Kalp”

Yongduk Yi, “Hayali Bir At”

Cendere Köprüsü‘nün yanında, yol kenarındaki Kang Hee-jon‘ın imzasını taşıyan ahşap küre (Ay Kavanozu) ile Karakuş Tümülüsü‘nde yer alan ve Nemrut eteklerinden Atatürk Barajı’na bakan Rumen Dimitrov‘un dans eder gibi duran dört heykellik yerleştirmesi (Dans Eden Figürler) de bienalin öne çıkan işlerinden…

Rumen Dimitrov, “Dans Eden Figürler”

Kang Hee-jon, “Ay Kavanozu”

Kahtalı Mıçe de bienalde

Sergilenen işlerin yanı sıra Kahtalı Mıçe ve senfoni orkestrasını bir araya getirecek şaşırtıcı bir konser program dahilinde. Üstelik Hatice Gökçe‘nin hayali uygarlığın modasına hayat vereceği defile, Şef Hazer Amani‘nin hayali uygarlığın mutfağına dair yapacağı atölye de bienal kapsamında gerçekleşecek etkinlikler arasında bulunuyor.

Bienaldeki işleri görmenin en kolay yolu halihazırdaki bir Nemrut turuna katılmak. Bu sayede ören yerlerini gezerken bir yandan işleri inceleyebilirsiniz. Ancak adalardaki işleri görme kısmı biraz daha çetrefilli. Bunun için bir tekne turuna ihtiyacınız var.

“Bienal” mi “buluşma” mı?

Kommagene Bienali binlerce yıla uzanan tarihi mekanları ve el değmemiş bir doğa ile yarışa bir sıfır önde başlıyor. Özellikle arazi sanatı işleri ve yerleştirmeler bu muhteşem fondan oldukça kârlı çıkıyor. Yerel halkın süreçlere katılması, işlerin yerinde tasarlanması ve üretilmesi, yerel malzemenin kullanılması bienali gerçekten ünik kılıyor.

Kommagene Bienali ona ilham veren Lucianus‘un “Yedi gün yedi gece havada yelken açtık ve sekizinci gün içinde bir adaya benzeyen, parlak ve yuvarlak ve büyük bir ışıkla parıldayan büyük bir ülke gördük.” cümlesindeki adayı bulabiliyor mu? Küratör Özdal’ın dile getirdiği üzere burada ticari amaçlar yok. Güzel üretimler ve toplamda ortaya güzel bir sonuç çıkması hedeflenmiş. Az insanın çok çalışarak ortaya çıkardığı iyi niyetli bir çaba Kommagene Bienali. Ancak biraz aceleye gelmiş gibi gözüken ilk edisyon her ne kadar dünyadan ve Türkiye’den birçok sanatçıyı ve birçok işi bir araya getirse ve birçok alana yayılsa da toplamda yarattığı etki ve potansiyel ile bir bienalden çok buluşma hissi uyandırıyor.

Çok daha benzersiz olabilir

Fikir tohumları en fazla bir yıla dayanan ve zaten halihazırdaki ören yerlerine katma değer olmak üzere yola çıkan Kommagene Bienali daha önce gidilen bir yol haritasını takip etmek ve artık tamamen oturmuş Mardin, İstanbul, Çanakkale gibi bienallere rakip olmayı bırakıp belki de gelecekteki edisyonlarında, Norveç’teki Kjerringøy ve Moğolistan’daki LAM bienalleri gibi, sadece arazi sanatı bienali olarak hayatına devam etse çok daha başarılı bir yola girebilir. Üstelik bu odaklanmış haliyle benzersizliğini çok daha güçlü bir şekilde anlatabilir.

 

İLGİLİ HABERLER

Cappadox’un en iyileri ve en kötüleri

Uluslararası 5. Mardin Bienali’ni nasıl gezmeliyiz?

 

Daha fazla yazı yok
2024-04-23 13:33:05