Geçtiğimiz sezonlarda aralıksız olarak, farklı rollerde sahnede gördüğümüz Tolga Evren’le konuştuk… Seyircinin ve tiyatro insanlarının dikkatini hemen çeken etkileyici oyuncuyu, oynadığı karakterlerden sıyırıp kendi haliyle tanıştırmak istiyorum sizinle…

Özlem Ünaldı: İstanbul seyircisi, seni sadece Çirkin‘den değil; At ve Karanlık İşler’den de tanıyor… Peki, bu oyunlardan önce nerelerdeydin? Neler yapıyordun?

Tolga Evren: Okulu Eskişehir’de bitirdikten sonra Devlet Tiyatrosu’na girdim ve Van’a gittim. 2010 yılında İstanbul’a tayin oldum. İstanbul’a gelmeden önce yaklaşık bir sezon da Ankara maceram var. 

 

Özlem Ünaldı: Peş peşe gelen, birbirinden çok farklı karakterler oynadın. Karanlık İşler’de de birlikte oynadık, eh o da benim şansım. Her biri birbirinden güzel ve kuvvetliydi. Seni en içten sevgimle tebrik ediyorum!

Tolga Evren: Teşekkür ederim, çok incesin Özlemciyim… (Özlemciyim, Tolgacıyim gibi hitap biçimleri, birlikte oynadığımız Karanlık İşler’de, benim karakterim Tanya’ya göndermedir…)

 

Özlem Ünaldı: Birbirine yakın tarihlerde oynadığın farklı karakterler seni zorladı mı? O ayrımın büyüsünü anlatır mısın?

Tolga Evren: Tiyatroyu profesyonel olarak yapmaya başladığımdan beri üretken olmaya çalıştım ve her sezon en az iki rol oynadım. Bazı sezonlar televizyon ve sinema çalışmalarını bile beraber götürdüm. Bu, işinize ne kadar organize bakabildiğinizle ilgili. Ayrıca bu tempoyu seviyorum. Karakterlerin ayrımıysa benim için, bir ressamın farklı tablolar üzerinde aynı zamanda çalışması gibi bir şey. Boyuyorum ben onları. Çiziyorum… Hepsi farklı insanlar, farklı zamanlarda yaşıyorlar. Ayrı ayrı tanışıp hepsinin dertlerini, hedeflerini, yaşama hangi bilgilerle tutunduklarını, hayallerini tasarlamalıyım. Yani tüm numarayı çok iyi çalışıp "abrakadabra" demek lazım. Sanırım büyü burada.

 

Özlem Ünaldı: Çirkin‘den başlamak istiyorum. Oyunun çıkış fikri güncel ve sade bence; çok sevdim. Ana karakteri çok iyi ifade eden “Çirkin”, sen söyler misin, ne demek istiyor seyirciye?

Tolga Evren: Oyun altı yıl önce yazılmış bir Alman oyunu. Modern insanın sistemin akışı içinde, sistemden bağımsız kalamadan yaşadığı trajediyi anlatıyor. Seyirci de kendini modern insan olarak adlandırdığı için olanlara yabancılaşıyor ve bu sefer salonda trajikomik bir ortam oluşuyor. Senin de dediğin gibi güncel argümanları kullanarak modern bir "Faust" hikâyesini yine modern bir ortaoyunu kafasıyla  oynuyoruz. Oyuna yüzeysel olarak baktığımızda, ortada reddedilemeyecek bir teklif var: Dünyanın en çekici insanı olmak ister misin? Belki de bir saat düşünürsen istemeyebilirsin, diyoruz. Ama oyunu derinlikli olarak incelediğimizde, tüm dünyanın yaşadığı ağır kapitalist şartların, insanları nasıl birey olmaktan çıkarıp moda olan yaşam biçimlerine ve algılara alıştırdığını fark ediyoruz. İnsanın bu değerleri elde edebilmek için işi nasıl histerik biçimde ilkel bir vahşiliğe kadar götürebileceğini, bundan kaçmak ve kurtulmanın çoğu zaman trajik karakterlerin sonu gibi imkânsız olduğu "acı gerçeği”ni görüyoruz. Bu arada oyunu bu kadar sade bir biçimde ve bu kadar doğru bir rejiyle sahneye koyan Metin Belgin’i de tebrik ediyorum. Sonuçta yazarın dünyasını onun bakış açısıyla izledik.

 

Özlem Ünaldı: At, günümüze absürt bir göndermesi olan bir oyundu. Sen de Caligula’yı ne güzel oynadın arkadaşım! Anime karakter gibi bir hâlin vardı. At‘tan bir söz istiyorum: Tam da şimdiki Türkiye’ye söylenecek bir söz…

Tolga Evren: Kötü ya da iyi anlamda söylemiyorum. At‘tan replik: "Her toplum layık olduğu iktidara sahip olur"

 

Özlem Ünaldı: Karanlık İşler, İstanbul’daki ilk oyunundu. Bu oyunu nasıl anacaksın?

Tolga Evren: Konservatuvardan önce Tevfik Gelenbe Tiyatrosu ve AÇOK’ta oynamıştım. Devlet Tiyatrosu’nda ilk oyunumdu. Mutlu Güney’le tanıştım. Heyecanlıydım. Çok eğlenceli bir vodvildi.  Tevfik Hoca’nın tüyolarını yıllar sonra kullanmak bambaşka bir mesleki deneyimdi. Toprağı bol olsun. Karanlık İşler‘in fantastik bir ekibi vardı ki bu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum Özlemciyim (gülüşmeler). Bir yandan da çok disiplinli bir sezondu. Dolu dolu 130 küsur temsil yaptık.

 

Özlem Ünaldı: Kesinlikle hepimiz için değerli ve eğlenceli bir süreç olduğunu düşünüyorum ben de… Ekranda da bazı projelerde yer aldın, yeni sezonda ekranda görecek miyiz seni? Ne düşünüyorsun bu televizyon işleri için?

Tolga Evren: “Hayırlısı” diyorum ne diyeyim…

 

Özlem Ünaldı: Sahnede müthiş bir partnersin. Bir yerlerde eğitim vermeyi düşünüyor musun?

Tolga Evren: Sahnede partnerlerimle profesyonel bir alışverişim oluyor. Herkes ne yapacağını biliyor. Eğitmenlik bambaşka bir olgu benim için. Sahnede oyunu oynadıktan sonra "Ne kadar sürç-i lisan ettikse affola" dersiniz, selam verirsiniz biter. Ama bir insana bu mesleği öğretirken afallayamazsınız. Elbette ki etrafımızdaki herkesten bir şeyler öğrendiğimiz gibi  öğretiyoruz da. Ama bunu profesyonel olarak yapmak;  gerek bilgi olarak, gerek hayatı programlama olarak gerekse de konsantrasyon olarak şimdilik benim yapabileceğim iş değil diye düşünüyorum. Belki saçlarım beyazlayınca neden olmasın.

 

Özlem Ünaldı: Şu anda evde durup kendini çok kötü hisseden bir oyuncu meslektaşımıza tek cümle söyleyecek olsan ne derdin? (Tolga motive etme uzmanıdır, iyi dinle ey meslektaş…)

Tolga Evren: Bi’ saniye! Sonunda cesaretli bir şey yapacaksan bazen durmak iyidir. Ama kötü hissedenlere tek tavsiyem doğayla daha fazla haşır neşir olmalarıdır. Fakat bu bir oyuncuysa ona şunu söylemek lazım gelebilir: Yüzeye çıkabilmek için en dibe elini vur, daha hızlı yol alacaksın.

 

Özlem Ünaldı: Tolga senin her zaman dâhice çözümlerin vardır. Senden bu Çirkin‘de de bahsi geçen şekilci algı için bir çözüm istiyorum. Biz buradan sunalım, kaç kişiye ulaşsa kârdır…

Tolga Evren: Daha fazla okumak ve bilhassa felsefe okumayı salık veriyorum Özlemciyim.

 

Özlem Ünaldı: Evinde hayvan beslemediğini biliyorum. Sana nesli tükenmekte olan bir hayvanı koruman için verecekler diyelim, seçimi de sana bırakmışlar. Seç bakalım, hangi hayvanla paylaşırsın hayatını? Neden?

Tolga Evren: Kedi, köpek, kuş… hepsi iyidir. Severim ben hayvancağazları. Nesli tükenmekte olan her hayvana elimden geldiğince bakmak isterim. Hipopotam zor olur tabi. Fakat burcumun hayvanı oğlağı pek bi severim. Düşünsene doğduktan itibaren en sert yamaçlarda, kayalıklarda bir denge ve çeviklik fenomeni olarak yaşıyor. İnatçı ve sonunda başarıyor. Ha ne oluyor dersen; keçi oluyor o kadar. Ama önemli! (Gülüşmeler…)

 

Özlem Ünaldı: Önümüzdeki sezon yeni bir tiyatro projesi var mı?

Tolga Evren: Bilmiyorum.

 

Özlem Ünaldı: Ödüllerini kutluyorum, hak edilmiş başarın daimi olsun cânım Tolga. Ödül, ne demek senin için?

Tolga Evren: Naif bir iltifattır ödül. İltifatları ve eleştirileri olgunlukla karşılamak ve bu sayede durum değerlendirmesi yapabilmenin değerli bir şey olduğunu düşünürüm.

 

Özlem Ünaldı: Tiyatrolar kapatılıyor, sansürler artıyor… Hâli hazırda hepimizi tedirgin edecek korkunç olaylar yaşanıyor Türkiye’ de… Seyircimize ne söylemek istersin?

Tolga Evren: “İyi seyirler” demek isterim.

 

Özlem Ünaldı: Teşekkür ederim Tolgacıyim

 


Görsel 1: Çirkin adlı oyundan…
Görsel 2: At adlı oyundan…
Görsel 3: At adlı oyundan…
Görsel 4: Karanlık İşler adlı oyundan…
Görsel 5: Tolga Evren


 

Daha fazla yazı yok
2024-03-28 14:12:02