A password will be e-mailed to you.

 

Madridli koleksiyoner çift, Alejandro Lazaro ve eşinin çağdaş sanat koleksiyonculuğu yolculuğu, on yıldan daha kısa bir süre önce, ilk kızları doğduğunda başladı ve son oğullarının doğumunda bir Jan -Ole Schiemann almalarıyla, tüm hızıyla ve en mühimi şahsi bir tutkuyla devam ediyor. Çiftin en büyük özelliği pazarın üzerinden atlayabilme, sanat pazarının değerleriyle hareket etmeme özgürlüğüne sahip olmalarında. Alejandro Lazaro ile en çok pazara direnen değerlerini konuşmaya çalıştım.

 

Çocukluk hikayeleriniz ile sahip olduğunuz sanat koleksiyonu arasında bir bağlantı var mı?

Çocukluk ve sanat koleksiyonu arasında her zaman bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. Mesela ben çocukken dedemin sineması vardı ve küçük yaşlardan itibarensinemaya gittim ve sanırım bazı eserlerde bana hayatımın o mutlu evresini hatırlatıyorlar. Eşim Alejandra ise çocukluğunu Venezuela’da geçirdiği için Latin Amerikalı sanatçılara da ilgi duyuyor.

 

Aldığınız ilk sanat eseri hangisiydi?

16 yaşındayken biri Chillida’dan diğeri Tapies’ten iki litografi satın aldım, ancak bu, koleksiyona başlamaya karar vermemizden çok önceydi. Koleksiyonun başlangıcı ise, 2013 yılında Gunther Forg’dan bir eser satın aldığımız ilk kızımızın doğumuyla aynı zamana denk geliyor.

 

Onları nerede sergilemeyi hayal ediyorsunuz ve şu anda nerede sergiliyorsunuz?

Koleksiyon, evimiz, ofisim ve depo arasında bölünmüştür. Ve istedikleri zaman bazı eserleri ödünç verdiğimiz birkaç müze ile işbirliği yapıyoruz. Instagram’da da oldukça aktifiz ve birçok çalışmamızı @coleccion_lazaro olarak yayınlıyoruz. Koleksiyonumuzun tamamını bir müzede sergileyebilmeyi ya da onu sergilemek için geçici bir yer tahsis eden bir kuruma sahip olmayı çok isteriz.

 

Sanat koleksiyoncusunun kalple mi yoksa parayla mı satın aldığını düşünüyorsunuz?

Pek çok koleksiyoncu türü vardır… Bizimki şöyle… Biz, bizi hem içerik hem de form biçim olarak çeken şeyi  satın alıyoruz.

 

Sanat piyasası sözleşmiş gibi sanatçıları geçicilik üzerine kurguluyor. Sezonluk işçi gibi sanatçılar… Bir ara acayip her yerde ve en iyi o. Daha sonra aynı sanatçı için lobiye düştü ve bir daha yukarı evlere girilmez deniyor. Bakınız Jeff Koons. Nasıl kalıcı kalacak sanatçılar bu sistemde?

Sanat ile sanat piyasasını birbirinden çok iyi ayırt etmeniz gerektiğini göz önünde bulundurursak, sanat piyasasının çok hareketli olduğunu düşünüyorum. Fiyatlar, çoğu varlık gibi, merkez bankası politikalarından kaynaklanan aşırı likidite nedeniyle birkaç yıldır yükseliyor. Bu, iyisiyle kötüsüyle birlikte yaşamak zorunda olduğumuz günümüzün bir özelliğidir.

 

Pazar ve meşum etkilerine rağmen sanatçıyı kalıcı kılmakta koleksiyonere büyük görev düşmüyor mu?

Elbette seçtiğimiz tüm sanatçıların kalıcı olmasını ve sanat tarihine ait olmasını isteriz. Bugün, bazı sanatçıların, özellikle henüz büyük bir kariyere sahip olmayanların, sanat piyasasında kırık bir oyuncak haline gelmeleri konusunda önemli bir tehlike var. Koleksiyonerler olarak rolümüz, sanatçının araştırmalarını sürdürmesine ona destek olmak ve yaşamının farklı evrelerinde çeşitli eserler edinerek kariyerine destek olmak.

 

İlham nereden geliyor peki?

İlhamımız sanat dünyasına dalmaktan, sergilere katılmaktan, diğer koleksiyoncularla akşam yemeklerinden, sanatçı stüdyolarına ziyaretlerden, müze ve fuar ziyaretlerinden geliyor. Her zaman çok ilginç insanlarla tanışıyoruz, galeri sahipleri, koleksiyonerler, küratörler, gazeteciler, sanatçılar, hepsi bize ilham veriyor.

 

Sanat danışmanlığı veren sitelere üyeliğiniz var mı? Çalıştığınız bazı danışmanlar mesela? Bir koleksiyoner olarak hep aynı galeriyle ya da danışmanla çalışmak çok büyük bir sorun teşkil etmiyor mu?

Asla bunu yapmayız ki… Eserleri ve sanatçıları biz seçeriz. Kimse bizim adımıza karar veremez. Koleksiyonculuk bizim için günlük hayatta ve seyahatlerimizde takip ettiğimiz bir yaşam biçimi.

 

Kolekiyonerin nereden geldiği kadar sanatçının da nereden geldiği sizin için önem taşıyor mu?

Açıkçası çevremizden etkileniyoruz, ancak sanat küreseldir ve belirli bir şekilde bilgi giderek daha fazla akıyor. Yağıyor adeta. Bu, koleksiyoncu için bu daha az sınır olduğu anlamına geliyor. ama sanatçılar söz konusu olduğunda, bunun farklı olduğunu düşünüyorum. Evrensel temaları olmasına rağmen, bu temalara saldırmanın veya bu temaları savunmanın yolunun, şüphesiz kökenlerinden geçtiğini düşünüyorum.

 

Siz pazarı kaale almamayı nasıl başarıyorsunuz?

Çok çalışmaya, okumaya ve her şeyden önce içgüdülerimizi takip etmeye çalışıyoruz.

 

Pazarı atlatıp yeni bir zevk yaratmak mümkün mü?

Sanatla ilgili bizi çevreleyen haberlerin çoğu (maalesef) sanat piyasasından olduğu için sanat piyasasından kopmak çok zor. Yine de, sanatçının çalışmalarını ve kariyerini araştırmak için zaman harcamalı, ziyaret etmeli ve çok okumalısınız. Lazaro Koleksiyonu’nda yer almasını istediğimiz parçaları bazen kelimenin tek anlamıyla okuyarak seçiyoruz.

 

Türkiye’dan çağdaş sanat takip etme şansınız oldu mu?

İspanyol olduğumuz için Batı Avrupa ve Latin Amerika sanatından daha çok etkileniyoruz, ancak diğer birçok ülkeden sanatçılarımız var. Hala bir Türk sanatçı yok ama bu biraz zaman ve araştırma meselesi olduğu için yeteri kadar araştırma yapabilir vakit ayırabilirsek neden olmasın?

 

Hangi sanat fuarına ya da bienale gitmezseniz olmaz?

Bir İspanyol olarak olmazsa olmazımız ARCO. Onu Art Basel, Frieze, Artbo gibi diğer fuarlar takip ediyor.

 

Genç sanatçılara herhangi bir nasihatiniz?

Kendiniz olun ve sanat piyasasının dikte ettiği modalar nedeniyle yolunuzdan ayrılmayın.

 

Genç koleksiyonerlere herhangi bir nasihatiniz?

İçgüdünüzü takip edin.

Daha fazla yazı yok
2024-11-01 00:31:53