A password will be e-mailed to you.

İstanbul’da Türkiye İş Bankası Müzesi, Ankara’da İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde eşzamanlı olarak sürmekte olan İstiklal sergisi, Mayıs ayından bu yana 300 bini aşkın kişi tarafından gezildi ve bugüne kadar en çok ziyaretçi çeken sergi olması bekleniyor.

Serginin küratörü İzzeddin Çalışlar, yaşlı genç, yerli yabancı, her kesimden böyle bir ilgi olmasının nedenini Milli Mücadele hakkında bilmediklerimizi öğretip, bildiklerimizi göstermesine bağlıyor ve şöyle diyor: “Hemen herkese ilkokul birinci sınıftan üniversite son sınıfa kadar anlatılan bir süreci tekrar anlatmak için yola çıkarken, edebiyat yapmadan duygulandırmayı ve kelimeler yerine görselliği kullanarak şaşırtmayı hedefledik. Örneğin Mondros Mütarekesi’nin şartlarını saymak yerine, işgal altındaki İstanbul ve İzmir’i görülmemiş fotoğraf ve videolarla yaşatmaya, Milli Mücadele’nin dört muharebeden ibaret bir askeri hareket olmayıp, diplomasiden sivil örgütlenmeye, topyekun seferberlikten stratejik planlamaya kadar uzanan birçok boyutu olduğunu göstermeye çalıştık. Tam anlamıyla “göstermek” istedik. Her istediğimizi gösterebilmek için de dönemle ilgili ya da ilgisiz birçok ülke ve kurumun arşivini tarayıp kendi tarihimize dair başkalarının elinde bulunan malzemelere de ulaştık. Özel koleksiyonlar ve Askeri Müze’den tedarik ettiğimiz orijinal objeler ve çoğunluğu o kadrodan biri olan dedemden kalmış belgeler de bu görsellere eşlik edince, döneme dair şimdiye kadar görülmemiş zenginlikte bir sergi çıktı. Tabii ki etkileyiciliğindeki en büyük katkı da Pattu’nun tasarım ustalığı oldu.”

Sergiyi gezerken bildiklerimizi gösterdiğine katılıyoruz. Örneğin, İstanbul’un işgal altında geçen yıllarının bir travma yarattığını biliyorduk. Sergide Galata Kulesi gibi kentin en simgesel yapısına İngiliz bayrağı çekilmiş olduğunu, Sultanahmet mitinglerinde çekilmiş filmleri, işgal kuvvetlerinin yaşamı nasıl değiştirdiğini ise ilk kez gözlerimizle gördük. Anadolu hareketine karşı İstanbul Hükümeti’nin aldığı olumsuz tavrı biliyorduk. Sergide hükümet tarafından halka dağıtılan, hatta uçaktan atılan, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını suçlayan beyannameyi görüyoruz. Düzenli ordunun donanımı için Anadolu’ya kaçırılan silah ve cephaneleri, kağnılarda taşınan sandıkları, mermi dolduran nineleri ve çocukları biliyorduk. Sergide hepsini görüyor, tanıyor hatta o sandıklardan biriyle fotoğraf bile çektirebiliyoruz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama asıl önemli olan, bilmeyip de öğrendiklerimiz:

Osmanlı-Alman ittifakı 1. Dünya Savaşı’ndan önce başlıyor. Yüzyıl dönümünde coğrafi ve kültürel olarak halen imparatorluk vasıflarına sahip olan Osmanlı ekonomisinde en büyük pay Almanya’ya ait. Balkan Savaşları’nda yaşanan hezimet sonrası ordunun ıslahı için de Almanlara başvuruluyor. Ekonomik bağımlılık ve askeri işbirliği sürerken patlayan savaşta Almanya’nın karşısında yer almak zaten pek olası görünmüyor.

İtilaf Devletleri’nin gözünde Kurtuluş Savaşı bağımsız bir savaş değil; 1. Dünya Savaşı’nın kapanmayan bir cephesi. Mondros Mütarekesi savaşa nokta koymayınca işleri uzuyor ve İtilaf Devletleri uluslararası hukuku çiğneyerek antlaşma hükümlerinin dışına çıkıyor. Aslen Birleşmiş Milletler’in kuruluş adımı olan Sevr Antlaşması da aynı bağlamda değerlendirildiğinden ne İstanbul ne Ankara tarafından onaylanıyor. Dolayısıyla hiçbir zaman geçerliliği olmuyor.

Milli Mücadele’nin ilk dönemi

Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığında Karadeniz Bölgesi’nde çok taraflı bir iç savaş ortamı ve kaos var. Milli Mücadele’nin ilk döneminde öncelikle Anadolu’da yaşanan isyanlar ve eşkıya çeteleriyle mücadele ediliyor. Kuvayı Milliye dışında Çerkes Ethem komutasında oluşturulan Kuvayı Seyyare birlikleri bu amaçla kullanılıyor.

Kongreler dönemi, Temsilciler Heyeti ve TBMM’nin kuruluşunda Meclisi Mebusan üyelerinin de önemli katkısı olması, Ankara Hükümeti’ne meşru bir siyasi temsil yetkisi hukuki temel sağlıyor. Anadolu hareketinin sivil kanadı olan Müdafai Hukuk Cemiyeti örgütlenmesi, milli bir iletişim organı gibi çalışıyor.

TBMM başkanı seçildikten sonra Mustafa Kemal’in iki ana hedefinden biri Kuvayı Milliye yerine düzenli ordu kurulması ve çatışmaya girilecek düşman sayısının azaltılması. Bolşevik Rusya ve Ermenistan’la anlaşma sağlanıp, İtalyanların çekilmesinden sonra Fransa ile Ankara Antlaşması’nın yapılması, derinlikli bir diplomasi mücadelesiyle gerçekleştiriliyor.

Kıt kaynaklar nasıl değerlendirildi?

Düzenli ordunun ihtiyacı olan silah, cephane ve teçhizat, diplomatik ilişkilerin sonucu olarak sağlanan dış yardımlar, depolardan kaçırılanlar ve muharebelerde ele geçirilenlerden oluşuyor; fakat silah modelleriyle mermi türleri arasındaki uyumsuzluğu gidermek için mühendislik ve el işçiliği gerekiyor. Bir ordu yaratmak için kıt kaynaklarla sıfırdan sanayi kuruluyor.

Düzenli ordunun kurmay subaylarının çoğu Mühendishane-i Berri Hümayun mezunu olduğundan harita ve mühendislik yetkinlikleri tam. Anadolu’nun işgali hiçbir zaman düşünülmediğinden coğrafi ayrıntıları gösteren matbu harita sıkıntısı çeken kumandanlar muharebelerde el çizimi krokiler kullanıyor.

İnönü Savaşları ve Sakarya Meydan Muharebesi Ankara’ya yönelen Yunan ordusunu durdurarak düzenli ordu oluşumuna zaman kazandıran taktikler. Kütahya, Eskişehir, Uşak’ta yaşanan muharebelerde durduramayan Yunanlılar Afyon’a kadar ilerleyip güçlü bir istihkam kuruyor. Bu yerleşme yıllar boyu sürecek şekilde planlanıyor ve Ankara’yı kıstırıyor.

Büyük Taarruz’un gizlice planlanması

XX. yüzyılın son meydan muharebesi olan Büyük Taarruz, büyük bir gizlilik içinde planlanıyor ve tek hamlede kesin sonuç alma odaklı olarak son derece detaylı hazırlanıyor. 30 Ağustos 1922 günü karşı cepheye hiç beklemediği bir yönden ve tüm tahkimatı felç edecek şekilde yapılan taarruz kısa zamanda amacına ulaşıyor ve 1912’den beri süren on yıllık savaş dönemine son veriyor.

Mudanya Mütarekesi bir ateşkes antlaşması olsa da Marmara Bölgesi’ndeki İngiliz işgal kuvvetleri çekilmediğinden 1923 yılın ilk aylarında İngiltere’de hükümet düşüp İstanbul teslim edilene kadar savaşın sürme olasılığı devam ediyor. Anlaşma sağlanamadığından iki kez toplanan Lozan Barış Antlaşması, bizim için Kurtuluş Savaşı’nın, diğer taraflar için ise 1. Dünya Savaşı’nın tamamlanması anlamına geliyor.

 

İLGİLİ HABERLER

Asla unutulmaması gereken “İktisadi Bağımsızlık” için

Topyekün bir kültür insanı: Hasan Ali Yücel

Daha fazla yazı yok
2024-05-02 01:26:22