A password will be e-mailed to you.

Mürüvvet Türkyılmaz’ın Üretimleri Üzerine: 

 

 

1990’ların sonundan itibaren sürdürdüğü sanatsal pratiğinde kişisel belleğini bir yol gösterici olarak kullanır. Otobiyografik ipuçlarının yakalandığı, sarsıcı boyutta duygu yoğunluğunun olduğu ve sınırları belirsiz alanlar yarattığı, hafıza, yaşam, ölüm ile siyasi, toplumsal ve psikolojik sınırlar gibi temel kavramlarla bağlar kuran yapıtlarında içsel anlatımlar hakimdir. Sanatçının üretimlerine kaynaklık eden kuramsal dağarcığının görsel ifadeye dönüşmesi, uzun soluklu ve sancılı bir hatırlama, tekrarlama, düşünme sürecini içine alır. Hafızanın bu kartografik ifadesi, Mürüvvet Türkyılmaz’ın daima bir duygu/söz birliği taşıyan ve tüm üretim sürecine yayılan pratiğinde varlığını gösterir.

Özellikle, kendiliğinden bir bilinç akışı halinde gerçekleştirdiği “yazı-çizim”leri, sanatçının hatırlama ritüeli olarak kimi zaman mekanla iç içe geçen kimi zaman soyut bir muğlaklık ya da keskin bir figürsellik kazanan, metin ve imgeyi buluşturan, melezleştiren görsel formlar halinde ortaya çıkar. Coğrafyalara, toplumlara, kimliklere ve gündelik yaşama uzanan bir perspektifte, mekansal, zamansal, bedensel ve zihinsel “sınır”lar üzerine düşünen sanatçı, mikrofaşizmlerin yarattığı sancıları, propaganda içeren bir hırçınlıkla değil, mütevazi ve çok katmanlı jestler etrafında ele alır. Çünkü bizi çevreleyen her türlü kodlara bakışına bir tür şüphe, bir tür kuşkunun eşlik etmesinden yanadır.

Açık Masa projesiyle bir araya gelme pratiği ve diyaloğun işlemesinde uzun zaman aktif bir arayüz olan Mürüvvet Türkyılmaz, kolektif etkileşimlerin kurulmasına ve belleğin tutulmasına yönelik “performatif” konumlar aldı. Sosyal yapılar, aciliyetler ve gereklilikler noktasında “tepkisel” üretimler de gerçekleştiren sanatçının mecra çeşitliliği içeren üretim dilinde kurduğu görsel sahneler, karmaşa ve düzen birlikteliği arasında nazik bir denge kurar.

Sanatçının, kişisel ve kolektif hafızaların kesiştiği noktalarda, çocuksu bir yüzleşme ve kimi zaman oyunbaz bir tavırla ortaya çıkardığı üretimlerinden olan “Alis Harikalar Diyarında”, 2003 yılından itibaren sürer. Alis olarak ya da Alis’in serüvenine dahil olarak sanatçı, İstanbul, Diyarbakır, Londra, Sidney, Roma gibi kentlerde kimi zaman bir müzede, akvaryumda, sokakta ya da ıssız bir ağacın kovuğunda kendi imgesini sunar. Mürüvvet Türkyılmaz’ın öznel coğrafyasında (belki de labirentinde) Alis, hem yönümüzü tayin edebileceğimiz bir rehber hem de her türlü bilgi ve koordinatı yitirebileceğimiz bir sanrıdır. Sanatçının anlam evrenindeki “arayış ve belirsizlik” temasını güçlendiren bu figür, kimi zaman izleyiciyle yakınlaşır kimi zaman da mesafe alır. Alis gibi sanatçının da yolculuğu hem derinliklere hem de yüzeyden yüzeyedir. Dünyanın aniden durduğu bir “an” yaratan bu imgeler yaşamda alınan yönler, rotalar, geçici güzergahlar gibidir.

Bu güzergahlardan biri de 27 Ekim’de Ariel Sanat’da Seda Ateş ve Ayşe Orhun Güntekin tarafından hazırlanan “Taş-Kağıt-Çiçek” başlıklı karma sergide karşımıza çıkar. Pier Paolo Pasolini’nin altı yönetmenin bir araya geldiği “Amore e Rabbia” için ürettiği yaklaşık 12 dakikalık kısa filmi “Kağıttan Çiçek Üzerine Bölüm / La sequenza del fiore di carta”ya referansla oluşturulan kavramsal çerçeve dahilinde Osman Kaytazoğlu, Bahar Kocaman ve Mürüvvet Türkyılmaz’ın üretimleri izlenir. 

Pasolini’nin masumiyet mefhumunu sorgulayan filmi, kuşatıldığımız sistemler, yazgı ve kader, bireysel direniş ve bozgunlar üzerine şiirsel olduğu kadar yıkıcı bir anlam örer.

Mürüvvet Türkyılmaz’ın sergi için ürettiği “Ateşböceklerinin Var Kalma Direnci” adlı yerleştirme, Toplumsal ve kişisel hafızaların toplandığı ve saklandığı bir bellek kasasına göndermede bulunan “Belleğin Sıkışması” isimli içi gazete kağıtları ile doldurulmuş, ağzı sıkıca bağlanmış ve mühürlenmiş torba, “Yeşilde Kes” ve “Gride Kes” isimli iki fotoğraf çalışması, “Güvenli Bölge” isimli hazır nesne-zemin baskülü ve “Tesadüfen Savaş” adlı video çalışmasını içerir.

Sanatçı, bu fotoğraflarda Pasolini’nin filmindeki baş karakterin film boyunca elinde taşıdığı çiçeğin rengini taşıyan elbisesiyle, dingin bir ormanda çok uzak bir köşede ve depresif bir atmosfere sahip yıkıntıların içinde “Alis”i okurken görülür. Alis, değişen yolculuğunda ve atlattığı serüvenlerin devamında karşımıza çıkan bu “yeni” manzaralarda biraz daha uzaktadır. Aldığı mesafede, hem bir bozguncu hem de bir kaşif olarak ve yine kendine has direnci içinde kararlılıkla durur. Tıpkı ‘Alis Harikalar Diyarında’ki paralelliklerde olduğu gibi, Mürüvvet Türkyılmaz’ın, kayboluşun gerilimi ve belirsizliklerde yeni katmanlar ve yeni derinlikler bulma hali bu sergi de izlenir.



Sergi, Ariel Sanat’da 5 Aralık 2015 tarihine kadar sürüyor.

Daha fazla yazı yok
2024-05-02 07:25:54