A password will be e-mailed to you.

Step Istanbul projesi “Herkes için ulaşılabilir sanat” fikri ile yola çıktığını duyurmuştu. Ancak projenin okurumuzda soru işaretleri yaratan yanı herkese ulaştırılmak serginin 50 TL’lik giriş ücreti oldu.

Tomtom Kırmızı‘da düzenlenen Step İstanbul Projesi’nin basına yapılan tanıtım lansmanında Step İstanbul‘un proje ortaklarından Rabia Bakıcı Güreli‘nin ”Step İstanbul’un özünde sanatın ulaşılabilir bir olgu olduğunu ifade etmek çabası yatıyor. Sanatı herkese açık bir mecra içinde sunmayı hedefliyoruz” ifadesi yer alıyordu. Yapılan bu açıklamaya rağmen, 25-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşen sergiye 50 TL karşılığında giriş yapılabiliyordu.

Konuya dikkat çeken Marmara GSF fotoğraf öğrencisi okurumuz Eyhan Çelik Sanatatak ile iletişime geçti ve serginin muhataplarına tüm sosyal medya ve internet araçlarıyla ulaşmasına rağmen kendisine hiçbir cevap verilmediğini iletti. Çelik’in alttaki satırlar dikkat çektiği çelişkiyi biz de tüm okurlarımız adına Step İstanbul’a soruyoruz: Sanatı ulaşılabilir kılmayı amaçlayan sergi ücretli olabilir mi?

“Sanat alanı içinde izleyici ve üretici olmaya çalışan, bunu yaparken düşünsel, bedensel, entelektüel emek süreçlerini kendi nezdimde gözetmeye çalışan sıradan biriyim. Sizinle paylaşmak istediğim konuya gelecek olursam; sizin de yakın zamanda takip ettiğinizi düşündüğüm Step İstanbul Projesi ile ilgili. Küçük görünse de hepimizin problemi olduğuna inandığım bir sıkıntıyı paylaşmak istiyorum. Basına yapılan tanıtım lansmanının tam metnine kendi sayfalarındaki kaynaktan siz de ulaşabilirsiniz

“Yapılan bu açıklamaya rağmen, sergiye 50 TL karşılığında giriş yapılabiliyordu. Ben de burada ciddi bir çelişki olduğunu düşünerek Step İstanbul’a Instagram, Facebook, Twitter ve e-posta adresleri üzerinden bu çelişkinin açıklanmasını istediğim sorumu yönettim. Cevap vermedikleri sürece sorumu her gün onlara hatırlatmakta ısrar edeceğimi belirttim. Onlara yönelttiğim sorumun postunu ekte sizinle paylaşacağım.

“Bugüne kadar görmeme ihtimallerinin olmadığını düşünüyorum ve bilinçli bir sessizliği tercih ettiklerine inanıyorum. Çünkü ben onlar için sıradan bir insanım ve onların ”büyük işlerinin” arasındaki ”küçük bir açığı” yakalayarak onların akışlarında kesinti yaratacak niteliğim olmamalı. Sesimin söze dönüşemediği bu eşit olmayan sanat alanında sorumu muhatabıma iletip, gerekçeli ve makul bir açıklama istiyorum sadece. Şu koskoca oyun alanı içinde ”küçük” bir sorun olduğunu düşündüğüm için ya da hala şu anda bile çok daha büyük emek sömürüleri gerçekleşiyor olmasına rağmen bunu görmezden gelmemem gerektiğini düşünüyorum.

“Sanatın sermaye ile iktidarla ilişkisini düşündüğümüzde daha büyük, içinden çıkılmaz ilişkiler var elbette. Fakat bu durum, bugün karşılaştığımız problemleri normalleştirmemeli. Buna bizim alışmamızı sağlamamalı. Benim bugün kapitalist tavrın içindeki şu açığı görüp üzerinde durmam bu alanda emek veren herkes için. Hepimiz için. Bu, ”Bakın ben karşı çıkıyorum ve değiştireceğim her şeyi” demek değil. İç adaletim buna sessiz kalmamam gerektiğini söylüyor. Eğer sanatın içindeki ”güç sahibi” aktörler, bu işin habitatında müşterek bir etik alan üzerinde var olacaklarsa, bu ilk önce dürüst ve samimi olmaktan geçmeli. Bu da Söylem ve pratiğin örtüştüğü bir tavırda mümkün olacaktır. Sizden bu meseleyi ”görünür” bir alana taşımak için destek bekliyorum.”

Eyhan Çelik

 

İLGİLİ HABERLER

UPSD ödüllü Özüm Koşar’ın işi intihal mi?

Avrupa’yı ikiye bölen soru: “Kavgam” yeniden basılmalı?

 

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 22:32:19