A password will be e-mailed to you.

Mayıs sonunda açılan Dirimart Dolapdere’nin iç mekanını tasarlayan Markus Dochantschi’ye galeri tasarımlarında önemsediği noktalar ve Dirimart projesi soruldu.

Mayıs sonunda açılan Dirimart Dolapdere’nin iç mekanını tasarlayan Markus Dochantschi’ye galeri tasarımlarında önemsediği noktalar ve Dirimart projesi soruldu.

DB Mimarlık‘ın mimari projesini yaptığı Dolapdere’deki ofis binası DLP NO:1‘nin zemin kotunu geçen haftadan beri Dirimart kullanmaya başladı. Dirimart Dolapdere‘yi açılış gününde ziyaret edip galeri mekanını gezdik ve New York’ta yaşayan, galerinin iç mekan projesini yapan mimar Markus Dochantschi ile sohbet ettik.

Burcu Bilgiç: Bize hem mimarlık pratiğinizden hem de projeden biraz bahseder misiniz?

Markus Dochantschi: New York’ta bir stüdyom var, ismi studioMDA. New York’taki stüdyomu 16 yıl önce açtım. Onun öncesinde Japonya’da çalıştım ve Londra’da da 7 sene Zaha Hadid’le çalıştım. New York’ta pek çok galeri yapıyoruz. Daha önce benim tasarladığım galerilerden birinde sergi yapan ve aynı zamanda arkadaşım olan Haluk Akakçe Dirimart’ın tasarımı için bir mimar aradıklarını ve ekiple tanışmam gerektiğini söyledi. Böylece Hazel Özil’le buluştuk ve yeri görmek için İstanbul’a geldim.

Fikir şeffaf olduğu kadar esnek bir mekan üretmekti, bunlar benim için iki önemli unsur. Esneklik galeriler için oldukça önemli çünkü galeri mekanı neredeyse bir sahne gibi; sanatçıya, galeriye ve küratöre esneklik vermelisiniz. Mesela galeri içindeki duvarların hepsi bu sergi için yerleştirildi, sergi bittiğinde kaldırılacaklar. Tavanlar herhangi bir ekleme yapılmadan tasarlandı. Beton, basit ve açıkta… Mekan ihtiyaç olduğunda tekrar bölmelendirilebiliyor.

Yaptığım galerilerde, New York’takilerde de, benim için önemli olan insanların içeriyi görmesine  ve içeridekilerin de dışarıyı görmelerine izin vermek. Çevreyle ilişki kurmak, mahalleyle ilişki kurmak ve sanatı daha erişilebilir kılmak önemli.

BB: İstanbul’da bir galeri tasarlıyor olmanın nasıl bir farkı var?

MD: Özellikle İstanbul gibi, dünyanın pek çok yerinden, Avrupa’dan, Asya’dan pek çok insanın geldiği bir şehirde uluslararası sanatçılarla çalışan bir galeri olması çok önemli. Hem yabancı sanatçılar hem de Türk sanatçılar için bir platform yaratmanın önemli olduğunu düşünüyorum. İstanbul’daki diğer galeri mekanlarına baktığınızda bu kadar yüksek tavanlı geniş hacimler göremiyorsunuz, bu sanatçılar için yeni bir fırsat ve aynı zamanda da yeni bir meydan okuma. Bu ölçekte düşünebilecekleri, daha önce üretmedikleri bir ölçekte üretebilecekleri sahne sağlamak önemli.

Röportajın devamı: "Galeri Mekanı Neredeyse Bir Sahne Gibi; Sanatçıya, Galeriye ve Küratöre Esneklik Vermelisiniz" / Arkitera

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 18:15:19