A password will be e-mailed to you.

Yetişkinlerin olmadığı bir dünya, çoğu sorunun çözümü gibi görünse de varlıkları yeni sorunlara zemin hazırladığı ortada. Kötü bir çocukluk, hiçbir şeyin telafi edemeyeceği bir geçmişi beraberinde sürükler. İnsan zihni, kötülüğün olduğu yerde daha kolay semantik bir işlev ediniyor. Kötülüğün hep dışsal olarak görülmesi ve güç ile ilişkilendirilmesi, güçsüz olanın çoğu zaman aşamayacağı bir engeldir. Kişisel ilişkilerin neredeyse duyumsal olarak şekillendiği gündelik hayat, karşılaşılan her davranışı yeni bir sorunun oluşumu için adeta bir başlangıçtır. Davranışların dil ile şekillendirilmeye çalışılması ve yetişkinlerin belirleyici olması genellikle istenmeyen sonuçlar doğurur. Deneme, yanılma ve çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanan bu ilişkisellik, hayal kırıklıklarının süreklileştiği akışkan bir yapıdadır. Çoğu hayal kırıklığı genellikle farklı bir insan eli ile şekillenir ve neredeyse kendiliğinden gerçekleşir. Her hayal kırıklığı, kişisel bir yoğunluk kazanarak arşivlenir. Bu basit bir arşiv değildir, yaşanılan anın komple bir kaydıdır. Her şey olduğu gibi saklanmıştır. Bu kurgu o kadar sağlamdır ki çoğu zaman gerçeği aşar çünkü geçmişte olduğu gibi an içinde de yaşanmaya devam eder.

Bir üst-soyutlama olarak özen gösterme

Sidar Baki, İsimsiz

Sidar Baki, resimlerinde iki form; mekan ve çocuk hemen ön plana çıkar. Bu iki form, doğaları gereği önce kendi içinde bir söylem ayrışmasına uğrayarak zıt kutuplara itilir. Resmin şekillendiği mekan genellikle dış dünyadan koparak bakışı sınırlar ve dikkati belirlenen bir alana çeker. Bu yapılar alabildiğince yalın resmedilmiş ve boya her şeyi açığa çıkarmak için özenle sürülmüştür. Boş avlular, artık kullanılmayan fabrikalar, yıkılmaya yüz tutmuş depolar, ıssız ve terkedilmiş binalar tuvalin tamamını kaplar. Endüstriyel bir yapıya ait olan toz, moloz, boya, yağ ya da farklı maddeler ortamdan uzaklaştırılmıştır ve bu sadece kimyasal atıklarla sınırlı kalmamış aynı zamanda mekanların toplumsal kimlikleri de elinden alınmıştır. Terkedilmiş mekanlar, aslında böyle bir saptamanın imkansızlığı ortadadır.

Artık kamusal olmayan bu yapılar genellikle sokak hayvanlarına, evsizlere ve uyuşturucu kullananlar için toplanma alanlarına ya da kimsenin yaklaşmaya kolay kolay cesaret edemeyeceği hikayelerin yaşandığı suç bölgelerine dönüşür. Sidar Baki, bu işleyişi değiştirerek, işlevsellikleri kaybeden mekanları doğanın bir parçası gibi gösterir ve herkese ziyarete açar. Bazı yapılar doğa ile o kadar iyi uyum göstermiş ki bitkiler için korunaklı bir alana dönüşmüş. Resimde, mekanı güvenli bir alana dönüştürmek için yoğun bir çaba sarf edilmiş. Resmin her yerine gösterilen bu özen, bir üst-soyutlaya uğrayarak yeni bir ifade bulur. Bu ifade ancak dışarıdan bir müdahale -yetişkinin uzaktan bakışı- ile tekrar işlev kazanır. Mekanın, cansız işlevsiz nesnel durağanlığına karşılık, çocuğun canlı hareketli ve duygusal akışı eşlik ederek bir kolaj oluşur.

Gerçekliğin devamı olarak anlatı

Sidar Baki, İsimsiz

Sidar Baki’nin resimlerine bakarken, çocukları kayıp ailelerin ellerindeki fotoğrafları anımsamamak elde değil. Kayıp vakalarında iki tür fotoğraf kullanılır. İlki, çocuğun kimlik tespitine yarayacak bir portre fotoğrafıdır. Bu sessiz ifadesiz fotoğraf kayıp çocuğu tanımlamak için uygundur. İkinci fotoğraf ise belirli bir mekanda yaşadığına ve genellikle en mutlu olduğu dakikalara aittir. Çocuğun etrafındaki herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme ile bütün olma haline dair adeta kanıt olarak sunulur. Bu kanıt genellikle kayıp çocuğun bu evde güvende olduğuna, kaçma gibi bir durumun olmadığına ve ancak zorla alıkonulacağına da dairdir. Genellikle kayıp bir daha bu fotoğraftaki gibi gülemeyeceği için arama ilk fotoğraftaki donuk ifadenin suskunluğunda sürdürülür.

Bu fotoğraflar çocukça bir saflığın en belirgin göstergesi olarak seçilmiştir. Bir de kaçırılma tutanaklarına kayıp yakınlarının sözel tanıklıkları da eklenerek bir dosya oluşturulur. Çocuğun adı, soyadı, yaşı, üzerinde bulunan kıyafetler ve renkleri, diğer ayırt edici özellikleri; doğum izi, ben ve yaralar ve son görüldüğü yere dair ayrıntılı bilgi verilir. Anlatılar tekrarlandıkça daha bir gerçeklik kazanır ve çocuk ile özdeşlik kurar. Bu özdeşlik, yakının kayıp ile ilişkisini barındırır. O anı o kadar detaylı anlatır ki anlattığı her şey gerçekliğin devamı olur. Çocuğu her hareketi yoğun bir sevgi ve gözyaşı içinde anlatılır. Kayıp artık ruhani bir saflığın içindedir. Hiçbir şey hiç kimse için aynı şekilde devam etmeyecektir.

Sidar Baki, üç anlatıyı çakıştırır. Resimleri genellikle kaybolma anının yaşanmadan önceki haline ya da ifade tutanaklardaki anlatıma eş bir yalınlıkta ele alır. Çocukların üzerleri temizdir, bir özeni ifade eden taralı saçlar şen bir beden hareketi ile süslenmiştir. Çocuğun, etrafındaki her şey net bir şekilde tasvir edilmiştir ve hatta netliği aşarak hâlâ çocuğun orada bulunduğuna ve hala oyunlar oynadığına kanıt niteliğindedir.

Sidar Baki, İsimsiz

1981 Diyarbakır doğumlu Sidar Baki sanatsal üretimlerini İstanbul’dan devam ettiriyor.

 

İLGİLİ HABERLER

Nuri İyem Resim Ödülü bu yıl “Kalmalısın”ın oldu

NEVİN ALADAĞ’IN ÖLÇÜSÜZ SESLER ARMONİSİ

Daha fazla yazı yok
2024-04-19 02:11:06