A password will be e-mailed to you.

Pablo Larrain’in yeni filmi Neruda cuma günü Başka Sinema kapsamında gösterime girdi. Şili’nin yakın tarihteki en ünlü ve en üretken yönetmeni olan Larrain’in Avrupa’daki ortağı, uluslararası satış acentası Funny Ballons. Bu şirkette yıllardır çalışan Renan Artukmaç Neruda’nın yapımcılarından biri. Filmin gösterime girmesi nedeniyle İstanbul’a geldi ve Köprüde Buluşmalar’a seçilen proje sahipleriyle atölye çalışması yaptı. Sanatatak’a da bir söyleşi için vakit ayırdı…

Neruda’ya nasıl dahil oldunuz, hem şahıs hem şirket olarak? Sizin inisiyatifiniz miydi yoksa Funny Balloons mu görevlendirdi?

Şirket yönlendirdi beni. Funny Balloons bir uluslararası dağıtım şirketi, filmlerin dünya haklarını satıyor. Paris’te merkezi. Benim Funny Balloons’a katılmadan önceki parkurum çoğunlukla yapımdı… Fransız-Türk ortak yapımlarında yer almaya çalıştım. İngiltere’de master yaptıktan sonra İngiliz Fransız Türk filmleri yapmaya çalıştım. Funny Balloons’a katıldıktan sonra da yapım kısmını biraz geliştirdim. Şirketin kurucusu Peter Danner da yapıma el atmak istiyordu. 5-6 tane ortak yapım yaptık. Funny Balloons, ilk filminden itibaren Pablo Larrain’in bütün filmlerine ortak olmuş bir şirket. Tony Manero ve Post Mortem’de satış acentasıydı. Ben NO filminden hemen önce geldim şirkete. Bütün filmlerini takip ettiğimiz bir yönetmen olduğundan dolayı yapımcı olduk. Ardından çok küçük bütçeli, ortak yapımı gerektirmeyen El Club’u çekti, onda satış acentesi olduk ama o süreç içerisinde Neruda’ya çalışmaya başlamıştık.

Neruda‘da ekstra bir Fransız ortak yapımcısının bulunması şundan kaynaklanıyor: Fransa’da geçen sahneler var. Paris’te olduğunun anlaşılması gereken sahneler var, Seine Nehri üzerinde çektik mesela. Ortak yapımcı biz olunca Fransız ekiple çalışıldı, filmin bütün post prodüksiyonu Fransa’da yapıldı. 2013 yılından, senaryonun yazıldığı dönemden beri üzerinde çalışıyoruz. NO‘nun çekimleri sırasında, 2011 yılında Pablo Larrain’in kardeşi bu fikri getirmişti. Neruda Şili’de bütün Güney Amerika’da çok önemli bir figür. Pablo Larrain filmlerinin -kardeşiyle birlikte- kendi yapımcısı, dolayısıyla yapmaki istediği filmi yapabilen bir yönetmen. Ama çok da fikirlere açık, dinlemesini bilen, hatta dağıtımcının bile sözünü dinleyen bir yönetmen, önceki filmlerinden biliyoruz. Kabul eder etmez, kullanır kullanmaz ama dinlemesini bilen bir yönetmen. İşbirliğimiz çok iyi, birlikte çalışmaktan memnunuz. İş arkadaşlığını aşan, aile gibi bir ilişkimiz var. Yönetmenliğini yaptığı altı, yapımcılığını yaptığı 13 filmde birlikte çalıştık. En son geçen ay Berlin Film Festivali‘nde yarışan, bizim satış acentası olduğumuz Una Mujer Fantastica’nın (yönetmen Sebastian Lelio) yapımcısı da Pablo Larrain. Şili ve Güney Amerika’nın yükselen sinemasındaki yönetmenleri takip ediyor.

Pablo Larrain’in filmlerini Türkiye’de algılanması başka yerlerdekinden daha ‘otantik’.  Onun sinemasını hissediyoruz ve anlıyoruz. Neruda Türkiye’de de bir kahramandır. Beni çok şaşırtan, çok güzel bir film olduğunu açıkça söyleyeyim. Doğrudan siyasetin ötesine geçip kurmaca bir dünya yaratarak türler arası bir film yapmış olması beni çok şaşırttı ve sevindirdi. Büyüleyici buldum ben filmi, Neruda biyografisinde ötesinde karakterler yaratmaya girişmiş.

Filmi yapmaktaki amaç buydu zaten, klasik bir biyografi yapmaktansa… Senaryonun ilk hali çalışıldığında biraz daha biyografi gibiydi. Neruda çok zengin bir insan aslında çok yaşamışlığı var. 

Neruda gibi bir senaryo ticari açıdan korkutucu. Pablo Neruda gibi bir karakter hakkındaki beklentileri yıkabilecek bir film. Sol cenahın görmek isteyeceği kahraman Neruda yok bu filmde.

Senaryonun aşmak istediğimiz zorluklarından biri de buydu. Kendisi zaten çok zengin bir kişilik. Dünyanın birçok yerinde yaşadı Şili konsolosu olarak. Fransa’da yaşadı. Büyük bir şair… Politik bir duruşu var, filmin geçtiği dönemde de Şili Komünist Partisi’nden senatör seçilmişti. Yönetmenin asıl amacı biyografiden ziyade Neruda’nın kişiliğini ortaya koymaktı. Senaryonun ilk hallerinden memnun kalınmayıp hayatının en ilginç dönemine odaklanıldı. En uzun süreç bu dönemlerin araştırılmasıydı. Sonunda 1947-50 arasında karar kılındı. Bu dönemde zaten Neruda hem ünlü bir şairdi hem konsolos olarak dünyanın değişik yerlerinde yaşamıştı hem de senatör olmuştu. Komünist Parti’nin desteğiyle seçilen Başkan Videla partiyi lağvetti. Komünistler de ya tutuklanıyor ya yeraltına geçiyordu. Esasen senaryonun çekimden önceki versiyonu 160 sayfa. Sektörde “Senaryo sayfası 45 saniye yada 1 dakikaya tekabül eder” deriz… 2,5 saatlik bir filme denk geliyor. O kadar uzun bir film yapma niyetimiz yoktu. Daha şiirleri eklenmemişti. Çok yoğun bir çalışma yapıldığından tam da çözüm bulunamadan çekime girdik. Toplam yüz seksen saat malzememiz oldu. Tabii montaj çok uzun sürdü.

Hüseyin Özdemir, Milliyet

Kaç kurgucu geldi geçti?

Bir kurgucu bir de asistanı var ama tam dokuz ay kurgu yaptı! 

Yönetmenin kurgusu DVD’de çıkacak mı acaba?

Henüz öyle bir şey konuşulmadı… Film yeni yeni gösterime giriyor zaten. Ama malzeme var, belki director’s cut olmaz ama DVD ve Blu Ray’de kullanılabilecek sahneler var. Filmin sonunda Paris’te ve dağda geçen sahneler daha uzun, onlar kullanılabilir. Sinematografi ve sinema dili açısından çok zengin bir film. Pablo Larrain her filminde farklı bir dil arayan bir yönetmen. NO filminde hatırlarsanız imaj daha küçük, televizyon gibi, o dönemin ruhunu yansıtıyor. El Club’da eski Rus filmleri misali objektifler ve filtreler kullandığından dolayı daha karanlık… Bu filmde de birçok türü karıştırıyor: Polisiye var, Neruda kaçak, peşinde onu kovalayan bir polis… Kara mizah var, özellikle siyasi bölümler ironik… Filmin sonlarına doğru western türü de işlenmiş, O açıdan çok zengin bir film. Bunu başardığımıza çok memnunum çünkü toplam bütçesi 4,3 milyon dolar olan bir film. Şili’nin en pahalı filmi. Bu filmi Meksika’da yapsanız 12-15 milyon arasında olur maliyeti. Yüzlerce figüran var, dönemi yansıtan kostümler arabalar açısından da çok zengin bir film. 

Kendi sözleriyle Renan Artukmaç

Annem Fransız, babam Türk. Ankara’da yaşıyorlar. İlkokulu Ankara’da hem Fransız hem Türk okullarında okudum. Liseye Fransa’da devam ettim. De Gaulle’den mezun oldum. Ecole Superieure d’Etudes Cinematographique’te okudum. Yönetmen olmak istiyordum ama okulda yapıma yöneldim. Sadece teorik değil, teknik yanı da güçlü bir okul. Bize sürekli kısa film yaptırdılar. Okulu bitirdiğimde altı yedi film üzerinde çalışmıştım. Eğitimim sırasında yapıma ilgi duyduğumu fark ettim. Hem artistik yönünü, yönetmenlerle çalışmak açısından hem de finansman açısından, yönetmenlere çözüm getirmek açısından ilgimi çekti. Önce Fransız televizyon dizilerinde çalıştım. Sonra Türk – Fransız ortaklıklarında yer aldım. Seyfi Teoman’ın Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmine Fransız ortak bulamamıştım ama yapım ekibinde yer aldım. Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun Gözümün Nuru filmine Fransız ortak bulduk. Reha Erdem’in Şarkı Söyleyen Kadınlar’ının Fransız ortak yapımındaydım. Bugün artık yakın arkadaşım olan Yamaç Okur ve Nadir Öperli’ye olabildiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. İngiltere’de master yapmıştım. Fransa’ya dönünce uluslararası projelerde yer almak istedim. Funny Balloons’a girdim. Amerikan, İspanyol, Meksika, Brezilya ortak yapımlarında çalıştım. NO Oscar’a aday oldu örneğin. Türkiye’nin de dahil olacağı uluslararası projeler yapmayı hedefliyorum. 

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 20:02:57