A password will be e-mailed to you.

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Çarşamba akşamı (10 Aralık 2014) 20 bin çocuğun eğitimine destek olmak üzere, müzik direktörlüğünü Sabri Tuluğ Tırpan’ın yaptığı "Şarkılarla Filmler" başlıklı bir konser düzenledi. Konser izlenimlerini, Prof. Ayşegül Yaraman yazdı.

Ben çocukken sinemalarda galalar olurdu; yani filmin oyuncusu gösterim öncesinde perdenin önünden seyirciyi selamlardı. Daha sonraki yıllarda bu imkanı aştık biz İzmir’de. Yeşilçam’ın başrol oyuncularından figüranlarına, yıldızlar büyük transferlerle İzmir Fuarı’nda sahneye çıktılar. İki üç şarkı ezberlerlerdi ama daha ziyade boy gösterirlerdi. Yahut da ünlü şarkıcılar filmlerde rol alırdı ki onları zaten sahneden "canlı canlı" görürdük.  Yine İzmir’de Fuar’da program yapanların Efes Oteli’nde gecelemeleri yaygın bir alışkanlık olduğundan, hali vakti yerinde olanların o dönemde otelin havuz ve lobisini şenlendirmeleri neredeyse bir gelenekti. Fuar sahneleri İzmir’e önemli sayıda yerli turist çektiğinden bu olanaklar İzmirlilere münhasır değildi. Yine İzmirliler bir İstanbullu’ya yahut İstanbul’a ziyarete giden hemşehrilerine Beyoğlu’nda artist görüp görmediklerini sorarlardı. Hasıl-ı kelam Yeşilçam’ın altın yıllarında perdedekileri somut olarak karşımızda görmek pek revaçtaydı.


Şimdilerde ise görüntü-gerçek birbirine karıştı. Diziler egemenliğindeki popüler kültürümüz, yaz aylarında televizyon kanalları bir anlamda izne çıkınca, sinemaya dizi ünlülerini taşıyor. Ve ünlü dizi oyuncularının "yanık" hallerini izliyoruz perdede. Bu  yeni ünlüler İstanbul’un merkezinde sürdürüyorlar gettolaşmış özel hayatlarını; ve bu yüzden, Türkiye nüfusunun neredeyse dörtte birini oluşturan İstanbul’da Cihangir ya da Nişantaşı’nda bir kafede oturmak eskinin galalarını hatırlatabiliyor. Üstelik, cepteki görüntüleme tekniğiyle, "onunlaydım" diye göstereceğiniz bir fotoğraf da işin promosyonu.  Daha entelektüel bir statüyü pekiştirmek için ise, yine televizyon ünlülerinin çoğunlukla kapalı gişe oynadıkları tiyatrolara gitmek mümkün.


Ancak tüm bu gelişmelere rağmen TEGV’in, "Şarkılarla Filmler" gösterisine bayıldım. Türkiye’de sinemanın yüzüncü yılı, Metin Erksan’dan Atıf Yılmaz’a; Memduh Ün’den Mustafa Altıoklar’a; Yılmaz Güney’den Çağan Irmak’a; Ertem Eğilmez’den İlksen Başarır’a; Kerem Deren’den Muzaffer Arslan’a; Ömer Vargı’dan Ferzan Özpetek’e; Hulki Saner’den Cahide Sonku’ya; Yavuz Turgul’dan Yılmaz Erdoğan’a; Ömer Faruk Sorak’tan Orhan Aksoy’a uzanan yönetmenlerin filmlerinden derlenen dillere pelesenk olmuş şarkılarla anıldı çocuklara biraz daha destek sağlayabilmek için. Şarkıları seslendirenler, Erkan Oğur, Sezen Aksu, Emel Sayın, Kenan Doğulu, Melike Demirağ gibi bu alanın profesyonelleri dışında, özellikle dizilerle ünlenmiş çoğu genç oyunculardı. TEGV’e sağlanan katkının sevincini samimiyetle performanslarına yansıtanlar bu alanda da hayranlık uyandırabileceklerini gösterdiler. Yetkin Dikinciler’in Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin’i; Barış Falay’ın Kadınım’ı, Cem Davran’ın Resimdeki Gözyaşları’nı; Çağan Irmak’ın Biliyorsun’u profesyonellere taş çıkararak seslendirmeleri alkışları doruğuna çıkardı. Şebnem Bozoklu ve Erkan Kolçak Köstendil’in Pembe Sevda’yı söylerken Arabesk filminden çeşitli kareleri sahnelemeleri farklılıklarını ortaya koydu. Emel Sayın’ın, o Feride’yi seslendirirken sürpriz yapıp vokalliğe soyunan genç kadın oyuncuların katkısı karşısında gösterdiği assolist tavrından çok uzak hoşgörü; Melike Demirağ’ın Arkadaş’ı birlikte seslendirdiği Deniz Çakır’ın yanındaki mütevazı tarzı; Fesüphanallah’taki "kıvrak" erkek korosuna aniden duhul eden kadın oyuncularla birlikte seyirciye geçen neşe geceyi çok samimi kıldı. Samanyolu’nu seslendiren Hülya Koçyiğit, İzmir Fuarı’nda 1976’da ilk sahneye çıktığı gece izlediğim zarafetini çoğaltarak korumuştu.


Cem Davran, Tuba Ünsal ile birlikte geceyi sunarken, hem çok yönlü sanatçılığını hem gösterinin Yeşilçam ve çocuk üzerinden anlam ve önemini başarıyla aktardı.


Her şarkı seslendirilirken arkadaki büyük ekranda şarkının yer aldığı filmden sahneler akıyor ve "Yeşilcam filmi" diye küçümseyegeldiğimiz kültür mirasımızın toplumsal belleğimizdeki yeriyle yüzleşiliyordu.


Heyecanlı, samimi ve bu yüzden hiyerarşisiz bu gösteride "dünkü çocukların" yanında tevazu içinde yer alan sanatçılardan  tek yadırgadığım Sezen Aksu oldu. Kendisinin TEGV’in bir gecesinde değil de, sadece  Türkiye  sinemasının yüzüncü yıl kutlamalarından birinde olduğunu sandığını düşündüm. Sahneye sonuncu çıkması, gecenin assolisti olduğuna delalet değildi bir de.

 


Gecenin  amacının bilinciyle, hepsi uzun konuşmalar vs. yapabilecekken sahneyi kişisel gösteriye dönüştürmeyen mükemmel orkestra elemanları da dahil tüm katılımcılar ve en önemlisi onları mobilize edebilen yirmi yıllık TEGV, ülke gerçekleri bağlamında kaybettiğim nostaljik bir huzur verdi bana. Filmlerden dizilere uzanan eski usul bir gala gecesi ya da İzmir Fuarı’nın "bahçelerinde" arz-ı endam eden ünlülerden mülhem anılar, bir tarihi anlamak ve hissetmek için sadece "yüksek kültür"ün yetmediğini bir kez  daha gösterdi.

Daha fazla yazı yok
2024-04-25 09:23:07