A password will be e-mailed to you.

Unutmamam gereken ne de çok filmi varmış Çolpan Teyze’nin! Benim gibi unutanlar varsa diye de yazıyorum işte. En azından beş tanesini yazıyorum. Onun hakkında daha fazlasını konuşmak, okumak ve izlemek gerektiğini hatırlatarak elbette…

Çocukluk yıllarımda Sezercik ya da Yumurcak filmleri izlemeye bayılırdım. Pek çok Yeşilçam ikonunu da ilk olarak bu filmlerde tanıdım. Hülya Koçyiğit, Sezercik’in hasta annesiydi, Ayhan Işık ise dövüşçü babası. Erol Taş’tan o kadar nefret ediyordum ki, Yıldız Savaşları’ndaki Lord Vader’ın maskesi düşüverse, altından Erol Taş’ın yüzünün çıkacağına neredeyse emindim o yıllarda…

Televizyonda her denk geldiğimde izliyordum bu filmleri. Sahneleri, replikleri ezberlemiştim; ama yine de izliyordum işte! Kendi ailemi nasıl tanıyorsam o filmlerdeki karakterleri de öyle tanıyordum artık. Yalnız, bir gün – tam da ben herkesi tanıdığımı düşünürken – o güne dek hiç görmediğim bir kadına rastladım o filmlerden birinde. Sezercik, tanıyordu o kadını; ama ben tanımıyordum. ‘Poşetlerinizi ben taşıyım Çolpan teyze’ diyordu. Kadın da şefkatle ‘ben sana para veriyim yine de; ama sen taşıma, ağır gelir’ diyordu. Böylelikle daha ilk görüşte sevmiştim Çolpan Teyze’yi!

Çolpan İlhan’ı kişisel olarak keşfedişimin, onun bir ‘konuk oyuncu’ olarak katkıda bulunduğu bir Sezercik (Sezercik Yavrum Benim, 1971) filmi olduğu gerçeği, oyuncunun vefat haberini aldığımda aklıma gelen ilk şeydi. Oynadığı o kadar filmin, canlandırdığı o kadar iyi rolün arasından bu mu gelmişti gele gele aklıma! ‘Neyse’ dedim! Sonra, Ayşegül’den bir mail geldi. Çolpan İlhan anısına ‘oyuncunun sevdiğin filmlerini, sahnelerini yazmak ister misin’ diyordu Ayşegül. ‘Tabi isterim’ deyip atladım hemen. Filmleri hatırlamaya çalıştıkça ve arayıp taradıkça da ‘iyi ki atlamışım’ dedim. Unutmamam gereken ne de çok filmi varmış Çolpan Teyze’nin! Benim gibi unutanlar varsa diye de yazıyorum işte. En azından beş tanesini yazıyorum. Onun hakkında daha fazlasını konuşmak, okumak ve izlemek gerektiğini hatırlatarak elbette…

Kamelyalı Kadın (1957)

Sinema yazarı Burçak Evren, Çolpan İlhan’ın Kamelyalı Kadın performansını, Türk Sineması’ndaki şeytan kadın – melek kadın ayrımını yıkan ilk performans olarak tanımlar. Çolpan İlhan, bu filmde hem esas kadındır hem kötü kadındır, hem fahişedir hem masumdur. Türk sinema izleyicisinin algılarını yıkacak böylesine bir rol için de o güne dek izleyicinin görmediği, güzel ve bir o kadar da yetenekli bir oyuncu gereklidir. Kamelyalı Kadın, Çolpan İlhan’ın sinema perdesindeki ilk rollerinden biri de olsa oyuncunun en iyi performansları arasında sayılır aynı zamanda.

Bir Şoförün Gizli Defteri (1958)

‘Bir gün sevsem bile herhalde kendi seviyemde birini sevicem’ repliğini bir kadının ağzından duyduğumuz çok da film yoktur sinemamızda. O dönemde Türk Sinemasında yaratılan kadın karakterlerin çoğu erkeğini bekler, erkeğine muhtaçtır. Çolpan İlhan’ın Çiler performansı ise bu düzeni yıkar. Çiler, iyi bir ailede yetişmiş, kendi ekonomik özgürlüğüne sahip, acımasız bir kadındır. Temelde, sınıf farkını öne sürse ve bu gerekçeyi bir kamuflaj olarak kullansa da aslında kendini herkesten üstün gördüğünü söyleyebiliriz bu karakterin. Çolpan İlhan’ı bir yıldıza dönüştüren performanstır Çiler ve oyuncunun kariyerini bir bütün olarak yorumlayabilmek için mutlaka izlenmesi gerekir.

Yalnızlar Rıhtımı (1959)

Senaryosunu Attila İlhan’ın yazdığı ve yönetmenliğini Ö. Lütfü Akad’ın yaptığı Yalnızlar Rıhtımı, sinema yazarları tarafından karakterlerinin gerçekçi olmadığı yönünde eleştirilse ya da çoğunlukla senaristi ve yönetmeni arasındaki kavgalarla anılsa da; bir kısım seyirci tarafından oldukça sevilen bir aşk hikayesidir. Kontes Güner ve Rıdvan Kaptan’ın yıllar sonra pavyonda karşılaştıkları sahne ise gerçekten duygusaldır. Filmde Çolpan İlhan’ın söylediği (aslında Yasemin Esmergül’ün seslendirdiği) filme adını veren parça ise bugün bir klasiktir. Üstelik ünlü Sadri Alışık – Çolpan İlhan aşkı da bu filmin çekimleri sırasında başlamıştır.

Sonbahar Rüzgarları (1969)

Türkan Şoray, Türk Sineması’nın Jane Eyre’ı ise Çolpan İlhan kesinlikle sinemamızın Bertha Mason’ı sayılabilir. Başrollerinde Ediz Hun ve Türkan Şoray’ın oynadığı Sonbahar Rüzgarları, ünlü Jane Eyre romanının Yeşilçam uyarlaması olarak bilinir. Filmde, Türkan Şoray, Nalan’a yani Jane Eyre’a hayat verirken, Çolpan İlhan da romanın kafese kapatılan Bertha Mason’ını oynar. Bu performans, bir nevi Çolpan İlhan’ın sinemamız kadın oyuncuları arasında durduğu yeri de temsil eder. Türkan Şoray, Yeşilçam’ın masum ve sıkıcı Jane’idir, Çolpan İlhan ise tehlikeli ve yıkıcı Bertha’sı!

Aşk-ı Memnu (1975)

 

Halit Refiğ’in yönettiği 6 bölümlük bu TRT dizisi, Çolpan İlhan’ın oyunculuk kariyerinde bayrağı devrettiği iş sayılabilir. Kariyeri boyunca saf ve masum kızları oynamaktan kaçınmış, onun yerine kıskanan, içindeki kötülüğü dışa vurmaktan çekinmeyen daha üç boyutlu karakterlere hayat vermiş bir oyuncudur Çolpan İlhan. Oyuncu, Aşk-ı Memnu’yla o güne dek oynadığı tüm karakterlerin özelliklerini Müjde Ar’ın Bihter’ine devreder adeta. Türk Sineması’ndaki kadın temsilini değiştirir. Beyaz atlı prenslerini bekleyen fakir ama gururlu kızlar başrolde olmayacaktır artık!

Daha fazla yazı yok
2024-04-25 20:01:00