A password will be e-mailed to you.

Herkesin “yıldız” olma savaşı verdiği müzik dünyasında, bir “bir arada var olma” mücadelesi Robonima… “Ben” yerine “biz” diyen genç bir ruh. Dijital bir plak şirketinden müzik ve film etkinliklerine, hatta çağdaş sanat performanslarına kadar faaliyet gösteren, otuzu aşkın (Bigeira Eternelle, Afrodeo, Wilsondub, Robotik Hayaller, Tesir, Headspin, Nokken, Meczup, Muzika Retorika, Wedding Demo, Lebwohl, ZS, Fazz Moon, Bledi Boraku, Hypnotic Jazz, torabosun, Nodul, Barbar Konan, Serhan Arcağ (of Thug Rhinos), Re’em, Modern Noise Machine, alpha60, Electric Blue, Batur Münevver, Hüsein Affan, rm:xnx, Nokz, yam.co, Agency, Roof Penguin, GraNerd, Teenage Nerd Prostution, Oraan, Voodocoder, Gramafonia, Cinuty, Zoo Psychology) bileşenden oluşan kolektifi, kurucu üyeleri Önder Kılınç (Gramafonia) ve Ata Can (Cinuty) ile konuştuk.

 

En basit haliyle nedir bu Robonima?

Önder Kılınç: Robonima tür ayrımlarına girmeden, nitelikli, özgün ve yaratıcı bulduğu her sese kapılarını açmış müzik merkezli, bir sanat kolektifi. Manifestosu; 21. yüzyılda müzik üretiminin farklı disiplin ve ifadelerdeki sanat üretimleriyle bir bütün olduğunu düşünen; müzisyen, radyo programcısı, görsel sanatçı ve performans sanatçısı gibi tüm bileşenleri bir araya getirmek.

Ata Can: Ben bütün bu bilinçlerin ortak noktası olarak görüyorum Robonima’yı.

 

Bu kolektifi kurma fikri nasıl doğdu, bir ihtiyaç mıydı yoksa bir ütopya mı?

Önder Kılınç: Uzun zamandır yurtdışı ağırlıklı bazı label’ları takip ediyorum ve gün geçtikçe artıyor bu keşif. Kolektif hareketin bir üreticiye kattığı şeyleri ön planda bulundurarak böyle bir fikir attım ortaya sanırım. Zten eskiden beri gerek yaptığım sahnelerde gerek kurduğum iletişimde kendimden ziyade başkalarıyla bir şey paylaşmayı fazlasıyla benimserdim. Buna iyice emin olduktan sonra Robonima iyice kafamda oturmaya başladı ve hamlemi yaptım. Müzik araştırırken de sanatçıdan ziyade iş yaptığı label’lar dikkatimi çeker, bu 20’den fazla müzisyeni daha keşfetmenin sağlar, bunu tecrübe ettim ve o aidiyetlik duygusu da beni etkiledi.

Ata Can: Ben “İhtiyaçtan doğdu” diyebilirim. Bağımsız bir şekilde kendi kendine bir şeyleri üretme ihtiyacı. Bunu gideren bir sürü topluluk var ama Robonima’da biraz daha samimiyet olduğunu düşünüyorum. Bireysel açıdan bakarsak da başından beri işin içinde bulunduğum için daha benden. Üstelik tür ayırmaması bir sürü farklı şey doğuruyor ve farklı şeylerle uğraşan insanlar bir beklentisi olmadan birbirlerine yardım ediyor. Ortak bir hayali gerçekleştirmeye çalışıyoruz aslında.

Kolektife Türkiye dışından da katılım var mı?

Önder Kılınç: Arnavutluk ve Londra’dan release’lerimiz var. Onların da bize yaklaşımı aynı şekilde. Birisi benim 2013’ten beri iletişimde olduğum ve çok sevdiğim Hypnotic Jazz, diğeri Bledi Boraku. Kendisi CAN grubundan Damo Suzuki ile Tiran’da sahne yapmış bir müzisyen. Ayrıca Ghostpoet gibi önemli bir isimle çalışmış zamanında. Bizde ki enerjinin farklı olduğunu söyledi ve ‘Tha’ albümünü Türkiye’de Robonima’nın tanıtmasını istedi. Biz de elimizden geldiğince tanıttık ve bastık.

 

Faaliyet alanları geniş ama hangi taraf ağır basıyor, plak şirketi tarafı mı kolektif taraf mı?

Ata Can: Daha çok kolektifiz sanki…

Önder Kılınç: Kolektifiz çünkü o ‘şirket’ tanımının sistematiğini gerçekleştirirken ortaya samimiyet ve dostluk katabiliyoruz işler böyle yürüyor.

“Pollyanna’cılık dediler”

Kolektifi başlattığınızda nasıl tepkiler aldınız? Destek bulabildiniz mi?

Önder Kılınç: “Pollyanna’cılık” diyen bile duydum. İstanbul betonarmenin esansını tadını alabildiğiniz bir yer. Burada herkes hengamenin içinde kendi işinde gücünde. ‘Koşulsuzluk’ biraz korkuttu mu diyelim ya da “ütopya” gibi mi geldi bilemedim, garipsendi.

Ata Can: “Sürdürmek zor”, “Nasıl olacak?” gibi olumsuz tepkiler de geldi. Ama biz sürdürmekte kararlıydık ki hâlâ da öyleyiz. Bunun dışında da Robonima’nın bünyesinde olmasa bile takdir eden ve yardım eden bir sürü insan oldu, “olmaz” diyip destekleyenler de oldu.

 

Kimler var sizi destekleyenler arasında?

Önder Kılınç: İlk yazımızı yazan Murat Mrt Seçkin, Hakan Tamar, Şenol Erdoğan, Deniz Pınar, manifestoyu birlikte yazdığımız Robotik Hayaller ekibinden Rafet Arslan, Karga’nın müzik direktörü Tayfun Polat, Murat Beşer, Müzik Hayvanı’nın kurucusu Eray Düzgünsoy, Zeynep Sarıkartal, fazz moon, Serhat Köksal (2/5bz), Esat Cavit Başak (Mondo Trasho), Zülâl Kalkandelen…

“Bu mecrada filizlenmek diş sıktırıyor”

Sizce hak ettiğiniz ilgiyi görüyor musunuz?

Önder Kılınç: Şöyle bir politikamız var, hiçbir sosyal mecraya reklam vermiyoruz. Sadece hakkımızda çıkan yazılar ve röportajlarımız var. Kendiliğinden büyüsün istedik ve bulmak isteyen gerçek anlamda buldu ve özümsedi. Bir insanın “Robonima neler yapıyor ya” tepkisiyle karşılaşmak, o heyecanı görmek ‘tık’ sayısından daha fazla mutlu ediyor. Organik bir bağ var, tek odağımız bu yapıyı korumak.

Ata Can: Ses çıkarmadıkça o sesi kimse duymaz, ses çıkardıkça o daha da yayılır, bu yüzden sürdürmek kilit noktası diye düşünüyorum. Hedef kitlesinden yola çıkarsak “sanatçı” hedef kitlesi belirlediği zaman doğal olarak yaptıklarını da o yönde şekillendirmelidir. Bunu belirlemediğinde yapmak istediği salt şeye daha da yakınlaşır. O zaman da sanatçıdan ziyade yolun ortasında aklına esen şeyleri yapan deli gibi oluyor durum ve bu hoşuma gidiyor.

Türkiye’de ve dünyadaki müzik sektörünü nasıl buluyorsunuz? Teknolojinin bu kadar pratik hale gelmesi, internet, sosyal medya, akıllı telefonlar… sizi nasıl etkiliyor?

Önder Kılınç: Ata geçenlerde “High Roller” adında bir klip yaptı. Klipte sahne Youtube, karakterler ise maskelerle dans ederek eşlik ediyor. İzlediğimde şunu farkettim; bütün bu hastalığı, girdabı, kaosu gözler önüne serdi aslında. Her şeyin bu kadar içinin boşaltıldığı bir mecrada filizlenmek diş sıktırıyor.

Teknoloji tüketim çöplüğüne sebep oluyor… Ama şöyle bir avantajı var, araç amaç ilişkisini iyi kurarsan, teknolojiyi bir şekilde araç olarak kullanabiliyorsun. Biz de doğru insanlara ulaştırabilmek adına kullanıyoruz. Fazlası, nasıl desem, ‘zarar’. Akıl sağlığımıza zarar öncelikle. Biz ‘usturuplu rahatsızlık’ yaratıyoruz kendimizce, odaklanılmayan noktalara odaklanmaya çalışıyoruz. Robonima’nın dirsek temasında olduğu birçok işinin ehli kolektif hareket var. Onların tecrübelerini dinlediğimde hep aynı şeyle karşılaşıyorum; herkes aslında bir şeylerin değişmesini istiyor ama ya cesaret edemiyor ya da pasta-pay politikasında bir nevi ‘öğrenilmiş çaresizlik’ yaşıyor.

Ata Can: Hiçbirimiz bu konuda iyi düşünmüyoruz galiba, Önder’in de dediği gibi Wall-e ‘ye dönecek… Üniversiteye girerken kompozisyon bölümünü bu nedenle seçtim. Bir şeyi çökertmenin en iyi yolu içeriden çökertmektir düşüncesiyle… Bugüne kadar çeşitli şeyler oldu ama Robonima’da yakaladığım şey bu; bir şeylerin içine sızmak, rahatsızlık vermek, çünkü sektörde sürekli bi dayatılan şeyler var
ve insanların ulaşabileceği şeyler kısıtlanıyor.

 

Robot şairle işbirliği

Albümlerin dışında projeleriniz ve işbirlikleriniz var mı? 

Önder Kılınç: En son Viyana’da bir Robonima etkinliği gerçekleştirdik. “Audio visual” ağırlıklı, üreticilerin de yer aldığı bir konseptti. Bu konserlerin devamı da ‘Exogenesis’ adı altında gelecek.

Ata Can: Yakın tarihte şiir yazan bir robotla işbirliğimiz olacak, Deniz Yılmaz’la! Haberini okuduktan sonra çok etkilendim ve projenin yaratıcısı Bager Akbay‘a mail attım. Deniz Yılmaz’ın vatandaş olma sıkıntısı ve bu yüzden sistemi rahatsız etmesi çok hoşuma gitti ve bir şiirini kullanmak istedim. Tam o sırada Suudi Arabistan’da Sophie’ye vatandaşlık verildi. Şimdi telif hakkı, sorumluluk, vatandaşlık gibi sistemin yanıtlayamadığı ya da yakın zamanda yanıtlamakta çok sıkıntı çekeceğini düşündüğüm robotlarla ilgili bir sürü çelişki var. Ben de robot şairin şiirini besteleyerek bu çelişkilere bi katkıda bulunacağım. Önder de Deniz Yılmaz’ın sesi olacak.

Önder Kılınç: Şiirlerini derleyip bir kompozisyona bürüyeceğim, ilk defa böyle şeyler yapıyorum. Genelde biz kendi sözlerimizi yazarız. Her ne kadar kafayı kırmaya çalışsak da yazarken bir otosansür yaratılıştan geliyor. Ama Deniz Yılmaz‘da bu sansür yok. Yazdıkları resmen bilincime işledi.

Ata Can: Bulgaristan’dan Kontingent Records‘la da bir etkinlik yapmayı düşünüyoruz.

Önder Kılınç: Bu arada ben Gramafonia olarak yeni bir single hazırladım. Prodüksiyonunu birlikte yaptık, ismi ‘Ampirik‘ olacak, klibini de Mehmet Ömür çekecek. Klipte kablolar, kaset bantları, sokak çekimleri kafayı karıncalandırılan ne varsa işin içine katmayı düşünüyoruz. Çok heyecanlıyız.

 

Kurucuları yakından tanıyalım

Gramafonia; hem MC hem elektronikçi. Oysa biz 20 yıldır hip hop’ı Ceza’dan ve taklitlerinden ibaret zannediyorduk…

Önder Kılınç: İstanbul’a gelmemle birçok etkileşimde ve garip sahnelerde yer almamla mentalitem ve vizyonum şekillendi ve şekillenmeye devam ediyor ama Gramafonia sürekli parçalanan taraf oldu. Değişik isimlerle değişik projeler, deneme heyecanı beni salt bir müzikal kariyerden ziyade her geçen gün daha farklı şeylere yeltenmeye itti. Gramafonia MC ismim, Headspin ise prodüksiyonlarımı yaptığım isim, GraNerd diye bu ikisini birleştirdiğim apayrı bir proje, Ata ile yürüttüğümüz Zoo Psychology gibi çalışmalarım da var. Farklı müzik janrlarını yaptığım işlerde ön plana çıkarmaya çalıştım. Düz bir hiphop beat matematiğinden ziyade, kolunda Pete Rock dövmesi taşıyan bir MC’yim o ayrı, istediğim şeyi yapıyorum. Kim bilir kemik gibi bir 90’lar albümü de gelir benden…

Peki ya Cinuty?

Ata Can: Cinuty aslında kazayla oluşmuş bir proje. Sonradan noise, glitch ve bilgisayar odaklı yaptığım şeyleri Cinuty adı altında toplamaya karar verdim. Önder’le Zoo Psychology’yi ilerletiyoruz. Bunların dışında Wedding Demo var, daha çok gitar ağırlıklı bi proje.

 

 

İLGİLİ HABERLER

Robot şair Deniz Yılmaz’ın ilk şiir kitabı TÜYAP’taydı

Çaldıkları gibi görünüyor göründükleri gibi çalıyorlar

Daha fazla yazı yok
2024-04-26 06:43:11