A password will be e-mailed to you.

“Giwar ismi Kürtçede “Acılar içinde doğmuş” mânâsını taşırken, sahne ismi olarak kullandığı Xatar ise “Tehlike” demek. Henüz çocuk diyeceğimiz bir yaşta ailesi ile bir ülkeden diğerine sürüklenmekle başlayan yaşamında pek çok “şey” olacaktır Xatar: Mülteci, torbacı, adi suçlu, hırsız, şarkıcı, hip-hop yıldızı, bar fedaisi, müzik yapımcısı…”

 

Fatih Akın, 2019’da çektiği bir seri katilin işlediği cinayetleri anlatan Der Goldene Handschuh (Altın Eldiven)” sonrasında yine gerçek bir hayat hikâyesiyle karşımızda; ünlü rapçi Giwar Hajabi, sahne adıyla Xatar’ın gettolardan müzik listelerinin zirvesine uzanan yolculuğunu filme aldığı son çalışması Rheingold / Ren Altını” ile beyazperdede.

Filmin konusu şu şekilde özetlenmiş:

Irak’taki cehennem gibi bir hapishaneden çıkan Giwar’ın Almanya’da küçük bir suçludan büyük bir uyuşturucu satıcısı düzeyine yükselişi pek hızlı olur. Ta ki bir sevkiyat kaybolana kadar. Uyuşturucu çetesine borçlarını temizlemek için devasa bir altın soygunu planlar. Tam da her şey ters giderken müzik tutkusu sayesinde Giwar’ın önünde başka bir kapı açılacaktır.

Fatih Akın, ünlü Kürt-Alman gangsta rapçi Giwar Hajabi’nin hikâyesini 1980’lerin son yıllarından, ailesiyle birlikte İran’dan Almanya’ya göç ettiği dönemden itibaren ele alarak işliyor. Giwar’ı yani (yetişkin) Xatar’ı canlandıran Emilio Sakraya da müzisyen kimliğine sahip bir aktör.

Xatar’ın annesi Rasal (Mona Pirzad) ve babası Eghbal da müzisyendir. Orkestra şefi ve besteci olan babasının besteleri, Humeyni Kürtlere karşı fetva çıkarınca İran’da yasaklı hale gelir. Aile kaçmaya çalışırken yakalanır, Eghbal işkence görür. 1990’da Bonn’a kaçmayı başaran aile burada hayatlarına devam etmeye çalışır. Annesi Rasal bir özgürlük mücadelesi savaşçısıdır, gerilla olmayı seçmez ve mücadelesini çocukları için de sürdürürken, babası Eghbal başka bir kadın uğruna onları hayatlarının en çetrefilli zamanında yalnız bırakır. Bu düzenin yıkılışı Xatar’ın mücadelesinin başlangıcı olur. Henüz ergenliğinde torbacılığa ve porno film satıcılığına başlar ama asıl parayı uyuşturucu satmaya başladığında kazandığını görür. Rakip çete üyelerinden dayak yememek adına dövüş dersleri de alan Xatar, tesadüf değil, tam anlamıyla bir filme konu olabilecek hayat öyküsüne sahip biri.

“Acılar İçindeki” Giwar’dan “Tehlikeli” Xatar’a…

Filmin ismi, Richard Wagner‘in librettosunu yazdığı ve bestelediği “Nibelung Yüzüğü” (Das Rheingold)  epik dörtlüsünün birinci kısmından geliyor ( bu bölümde yüzüğün dövülerek hazırlanması ve bu yüzüğün lanetlenmesi hikâyesi anlatılır.), senaryosu ise Xatar’ın otobiyografik romanı Alles oder Nix’e (Ya Hep Ya Hiç) dayanıyor.

Fatih Akın’ın Wagner seçimi ironik; Alman besteci Richard Wagner Yahudi düşmanı olarak bilinirdi ve Nazi döneminde Adolf Hitler‘in en sevdiği bestecilerden biriydi. Hitler, Rheingold operasını da ayrıca çok severmiş. Filmdeki soygunda çalınan Ren altınıdır ve çalanlar da Kürtler, İranlılar, Yahudiler ve Araplardır. Akın’ın dışlanmış bu kimlikler üzerinden filmin ismini belirlerken yaptığı politik gönderme hayli dikkat çekici.

Opera eserinde Ren altınının koruyucuları olarak bekleyen Üç Ren Kızı, filmde altınları bekleyen denizkızları olarak yansıtılmış. Yine operada aşk ve altınlar arasında seçim yapması gereken Alberich’in altınları çalıp kaçması ile Xatar’ın çocukluk aşkı olan Şirin’le (Sogol Faghani), kendi işleri arasında bir tercih yapmak durumunda kalması, kah bir araya gelip kah ayrı düşmeleri de paralel kurulan bir anlatı oluşturmuş.

Giwar ismi Kürtçede “Acılar içinde doğmuş” mânâsını taşırken, sahne ismi olarak kullandığı Xatar ise “Tehlike” demek. Henüz çocuk diyeceğimiz bir yaşta ailesi ile bir ülkeden diğerine sürüklenmekle başlayan yaşamında pek çok “şey” olacaktır Xatar: Mülteci, torbacı, adi suçlu, hırsız, şarkıcı, hip-hop yıldızı, bar fedaisi, müzik yapımcısı…

“Yaptığım En Zorlu Filmdi.”

Bir mazlumun süperstarlığa yükselişini izlediğimiz hikâyenin sinematik yolculuğunda pek çok ülkeye-şehre gidiyor ve pek çok karakterle karşılaşıyoruz. Böylesi büyük prodüksiyonlu işleri çekmek, sonrasındaki kurgu aşaması ve tüm bunlarının sonucu olarak ortaya derli toplu bir yapım koymak meşakkatli işler. Filmin uzun süresini de hesaba katarsak sıkıcı hale getirmeden, tempoyu hiç düşürmeden onca mekân ve onca cast ile işin altından başarıyla kalkan bir yönetmen görüyoruz ki Akın’ın kendisi de bu son çalışmasını “Yaptığım en zorlu filmdi.” diye tanımlıyor. Ne kadar zorlu olursa olsun artık bir yönetmen olarak rüştünü ispatlamış biri olarak karşımızda Fatih Akın. Özellikle bu anlamda zirve yaptığı “Altın Eldiven”den sonra rejisine dair kuşku duymadığımız bir yönetmen.

Filmini sevdirecek diğer etmenlerden biri de Amsterdam’daki Kürt mafya babası Yero Amca rolünde karşımıza çıkan Uğur Yücel. Usta oyuncunun performansını keyifle izlediğimiz evindeki sahnelerde dikkatli kulaklar televizyonda çalan Sezen Aksu’yu, Müslüm Gürses’i, Ferdi Tayfur’u da duyacaktır.

Amsterdam’da konservatuara yazılan Xatar, Almanya’ya dönüp kendi plak şirketini kursa da yine illegal işlerle para kazanmanın yollarını arar. Yero Amca’yla sıvı kokain işine girer ama burada işler karışır. En son Suriye’de yakalanan Xatar, 2010 yılında Almanya’ya tutuklu yargılanmak için gönderilir. Saldırı, darp, sahte polislik ve hırsızlıktan 8 yıla mahkum olur. Reinbach Cezaevi’ndeyken ayarladığı ses kayıt cihazı sayesinde yazdığı şarkı sözlerini besteleyip kaydeder ve hapisteyken ilk CD’si çıkar.

Gettolardan Müzik Listelerinin Zirvesine Yükseliş

Fatih Akın sinemasının suç, sokak kültürü, (illa ki) müzik, farklı ırk ve dine mensup karakterleri gibi dramatik anlamdaki tanıdık unsurlarının yanı sıra teknik anlamda da tanıdık bir isim dikkatimizi çekiyor: Rainer Klausmann. Altın Eldiven, Paramparça, Elveda Berlin, Kesik, Aşka Ruhunu Kat, Yaşamın Kıyısında, Duvara Karşı ve Solino” filmlerinin de görüntü yönetmeni olan Klausmann‘ın bu büyük harmoninin meydana gelmesinde  ortaya koyduğu sinematografik başarı yadsınamaz.

Gettolardan müzik listelerinin zirvesine uzanan hikâyesine dahil olduğumuz ve kimi zaman Scorsese filmlerinin anti-kahramanlarını çağrıştıran Xatar karakteri, Fatih Akın’ın da belirttiği gibi bugünkü Almanya’nın çok kültürlü yapısını yansıtan bir figür. Fatih Akın’ın, babası Mustafa Enver Akın anısına ithaf ettiği Rheingold, Akın’ın sineması içinde bir başyapıt olarak değerlendirilmeyecek olsa da bir masal gibi izlenecek filmlerinden biri olacak kuşkusuz.

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 08:08:09