A password will be e-mailed to you.

“Müzenin bir ideolojisi olmamalı, ideolojiden ziyade misyonu ve vizyonu vardır. Eğitsel bir rolü olmalı, keyifle zaman geçirmeye de müsait olmalı. Anlattığı hikayelerin çeşitlendirilmesi ve çok sesli olması gerektiğine de inanıyorum. Ama hikayeyi tamamlayan izleyici olmalıdır. Kurgusal açıdan da temsil ve teşhir gibi olgulara bakıyoruz, müze yeniden açıldığında kendi tarihini gözden geçirmesine fırsat vermek ve daha büyük tarihin içindeki yerini bu bağlamlarda değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum.” 

Yakında yeni binasında açılması planlanan İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin danışmanlığını üstlenen Vasıf Kortun müzenin yeni kimliğine dair ipuçlarını Gazete Duvar‘dan Cem Erciyes‘e verdiği röportajda anlattı. Kortun yeni İstanbul Resim Heykel Müzesi’ni ilkeleri belirli, uluslararası standartlarda işleyecek, en önemlisi izleyiciyle yakın ilişki kurabilecek bir kurum olarak tarif ediyor. 1938’de Dolmabahçe’deki tarihi Veliaht Dairesi’nde kurulan ve ne yazık ki bugüne kadar ömrünün çoğunu ziyarete kapalı geçiren müze, Emre Arolat’ın tasarladığı Fındıklı’daki antrepo yapılarından birinde modern bir geri dönüşe hazırlanıyor. Koleksiyonunda nefes kesici bölümler, yeterince değerlendirilmemiş isimler ve eserler de var.

Vasıf Kortun, Türkiye sanat dünyasının çok iyi tanıdığı bir isim. 90’lardan itibaren Türkiye’de büyük bir atılım gösteren çağdaş sanatın, onun tercih ettiği tabirle ‘güncel sanat’ın kurucu isimlerinden biri. Geçen otuz yıl içinde İstanbul Bienali dahil pek çok bienal ve kapsamlı sergiye küratör olarak imza attı, aralarında SALT’ın olduğu sanat kurumlarının oluşmasında ve yönetiminde görev aldı. Uluslararası sanat dünyasının önemli aktörlerinden biri… Rektör Handan İnci’nin bu cesur kararı açıklamasıyla, MSGSÜ bize yepyeni bir müze anlayışı benimseyeceğini de bildirmiş oldu. Yepyeni, ama nasıl?

Müze ve üniversite arasında seküler bir bağ olacak

Önce en merak edilen soruyla başlamak istiyorum. Sen Türkiye güncel sanat tarihinin kurucu isimleri arasında yer alıyorsun. Bu çok da uzun olmayan tarihin Türkiye’nin resim geçmişine eklenmediği, farklı dinamiklerle ortaya çıktığı görüşüne de katıldığını sanıyorum. Bunu şunun için söylüyorum, Türk resminin bir simge kurumu varsa orası Akademi’dir, Mimar Sinan’dır. Üstelik kendi geleneklerine de düşkün bir kurum olarak bilinir. Bambaşka bir disiplinden gelen Vasıf Kortun’un, Mimar Sinan ile iş birliği nasıl olacak? Bu dönemde Vasıf Kortun resme daha önceki dönemlerinde olduğundan daha mı çok odaklanacak? “Genişleyen pratikler içinde resme ayrıcalık tanımak durumunda değilsiniz ama müze bağlamında, adı üzerinde, resim ve heykel üzerine kurulu bir yer olacak. Burası Türkiye’nin kurumu ve 1870’lerden yakın zamana kadar koleksiyonunun en değerli ve yoğun kısmı resimlerden oluşuyor” diyor Kortun… Sakıp Sabancı Müzesi ve Sabancı Üniversitesi gibi seküler bir bağ istiyor, Mimar Sinan ile müze arasında da.

Müzedeki pozisyonunu ve kendisinden beklenenleri ise “Bu bir iş birliği değil. Bu süreçte danışmanlık görevini sürdürüyorum, işverenim de MSGSÜ Rektörlük makamı. Görev tanımlarını hazırladım, kurumsal yapılanmayı önerdim. Sergi programları üzerine de geniş bir sanat tarihçisi grubuyla istişare ediliyor” sözleriyle tarif ediyor. Koleksiyon ve genel mantığın değil ama bunun sunumunun ve işleyişinin değişmesi hedefleniyor.

Türkiye’nin ulusal sanat müzesi

Resim Heykel Müzesi’ne dair kurgulanan pozisyon ise Türkiye’nin ulusal sanat müzesi. National Gallery veya Musée National d’Art Moderne’deki gibi adlarından bağımsız bir şekilde başka farklı kültürlere de yer verecek bu müzenin amaçları; Türkiye’nin modern sanatına şahit olmak, kamuya anlatmak ve bir çatı altına getirmek.

Beklentiyi anladığını ancak zaman tanınması gerektiğinin de altını çizen Vasıf Kortun; Zühtü Müridoğlu, Sabri Berkel gibi derin, nefes kesici koleksiyon bölümleri olacağını, Mahmut Cuda gibi isimlere yer verileceğini, belli bir yaşın üzerindeki birçok insanın özlediği eserlerin de farkında olduklarını ancak  müzeyi bir tapınağa benzetmemeyi amaçladıklarını söylüyor.

Kasım sonunda detaylar belli olacak

Röoprtajda Kortun’un verdiği bilgiye göre; Kasım sonuna kadar tüm program onaylanmış ve kamuya sunulmuş olacak. Sabit sergi yerine koleksiyondan uzun dönemli sergiler tercih edilecek. Kurum dışından sergiler de planlanıyor. Tüm Güney ve Güney Doğu Akdeniz havzasını kapsayan bir ‘kaligrafik modernizm’ araştırması gibi…

“Müzenin bir ideolojisi olmamalı, ideolojiden ziyade misyonu ve vizyonu vardır. Eğitsel bir rolü olmalı, keyifle zaman geçirmeye de müsait olmalı. Anlattığı hikayelerin çeşitlendirilmesi ve çok sesli olması gerektiğine de inanıyorum. Ama hikayeyi tamamlayan izleyici olmalıdır. Kurgusal açıdan da temsil ve teşhir gibi olgulara bakıyoruz, müze yeniden açıldığında kendi tarihini gözden geçirmesine fırsat vermek ve daha büyük tarihin içindeki yerini bu bağlamlarda değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum” 

Müzenin ana rollerini “eğitsel” ve “keyifle vakit geçirici” diye tanımlayan Kortun, Türkiye’nin sanat müzeleri bakımından ikinci büyük dalgaya hazırlandığının da müjdesini veriyor: İlki Sabancı, Pera, İstanbul Modern’in açıldığı 2000’lerin başlarıydı. Şimdi Arter, yeni İstanbul Modern, Eskişehir Odun Pazarı Müzesi gibi yeni ve iddialı kurumlar geliyor. Resim Heykel Müzesi de bunlardan biri.

 

İLGİLİ HABERLER

Arter 13 Eylül’de yeni yerinde açılıyor

“Kortun’un küratörlüğündeki sergilerimiz ve müze binamız çok konuşulacak”

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 04:22:33