A password will be e-mailed to you.

New York müzik sahnelerinin yetenekli fotoğrafçısı Ebru Yıldız’ın, rock ve indie’nin ikonik isimlerini kadrajladığı fotoğrafları 1-15 Ekim tarihlerinde Red Bull Music Festival İstanbul’da sergilenecek. Yıllarını tutkuyla müzik fotoğrafçılığına adayan sanatçı, 1998’den beri tozunu yuttuğu New York müzik sahnesinin en önemli fotoğrafçılarından biri olarak gösteriliyor. Şimdiye kadar Thom Yorke, Interpol, Sleater Kinney, Jay Pierce, Ty Segall, John Dwyer, Marissa Nadler, Zola Jesus, Deafheaven, Nik Zinner, Connan Mockasin, Linda Perhacs gibi isimleri fotoğraflayan Ebru Yıldız, The New York Times, Rolling Stone, Pitchfork, NPR, Spin, Interview Magazine, Fader, The Creative Independent gibi birçok önemli yayın için fotoğraf çekiyor. İstanbul, Akaretler’de kurulacak Red Bull House Of Music binasında 15 gün boyunca portre ve konser fotoğrafları sergilenecek olan Ebru Yıldız’a New York macerasını ve müzik fotoğrafçılığını sorduk.

 

1998 yılında Ankara’dan New York’a yolun nasıl düştü? New York maceranı anlatır mısın?

Kendimi bildim bileli hep New York’ta yaşamak istemiştim. Bilkent’i bitirir bitirmez buraya okula geldim. Çok uzunca süre de öğrenci olarak kaldım, iki tane master yaptım. Fotoğraf ile ilgilenmeyi oldum olası çok sevdiğim için o zamana kadar hobi olarak yaptım ve en büyük iki tutkum olan müzik ve fotoğrafı birleştirince de hiç durmadım.

 

Brooklyn müzik komünitesine girmek senin için kolay oldu mu?

Brooklyn müzik komünitesine girmekten ziyade bulması zor oldu. New York’a geldiğimde kimseyi tanımıyordum. 1998 yılında tahmin edersiniz ki internet şu andaki gibi değildi. Ama Brooklyn müzik komünitesi, özellikle DIY (Do it yourself / Kendin yap) olanlar, çok açık ve sevgi dolu. Kendimi en çok kendim gibi hissettiğim bir ortam bulmak gerçekten benim için çok önemli bir andı.

 

Pitchfork gibi bugün uluslararası müzik piyasasına yön veren bir müzik platformuyla nasıl yolun kesişti ve onlarla nasıl çalışmaya başladın?

Pitchfork ile çalışmaya başladığımda zaten 8 seneyi aşkın süredir fotoğraf çekiyordum ve her zaman da takip ettiğim bir internet sitesiydi. Kendi çektiğim tarz fotoğrafların onların görsel ötekiliğine uyuyor olduğunu düşünüp sanat yönetmenine işlerimi gönderdim, o şekilde bana iş vermeye başladılar.

Ebru Yıldız

Bugüne kadar New York’un pek çok mekânında konser fotoğrafları çektin. Senin için unutulmaz bir konser veya fotoğrafını yakaladığın özel bir an var mı?

Benim için en özel yerlerden biri DIY müzik mekânı Death By Audio idi. 2014 yılında kapandıkları sırada son 75 günlerini fotoğrafladım. Orda parçası olduğum her konserin yeri çok ayrı benim için. O küçücük sahneye çıkan herkes bütün kalplerini ortaya koyarak çaldı, seyirciler de aynı hisleri taşıyordu. İnanılmaz güzel, duygusal yoğunluğu yüksek günlerdi.

 

Konser fotoğrafçılığının ne gibi zorlukları var?

Müzik fotoğrafçılığının genel olarak dünyanın en zevkli işlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Konserlerin zorluğu ama aynı zamanda benim en çok hoşuma giden kısmı hiçbir şey üzerinde hiçbir şekilde kontrolünüzün olmayışı. Işık devamlı değişiyor, performans devamlı değişiyor, fotoğrafçının bulunduğu yer devamlı değişiyor. Ama işte beni heyecanlı kılan şey o. Kaçırdığınız fotoğrafların verdiği hayal kırıklığı ayrı bir konu tabii.

 

Thom Yorke’u çekmek hayalini bile kurmadığım bir tecrübeydi

Thom Yorke

Thom Yorke’un porte fotoğraflarını çekme şansı elde ettin. Nasıl bir tecrübeydi?

Thom YorkeSuspiria’ albümü için radyo tanıtımı yaparken, birkaç tane parçasını Electric Lady Studio’larında canlı çaldı. Ben de bunun için çekim yaptım. Gerçek üstü bir tecrübeydi. Tarihsel ağırlığı olan bir stüdyoda 5 kişi ile beraber Thom Yorke’u çalarken dinlemek ve fotoğraflarını çekmek hayalini bile kurmadığım bir tecrübeydi.

 

Bir diğer yandan ‘New Traditions and Old Ways: A Visual Guide to Turkey’s Thriving DIY Scene’ kitap projen için Türkiye’den Erkin Koray gibi bir efsane ile çalıştın. O çekimden aklında neler kaldı?

Bütün projeye başlama sebebim kendisiydi. 3 ay boyunca ona ulaşmaya çalıştım. Arkadaşlarımdan toparlamış olduğum kendisi ile bir şekilde çalışan kişilerin hepsine tek tek email attım, hatta bir iki kişi için uzun uzun projeyi anlattım ve neden Erkin Koray’ın fotoğrafını çekmenin benim için önemli olduğunu açıkladım. Tabi bunları gönderiyorum ama eline ulaşıp ulaşmadığını hiç bilmiyordum. En sonunda bir süre menajerliğini yaptığını öğrendiğim Damla Koray’a mesaj attım ve mucize bir şekilde çekim gerçekleşti. Fotoğraflarını çekerken sohbet etmeye başladık ve kendisine ulaşmak için neler yaptığımı anlattım. Bana dönüp, ‘Biliyorum’ dediğinde utandım. Çünkü o kadar çok e-posta attım ki hepsinin ulaşmış olduğunu anlayınca birden ısrarcılığımdan şüpheye düştüm. Bunu anlamış olsa gerek, “Çok uzun zamandır fotoğraf röportajı hiç yapmıyordum aslında, senin bu işe ne kadar kalbini koyduğunu görünce yapmak istedim” dedi. Haliyle dünyalar benim oldu.

 

Müziği tek kare ile fotoğrafa sığdırma şansın olsaydı bu kimin, hangi parçası olurdu ve neden?

Velvet Underground ve Sunday Morning. İlk duyduğum Velvet Underground şarkısıydı ve New York’a gelişimden müzik fotoğrafçısına dönüşmeme kadar üzerimde büyük bir etkisi olan bir grup.

 

Çoğunlukla siyah beyaz olmak üzere fotoğraflarında biraz karanlık bir hava görüyoruz. Bu tarzı tercih etmenin karakterinle uyuşan bir tarafı var mı?

Tabii, var olduğuna eminim. Her zaman toplum içinde olan mutlu, neşeli ruh hallerindense daha özel, düşünceli, sizin deyişinizle karanlık olanlar daha çok ilgimi çekiyor. Herkesin böyle bir tarafı olduğu kesin, herkesin özellikle saklamaya çalıştığı bir şey olduğundan belki de bu kadar ilgimi çekiyor. Ama Patti Smith’in dediği gibi; benim ilgimi çeken depresif mod değil aslında, melankoliyi inanılmaz büyüleyici ve merak uyandırıcı buluyorum. Çok mutlu görünen insanlara güvenmiyorum.

Genç olmaya ve kusursuzluğa olan takıntılar beni rahatsız ediyor

Laurie Anderson

Dünyaca ünlü müzisyenlerle çekim yapmadan önce nasıl bir hazırlık içerisine giriyorsun?

Resimleri neden çektiğimle ilgili olarak hazırlığım da ona göre şekilleniyor. Ama genel olarak fotoğrafını çekeceğim kişi hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi toplamaya çalışıyorum, daha önce çekilmiş fotoğraflarına bakıp şu ana kadar ne yapılmış onu öğrenmeye çalışıyorum.

 

Müzisyenlerin çekim sırasında senden ne gibi talepleri oluyor? Mesela dünyanın o yakasında da fotoğrafçıdan photoshop desteği isteniyor mu?

Genelde işlerimi önceden bilerek geldiklerinden bir güven oluyor. Şu ana kadar öyle çılgın bir istekle hiç karşılaşmadım açıkçası. Ben kendi fotoğraflarımda zaten çok fazla Photoshop kullanmayı sevmiyorum. Genç olmaya ve kusursuzluğa olan takıntılar beni rahatsız ediyor. Zaten fotoğraflarımdan görebileceğiniz gibi teknik olarak da bir mükemmellik peşinde değilim. Hafif flu ve film grenli fotoğrafları daha çok seviyorum. Daha çok ruh hali, ışık ve atmosfer beni çekiyor ve düşündürüyor.

Les Savy Fav, Yvette, Big Ups, Ovlov

Brooklyn müzik sahnesinden Wild Nothing, Black Marble, Beach Fossils, DIIV gibi genel ABD’li müzik anlayışından farklı alternatif gruplar çıktığını görüyoruz. Nedir Brooklyn’i özel yapan?

Emin değilim. Her zaman söylediğim bir lafı düşündüm şimdi aslında, belki bu soruya uygun bir cevaptır. New York’ta sanatçı olarak yaşamayı sürdürebilmek için kişilik ve kafa yapısının birazcık garip ve normal dışı olması gerekiyor. Çünkü başka şekilde yaşam şartlarına, rekabet ortamına, gördüğünüz, yaşadığınız, tecrübe ettiğiniz şeylere ayak uydurmak mümkün değil. ABD’nin bütün eyaletlerinden ve diğer ülkelerden hep bu tarz insanın toplandığı bir müzik sahnesi olduğu düşünülürse ‘Belki Brooklyn müzik sahnesini özel yapan da bu’ demekten kendimi alamıyorum.

 

Red Bull Müzik Festival İstanbul kapsamında gerçekleşecek serginde hangi işlerini göreceğiz?

1-15 Ekim tarihleri arasında Red Bull Müzik Festival İstanbul ve 212 Photography Festival işbirliği ile Akaretler 37-39 adresinde kurulacak olan Red Bull House of Music’te gerçekleşecek sergimde; John Cale, Laurie Anderson, Mitski, A Place To Bury Strangers, Thom Yorke, Marissa Nadler, Deerhunter, Interpol gibi pek çok isim var. Hem portre ve hem konser fotoğrafları olacak.

Mitski

Son olarak senin gibi canlı müziğin peşinden giden genç fotoğrafçılara ne önerirsin?

Gerçekten kalpten yaptığınız bir şey ise hiç yılmadan devam etmek gerekiyor. Ben her zaman gönülden ve çok çalışarak yapılan işlerin bir şekilde gün yüzüne çıkacağına bütün kalbimle inanıyorum.

 

İLGİLİ HABERLER

Fotoğrafçı Kubrick

Bu sanatçıya dikkat: ALI KATE CHERKIS

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 15:40:46