A password will be e-mailed to you.

Bulantı açıkça duvara toslamış. Demirkubuz, Dostoyevski’nin hayaletiyle bir sınıra gelmiş. Demirkubuz’a espriyle şunu söylemek gerekiyor bazen: “Yap ama hobi olarak yap!”

Beyoğlu’nun arka sokaklarında bir duvar yazısı vardı; hala duruyor mu bilmiyorum. Zeki Demirkubuz>NBC. Espri basitti; matematikte > işareti büyük anlamına gelmektedir. Öğrenci esprisiydi anlayacağınız. Ama bir rekabet gerçeğini güzel anlatmıştı. Yeni Türkiye Sineması’ndaki müzmin gerilimi… Demirkubuz’un son filmi “Bulantı”yı seyrettim dün. Söylenecek çok şey var. Öncelikle bir karşıtlık üzerinden kurmuş Demirkubuz filmini. Bulantı bir tarafıyla bir öğrenci kısa filmi tadında kendi sinemasına bir tür retrospektif özellikler taşırken; diğer tarafıyla , en önemlisi Nuri Bilge sinemasına bilinçle düşülmüş referanslar barındırıyor. Demirkubuz NBC’nın İklimler, Uzak ve Bir Zamanlar Anadolu’da filmlerini alıntılamış. Bu çok bilinçli bir tercih ve filmin zayıflığını oluşturuyor.

Bulantı, NBC’nin İklimler filmi gibi yönetmenin kendisinin oynadığı, metropol, ilişkiler, Issız Adam tripleri çerçevesinde dönüyor. Bizzat Demirkubuz’un filmde oynaması bir tür rövanş tutumu. Bulantı kendince yeni orta sınıf ve sex and city’nin küçük yalanlarını, korkaklıklarını vermeye çalışıyor. Filmin tek temposunun yükseldiği ve gülümseten anları bu sahneler oluyor. Öğretim üyesi kahraman (İklimler’deki gibi), bozulmuş evlilik, 40 yaş bunalımları, ilişkilere bağlanamamak ama yalnız kalmaktan da korkmak gibi bir endişe çeperi içinde deviniyor. Ayrıca NBC’nin Uzak filmine gönderme yapan, geleneksel mahalleden sıyrılmış kahramanı mevlüt, akraba gibi "taşra" hayaletlerle yüzleştiren, eğitimli orta sınıf gerilimleri de sırıtıyor açıkça. Uzak’taki Cihangirli fotoğrafçının taşralı akrabasıyla yaşadığı, fare kapanı ve bir Samsun paketine sinen şiirsellik yok ama Bulantı’da. Demirkubuz Bulantı’yı NBC sineması üzerine rövansşist duygularla kurmuş. Bunu anlamak zor değil. Ama kendi sineması üzerine “yeniden düşünmek” de var demiştim. Masumiyet’in kapı gıcırtısından; elleri soğan kokulu, örme kazaklı, dul genç kapıcı kadına, Kader ve Yazgı’ya uzanan Demirkubuz sineması ile özdeşleşmiş birçok gönderme mevcut. Yine Dostoyevski üzerinden gelen acıma, incinme ve vicdan temaları yine karşımızda duruyor. “Sonia Sendromu” demeyi tercih ettiğim, Suç ve Ceza’da Raskolnikof’un yoksul, trajik Sonia karşısındaki vicdani yıkılması Bulantı’nın merkezinde duruyor. Kapıcı kadın, çocukları, Beşiktaş forması Demirkubuz’un biyografisiyle sineması arasındaki zayıf halkayı örmeye çalışıyor.

Kapıcı kadının mumla odaya girmesi, alttan ışıklandırma, Bir Zamanlar Anadolu’da filmine yapılmış diğer bilinçli referans. Filmin finalinde, kahramanın Yeraltı’na, kapıcı dairesine mumla inip dizlerine kapanması yönetmenin bıktırıcı Dostoyevski referansının son noktası oluyor…. Özetle, karşımızda fazlasıyla bireysel bir film var. Kendi sineması üzerine düşünen bir öznellik bu. Ama şunu söylemek gerekiyor: Gerek savunmacı çizgisi, gerek filmin işleyişindeki sorunlar, bıktırıcı telefon ışığıyla aydınlatılmaya çalışılan karanlık sahneler gibi detaylar düşünüldüğünde, Bulantı Demirkubuz sinemasının sonunu da gösteriyor. Zara dokunmuş yani yönetmen. Ya daha ötesi olacak; ya da Demirkubuz önceki filmleriyle anılan bir tarih olacak.

Bulantı açıkça duvara toslamış. Demirkubuz Dostoyevski’nin hayaletiyle bir sınıra gelmiş. Demirkubuz’a espriyle şunu söylemek gerekiyor bazen: “Yap ama hobi olarak yap!”

Daha fazla yazı yok
2024-04-26 07:50:43