A password will be e-mailed to you.

26 Mart’a kadar Akbank Sanat’ta izleyebileceğiniz Akbank Kısa Film Festivali’ni Arda Karaböcek yazıyor.

Salı akşamı bir kısmını izlediğim filmlerden bahsetmeden önce gecenin kahramanı olan videodan bahsetmem gerekiyor. Akbank Sanat’ın içinde bulunan ve zaman geçirmek için dolaştığım Sesle Avlanan Uluslararası Küratör Yarışması’nda karşılaştığım Camille Henrot’un Grosse Fatigue isimli videosu gönlümü feth etti. Camille Henrot, dünya tarihini, farklı ve birbiriyle çelişen mitolojilerle, bilimsel açıklamaları birleştirerek hiphop şekilde bize sunuyor. Anlatmayı hedeflediği, yaradılış hikayesi oldukça kapsamlı ve büyük bir hikaye, 13 dakika içinde, tek bir ekranda bunu başarması imkansız, bu yüzden Camille Henrot, ekran bölme tekniğini kullanıyor.  Ekran bölme tekniği deneysel sinemada çokça kullanılan bir anlatım biçimi, fakat Camille Henrot, bu tekniği farklı bir şekilde geliştiriyor ve bilgisayar ekranında açılan pencereler olarak üretiyor. Üst üste açılan pencereler, devamlı bir görsel tarafından retinalarınızın saldırıya uğraması, bu muazzam karmaşa içindeki müzik ve görsel arasındaki muhteşem uyum, altına girilmiş başarısı imkansız işin, dünyanın, tam da kendisinin ortaya çıkmasına neden oluyor.  Kısa film festivali bahanesiyle olur da Akbank Sanat’a giderseniz birinci katta 55inci Venedikk Bienal’inde Gümüş Aslanı kazanmış bu videoyu izleyebilirsiniz. Sanatçıyla yapılmış röportaja vimeo’dan ulaşabilirsiniz; https://vimeo.com/87586331  Sanatçının kendi sitesi de;  http://www.camillehenrot.fr/

Gelelim asıl konumuza, 11inci Akbank Kısa Film Festivali’nin ikinci gününe gidebildim. Gittiğim gün izleyebildiğim kısafilmler şöyle; Mükemmel Bir Gün – Oğuzhan Kaya, Altın Kızlar – Said Tuğcu, Sıla Özsoy, Ne Topraktır Ne de Asfalt – Bedir Afşin, Kırmızı Işık-Fransa Çok Güzel – Yasemin Akıncı, Adem Başaran – Orhan İnce.

Bu filmlerin ortak noktası ‘baba problemleri’ olarak göze çarpıyor (Reklam yönetmenliği için cv niteliğinde olan film hakkında söyleyecek bir şeyim yok). Baba figürü ortalarda yoktu. Babalarımız ölmüş, bizi terketmiş. Filmlerin neredeyse tamamında baba figürü olmayan karakterler, bu boşluğu ya anılarla yarattığı baba figürü ile dolduruyor ya kendileri birer baba figürüne dönüşüyor ya da ‘abi’ ismi altında farklı bir baba figürünün baskısı altında yeni bir birey olmaya çalışıyorlar. Bu kadar baba figürü hakkında sorunlu olmamızı zaten, ‘söver de sever de’ diyerek desteklenen malum şahısın oy oranından da anlayabiliriz.  Baba figürünün temsil ettiği güven, çocuk kalmanızı sağlayacak sevgi ve ortam öğeleri yok olduğunda kendi başına birey olmak zorunda kalırsınız. Türk filminde bu figür ve görev, anılarla yaratılmış bir güç alanıyla doldurulurken (Altın Kızlar), Kürt filmlerinde bu görev, kişilerin kendi üzerine aldığı bir görev haline geliyor (Adem Başaran, Ne Topraktır Ne de Asfalt). Bu bir toplumun kendini yeniden inşa etme çabasının temsili olarak yorumlanabilir ancak Türk filminde ortaya çıkan durum, baba figürünün artık olmadığını kabul etmeyen, kendi başına ayakta durmaya çalışmak yerine yaratılmış anılar çatısı altında yaşamayı tercih eden, dolayısıyla ilerlemek yerine aynı noktada kalınan bir hayatın filmi, içinde yaşadığımız siyasi ortamın adeta özeti.

Tek tek filmleri değerlendirme gibi bir niyetim yok fakat Kırmızı Işık-Fransa Çok Güzel’e de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Yasemin Akıncı, çok fazla bilinmeyen bir dünyayı bizlere gösteriyor, çingenelerin hayatında bize bir gün geçirtiyor. Kırmızı ışıkta, araba camlarını silerek para kazanmaya çalışan ve dans edecek yer arayan çingeneler, yağmur, ekonomik kriz demeden dans etmeye şarkı söylemeye devam ediyor ve ‘Fransa çok güzel’ diye bağırıyorlar. Filmin tek eksi yanı, daha fazlasını da izlemek istiyor oluşunuz.

 

Akbank Kısa Film festivali 26 Mart’a kadar Akbank Sanat’ta devam edecek. Gösterim takvimine http://www.akbanksanat.com/kisa-film-festivali/program/tarih adresinden ulaşabilirsiniz.

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 21:42:56