Ahmet Büke’nin Yüklük’ü üzerine kısa değini 

  •  Ahmet Büke adı benim kulağımda bir “iyilik çağrısı” olarak tınlamıştır hep. Tuhaf, bu dünyaya ait olduğu konusunda gerçeklik düzleminin tartışmaya açılabileceği, alışılmadık bir iyilik hali. “Eleştiri” için doğru mesafe değil bu ama, böyle. Yalan yok.
  • Yüklük Büke’nin Can Yayınları’ndan çıkan yedinci kitabı. İlk altısı içinde adını en çok sevdiğim İzmir Postası’nın Adamları, kendini en çok sevdiğim Ekmek ve Zeytin. Can’ın yeni kapaklarından biri bu da, klasik beyaz kapak değil.
  • Can Yayınları yayın yönetmeni değişikliğine gitti, Everest’ten Sırma Köksal’ın geçmesiyle, Everest kadrosu da beraberinde gitti. Logo ve yeni kapaklar önce İletişim’den, sonra Everest’ten iyi bildiğimiz Utku Lomlu imzasını taşıyor. Editör Mustafa Çevikdoğan; onun da adına Everest’ten ve Kapı’dan aşinayız. Dergilerden hikâyeleri olduğunu da biliyoruz.
  • Büke Manisa Gördesli, 70 doğumlu. İzmir’i iyi biliyor, iyi bildiğini metinlerinden biliyoruz biz de. Önce Ankara’da yarım kalan mühendislik tahsili, akabinde biten Dokuz Eylül İktisat. Uzun öğrencilik gibi okunabilir, ki bunu da metinlerinden biliyoruz. Onun da sol siyaseti üniversite hareketi içinden bildiğini gene yedi kitaplık sezebiliyoruz.
  • Büke, taze baba. Yüklük de “Kızım Zeynep’e” ithafıyla açılıyor. Büke’nin “en yakın arkadaşım” dediği Zeynep’i İzmir’de büyüttüğünü biliyoruz, İstanbul mesaisinden sonra İzmir. Anlıyoruz; İzmir daha çok yarıyor ona.
  • Şiire, dergilere ve kendinden gençlere hep yakın durdu Büke. Öykülerden önce “en genç” şair Ergin Günçe’nin “Bence o çocuk öyle gülmemeli/ Ay kar gibidir pencerede” dizeleri epigraf olarak var. Şiirin adı “Gencölmek”. Günçe’yi 83’te memleket tarihinin 12. uçak kazasında Ankara’da kaybetmiştik, vefat ettiğinde 45 yaşındaydı. Oğlunun adı Dadal, Ankara’da mukim.
  • Yüklük’te iki bölüm var: “hâl” ve “bakiye”. 85 sayfa. 15 öykü var kitapta. “Bakiye”den Kemal Varol’un toplu şiirlerine çağrışım mümkün. Sel’den 2013’te çıkmıştı. İyi Hal Kâğıdı diye de bir kitap var ama oraya çağrışasım yok.
  • “Annemin adı Habibe.” Kitabın ilk cümlesi, “Bu Sene Her Şey İyi Olacak” öyküsünün de. Abi Kadir, baba Haydar. İşçi baba. Öykünün anlatıcısı Ateş. Annesi kızartma yesin istiyor. Büke’nin öykülerinde “emek yoğun” bir dert vardı hep, bu kitapta sanki biraz daha var.
  • “Adana Tutuşsun Ucundan” doğrudan “Adanalı çocuk işçi Ahmet’e” ithaflı. Kısa öyküler yazıyor Büke, yanlış çeviri olan “short story” değil ama; fizikî olarak kısa öyküler. Bunun daha kolay olduğunu iddia etmek güç. Analojinin olumlu tarafı olarak, şiire benziyor.
  • Şiir var, öykünün adında da; “Kayayı Delen İncir”. Bir Turgut Uyar kitabı. Büyümemiş ama bununla barışık (daha kolay olan “şımarık büyümemiş” değil bu) anlatıcı. “İnsanın babası varsa ölümü de var.” bu öyküde geçiyor. Ağaç ve çiçekleri tanıyor Büke.
  • “Giden Çocuklar İçin Müfredat” adıyla “orta ikiden terk çocuklar”ı çağrıştırıyor. İçinde Cahit Koytak da var, Berger de. “Annem: Bütün anneler gibi bu dünyada adalet istiyor.” ile bitiyor. Büke’nin anlatıcılarında “anne” birden çok var.
  • “Her Şeyin Teorisi”nde “bilim” var ama tahfif etmeden ve “bilgi olsun diye” olmayan bilim. “Jar” diye bir de karakter. “Bakiye” ve Kemal Varol çağrışımı mesnetsiz değil sanki?
  • “Gevrek Güzel Değil de Boyoz Güzelmiş”te Fante var. John Fante. Ama aslında o olmadığını görüyoruz öykünün sonunda. Şaşırmıyoruz; Büke’nin öyküsünde böyle olmamaklar var zaten.
  • Kitabın ikinci kısmında “selam” da var; Büke selam vermeyi de, almayı da sever. Bener, Soysal, Abasıyanık, Platonov, Behçet Çelik…
  • Kitabın bende kalan tamlaması: “müşfik bir mıknatıs”.
  • Kitapta hiç Paris geçmiyor. “Yüklük” Kürtçede “kûlîn” demek ve bazı çocuklar onun önünde büyüyor. Anne kucağında. 
Daha fazla yazı yok
2024-03-29 06:46:20