Ayfer Karabıyık, Osman Hamdi Bey’i ölümünün 105. yılında kabri başında yetkililerle andı. Ve izlenimlerini yazdı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, okula afişli duyuru yapmış,

“Üniversitemizin kurucusu Osman Hamdi Bey ölümünün 105. yıldönümü dolayısıyla kabri başında anılacak müzesi ziyaret edilecektir. 24 Şubat Salı günü saat 10:30’de üniversitemizden Eskihisar’a araç kaldırılacaktır.” (*dil bilgisi hatası bana ait değildir.) Bir de basın çağrısı yapılmış. Ben bu anma ziyaretine basın kadrosundan dahil oluyorum. 10:30’da servis aracına biniyoruz.

Okuldan; bir temizlik görevlisi, bir fotoğrafçı, bir şoför, rektör sekreteri, ben ve araca itinayla yerleştirilmiş Osman Hamdi Bey için bir çelenk. Daha önce hiç çelenkle yolculuk yapmamıştım ve daha önce hiç bir büyüğümüzün mezar ziyaretine gitmemiştim. Kendi isteğimle internetten bir kaç kez Heiddegger’in mezar taşına bakmıştım, o kadar.

Yolculuk yaptığımız araç neredeyse boş, belli ki ne basından ne de okuldan kimse bu anmaya ilgi göstermemiş. Yanımda bir çelenkle Gebze’ye doğru yolculuk yapıyorum. Aklıma Mulholland Drive’ın o ünlü sahnesi geliyor, açıp youtube’dan izliyorum, sahnedeki adam; "Bando yok. Orkestra yok. Bütün bunlar sadece bant kaydı. Bando yok ve hala bandoyu duyuyoruz (…) Bütün bunlar sadece bir illüzyon.” diyor, ben ve filmin o sahnesindeki iki sarışın Rebekah Del Rio’dan “Liorreando” şarkısını dinliyoruz. Bir yandan da servis aracının radyosundaki ses kulaklığımı aşıp kulağımdan içeri sızıyor, Model’in şarkısı; sanırım bin kez, "sen ona aşıksın" dedi.

Şimdi, Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’nin bahçesindeyiz. Ev demek abesle iştigal, burası bildiğiniz köşk, müzede çalışan güvenlik görevlilerinden birisi anlatıyor; Osman Hamdi köşkün bütün malzemelerini Fransa’dan getirtmiş-inşa esnasında bir tek çivi bile kullanılmamış-bütün malzemeler birbirine geçmeliymiş. Henüz müze köşkün içine girmedik önce mezarlığa gidip görevimizi yerine getireceğiz. Okuldan gelecek protokolün bize katılmasını bekliyoruz, protokol başka bir özel araçla gelecekmiş. Beklerken köşkün bahçesinde geziniyorum. Köşkün arka tarafına bir ekleme çıkıntı yapılmış. Anladığım kadarıyla köşkün arkasındaki koruluğa aile çay bahçesi yapılacakmış. Müzeye ait koruluğun peyzaj düzenlemesini Gebze Belediyesi yapacakmış, bu büfemsi mutfakta koruya gelenlere servis yapabilmek için yakın zamanda yapıya eklenmiş. Malzemelerin Fransa’dan getirtildiğini hiç sanmıyorum. Bahçede bungalov tarzı ahşaptan bir yapı daha var burada sanat galerisi, resim atölyesi ve güvenlik odası bulunuyor. Resim atölyesi aşağı yukarı 12 yıldır faaliyetteymiş. On yıldır atölyede eğitim gören ressamlardan birinin 16 Mayıs’ta, hemen yandaki sanat galersinde sergisi varmış, davet etti, gideceğim.

Kadıköy, "Kahraman Türk Anneler Derneği"nden kalabalık bir grup müze gezisi için geliyor. Müzenin yakınındaki kabristana hep birlikte gitmeye karar veriliyor. Biraz sonra, protokolü temsilen Genel Sekreter Yardımcısı ressam İrfan Okan da gruba dahil oluyor. Hep birlikte mezarlığa doğru yürüyoruz.

Aklıma 2011 yılında MSGSÜ Resim Bölümü’nde kendi özerkliğini ilan edebilmiş Halı Atölyesi’ndeki ‘Garip Pandik-1’** performansı ve performansta hep bir ağızdan söylenen; "aynı yöne ayrı pedal ayrı yöne aynı pedal”*** sözleri geliyor. Kabre çelenk konuyor, fotoğraflar çekiliyor, kabrin hemen yakınında başka bir mezar daha var; ilk başta burasının mezar olduğu anlaşılmıyor. Mezarlığa çıkarken yorulan şeker ve tansiyon hastası hanımefendiler, bu lahtin üzerine oturarak dinleniyor. O mekanın mezar olduğunu bize eşlik eden rehberden öğreniyorum. Osman Hamdi Bey’in ölümünden sonra köşke yerleşen bir Paşa, silahını temizlerken karısını vurmuş. Meğerse bu lahitvari mekan, öldürülen kadının mezarıymış.

Rehber belirtmeden geçemiyor: “ O ölüm kaza eseri mi yoksa kıskançlık cinayeti mi belli değil.”

Rehber, o paşanın adından da emin değil; bir rivayete göre Ömer İskender Paşa’ymış. İçimden, bu mezar niye burada, Marie’ler nerede diyorum. Osman Hamdi’nin iki eşi, güzeller güzeli Marie’ler. İkincisi yani kuma olan Marie evlenince ismini değiştirmiş Naile olmuş.

Osman Hamdi, yaşadığı dönemde kadınların iyi eğitim almasını isteyen ve dışarıya açılmaları gerektiğini düşünen Osman Hamdi; dışarıdan içeriye iki kadın getiren Osman Hamdi.

Etrafımdaki bazı hanımefendilerin de dediği gibi; büyük adammış Osman Hamdi Bey; hem ressammış, hem arkeologmuş, hem Müze-i Hümayun’un hem Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurucusu Osman Hamdi Bey. Bu arada, Osman Hamdi Bey’e mezar taşı olarak, bakanlar kurulu tarafından uygun görülen iki Selçuklu mezar taşından bahsetmemek olmaz, tam yeri gelmişken, tekrar; "aynı yöne ayrı pedal ayrı yöne aynı pedal" lay lay lay. Osman Hamdi’nin tam baş ucunda, cinayete mi kurban gitmiş kazara mı öldürülmüş belli olmayan bir kadın yatıyor peki Marie’ler nerede? Neden burada değiller? Lahtin üzerindeki iki mermer sütuna Marie ismini koyuyorum – Marie I, Marie II.

Kabirdeki görevimiz bitti tekrar Müze’ye dönüyoruz. Protokol benim daha önceden gezdiğim galeri ve atölyeyi gezip bilgiler alırken, ben ve bazı müze görevlileri sohbet ediyoruz. Müze görevlileri, müzenin bahçesinde yaşayan Vera ve Kontes isimli köpeklerin koru, halka açıldığında burada istenmeyeceklerinden endişeleniyorlar, bir ihtimal barınağa gönderileceklerini söylüyorlar. Ya da sokağa. "Burası sakin bir bölge gibi görünüyor sokakta yaşamalarında bir sakınca olmaz" diyorum.

Yakın zamanda karşı kıyıya tersane yapılmış, akşam saatlerinde oradan bulunduğumuz kıyıya vapurlarla üç beş bin kişi akıyormuş köpekler bu kalabalıktan hoşlanmıyormuş bu nedenle barınak fikrini daha akla yatkın buluyoruz.

Köşk Müze’nin manzarası Tuzla’dan oraya taşınan tersane ve yeni inşa edilen 3. Köprünün ayağı. İnsanlar, Osman Hamdi Bey Müzesini ve mezarını ziyaret etmek için bu kadar mesafe katetmek istemediklerine göre müze istanbula taşınsa nasıl olur diye aklımdan geçiyor. Sonra, yeni köprüye bakıp, buna gerek olmadığını düşünüyorum; nasılsa yakın zamanda 3. köprü nedeniyle İstanbul Eskihisar’a kadar genişleyecek.

*2011 Yılında MSGSÜ, Resim Bölümü, Halı Atölyesi’nde sahnelenen "Garip Pandik 1" performansında geçen "Osman Hamdi’den Bana Kadar" sözünün alıntısıdır.

** "Garip Pandik 1" performansı fanzin çalışmaları; http://garipbirpandik.blogspot.com.tr adresinde izlenebilir.

*** Halı Atölyesi Hocası (GA)’nın, dokuma tekniğini öğrencilere gösterirkenki halı dokuma formülasyonu. "Garip Pandik 1"in text’i için; http://garipbirpandik.blogspot.com.tr/2012/02/garip-pandik-no-1-text.html

Daha fazla yazı yok
2024-03-29 14:01:16