A password will be e-mailed to you.

Tony Gatlif ve Güverte Film ortaklığında çekilen ve bir kısmı Türkiye’de geçen Djam (Aman Doktor) filmi kapsamında Tony Gatlif, Daphne Patakia ve Suzan Güverte ile bir araya geldik. Filmin başlangıcını, yapım sürecinde neler yaşadıklarını ve nelere şahit olduklarını konuştuk.

 

Kakourgos’un, tekneleri için zor bulunan bir parçayı almak üzere cömert, kendinden emin, tahmin edilemez ve özgür ruhlu olan yeğeni Djam’i İstanbul’a göndermesiyle başlayan hikayede, Avril de göçmenler için gönüllü yardım yapan, parasız bir kız olarak rol alıyor. İkisi arasında güzel bir dostluğun işlendiği filminize müzikler ve aşındırılan yollar eşlik ediyor. Peki, filminizin başlangıç noktası neydi?

Tony Gatlif: Her şey ‘rebetiko’ ile başladı. Çünkü rebetikoda sürgün ve göçe dair hikayeler anlatır. Ben 1920’lerdeki rebetiko şarkılarından ilham aldım. Hikayede Djam’i amcası bir parça almak için İstanbul’a yolluyor ve bir demirciyi bulmasını istiyor. O sırada Djam, Avril’le karşılaşıyor. Avril aslından IŞİD’e katılmaya gidiyordu. Onu kendisi hikayesine çekiyor ve onun bir anlamda hayatını kurtarıyor.

Daphne Patakia: Bir oyuncu olarak Tony Gatlif’in filminde rol aldığım için kendimi çok mutlu hissediyorum. Onun filmleri hem kurguyu hem de belgeselliği bir arada barındırıyor. Tony Gatlif’in müziği kullanışı benim için çok özel. Djam çok güçlü bir kadın karakter. Kadınların öne çıktığı bir film bulmak zor. Kadınlar genellikle ikinci planda oluyorlar, mutfakta anne, esas karakterin kız arkadaşı gibi rollerde oynuyorlar. Benim için güçlü, özgür, kendi içinde politik ve sosyal konulara ilgi duyan birini oynamak çok önemliydi. 

 

Başka Çarşamba ile yolunuz nasıl kesişti?

Suzan Güverte: Tony Gatlif Türkiye’de takip edilen bir yönetmen, birçok filmi burada vizyona girdi. Djam filminin ortak yapımcısı Türk (Güverte Film) olunca da filmin Türkiye’de gösterilmesi için daha fazla çaba harcamak istedik. Başka Sinema da hedef kitlesi olarak yakın gördüğümüz bir oluşum. Başka Sinema’nın filmi dağıtmasını istedik. Filmi beğendiler. Fransız Kültür Merkezi’nin yönetmeni davet etmesiyle birlikte geniş bir etkinlik yapmaya karar verdik. 16 Ocak’ta galası yapıldı, 17 Ocak’ta da Başka Sinema’nın Başka Çarşamba etkinliği kapsamında göstermek istedik.

 

2015 yılında Uluslararası Edirne Film Festivali’nde Uluslararası Uzun Film Yarışması’nın jüri başkanlığını yaptınız. Latcho Drom filminin bir kısmını da Türkiye’de çektiniz. Bu bağlamda Türkiye ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Tony Gatlif: Uluslararası Edirne Festivali’nin tarihi Bataklan’a denk geldiği için orada bulunamadım. Ama çok uzun zamandır Türkiye’yle ilişkim var. Türk sinemasını ve müziğini biliyorum ve yakından takip ediyorum. Özellikle İstanbul’un değişimine şahit oldum. İlk defa 35 sene önce Türkiye’ye gelmiştim. ‘Prens’ adlı filmimin gösterimi için gelmiştim. Trenle seyahat ettim. Ankara, İzmir ve ismini bilmediğim birçok şehre filmimi götürdüm ve izlettim. Büyük bir yolculuktu benim için. 7-10 yıl önce İstanbul Film Festivali için tekrar geldim, Popülasyonun değişmiş olduğunu gördüm. İnsanlar bulundukları yerlerin 80 km. ötesindeki Sulukule’ye göç ettirildi, orada yaşamaya mahkum edildi. 5-6 sene önce tekrar geldiğimde gördüğüm gençlik beni çok etkiledi. Giyim kuşamlar Paris’teki gibiydi. Gençliğin arttığını ve onların değişimlerini gördüm.

Daphne Patakia: Tony Gatlif mülteci krizini direkt göstermek yerine, gizli bir şekilde gösterdi ve hiçbir zaman bu kavramla yan yana gelmedik, onun izlerini takip ettik. Oysaki bu konuyu apaçık göstermek çok kolay bir şey, ama Tony kolay şeylere pas vermez. Ben Belçika’da doğdum, annem ve babam Yunan. Belçika’da, Fransa’da ve Yunanistan’da yaşadım. Fransa’ya taşınma sebebim Yunanistan’daki krizdir. Sürgünü yakından anlıyorum ve hissediyorum.  Tabii ki normal bir hayat sürüyorum şu anda. Ama kendi ülkende yaşamakla ve sürgünde yaşamanın arasındaki farkları biliyorum ve hissediyorum.

 

Çok sayıda filminiz var ve çoğu ödül sahibi. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Sizin için ödülün anlamı nedir? Ödül alan film, sizce izleyicide etki bırakan film midir? Siz filmlerinizi bu bağlamda nasıl değerlendirirsiniz?

Tony Gatlif: Bir filmin ödül alması çok önemli bir şey. Ama ödül her şey demek değil. Hiç ödül almamış, ama çok iyi olan filmler var. Ödül, filmin kaderini değiştiriyor.

 

Kendinizi aktivist bir yönetmen olarak tanımlayabilir misiniz? Filmlerinizde göz ardı edilen, yok sayılan, ötelenen konuları işleyerek, mevcut duruma sert bir eleştiri yapıyorsunuz. Bu konu üzerinden filmlerinizi nasıl değerlendirirsiniz?

Tony Gatlif: Kendimi daha çok angaje olarak tanımlayabilirim. Kesinlikle angaje bir sinemacıyım. Geçmişim ve kökenim angajedir. Şiddet karşıtıyım, beraber olmayı savunuyorum.


Cezayir asıllı Fransız bir yönetmensiniz. Yaşadığınız ve içerisinde bulunduğunuz coğrafyaya filmlerinizde bir anlam yüklüyor musunuz? Sizce sanatçıların nereli olduklarını filmlerden anlamalı mıyız?

Tony Gatlif: Aynı zamanda Çingene’yim. Ben dünyanın tarihinden etkileniyorum. Çingene kökenlerim var, çocukken Cezayir’de yaşıyordum. Sürgün olarak göçmekte olan insanlarla Fransa’ya gittim ve bir çok şeye tanıklık ettim. Kökenim, yaşadıklarım ve tanıklık ettiklerim bana ilham kaynağı oldu. Kültürüm doğuyu, batıyı ve Çingeneliği bir arada barındırıyor. Bu kültürümü filmlerime yansıtıyorum. Bu bakımdan benim filmlerim nereli olduğumu söyler. Filmler söyleyebilir, ama izleyici bunu bilmek zorunda değildir. Burjuva çocuğu olsaydım, böyle bir film olmazdı.

Daha fazla yazı yok
2024-04-20 05:47:00