A password will be e-mailed to you.

Plato Sanat’ın “Portfolyo Serisi”, Orhan Cem Çetin’in fotoğraflarıyla devam ediyor. Çetin’in fotoğrafları, 26 Ocak’a kadar Plato Sanat’ın konuğu olacak…

Birkaç saat de olsa yoğun gündemden sıyrılıp yeni yerler görmek, oradaki hayatın akışına dâhil olmak,  “Onda daha benim göremediğim milyonlarca şey var, o anlatsın on saat dinlerim” diyebildiğim bir sanatçıyı tanımak gerçekten paha biçilemez!

Nasıl anlatsam… Birini düşünün; eğitimi dudak uçuklatan, on beşe yakın sergide ismi geçen, halen birkaç üniversitede eğitim veren, birçok ülkeyi gezip gören ama bir o kadar her yerinden mütevazılık fışkıran biri. O anlattıkça, o mütevazı oldukça, karşısında nasıl ezilip büzüldüğümü anlatamam. İsmini eminim duymuşsunuzdur. Mübalağasız tüm bu sözlerim Orhan Cem Çetin için.

Balat’ın biriciği Plato Sanat’ta sergilenen “Portfolyo Serisi 2”, Çetin’in 70’li yıllardan günümüze kadar çektiği fotoğraflardan oluşuyor. Serginin küratörü ise Plato Sanat’ın vazgeçilmezi Marcus Graf. Marcus, sergi turundan önce Çetin’in belli bir tarzı olmadığını söylüyor ki Çetin’in fotoğraflarına bakınca bunu daha iyi anlıyorsunuz. Bazı karelerde çok pikselli olan fotoğraflar, bazılarında çözünürlüğü muhteşem büyüklükte olan fotoğraflar… Çetin’in “Renk’arnasyon” dediği fotoğraf serisine ise fotoğraf demek için bin şahit lazım. Bu yüzden serginin bence en güzel yanı bir sanatçının değişimini, dönüşümünü kendi gözlerinle görmek.

Orhan Cem Çetin, eskiden daha stabil bir yaşamı olduğu için, çektiği fotoğraflarla ilgili olarak fotoğrafları soysuzlaştırdığı, onların garip bir şey olduğu şeklinde birçok kişiden ve ustalarından olumsuz tepki aldığını söylüyor. Neyse ki şimdi öyle değil. Hatta belli tarzın yoksa bu sanatçının çoğulcu ve yenilikçi olduğunu gösterir, ama sanatçının işleri bütünü ile kopuk değil. Fotoğrafların hepsinin arkasında hüzün, karamsarlık ve kara mizah olduğunu çok net anlayabilirsiniz. Sadece kullanılan teknik farklı.

Hadi gelelim tura! Heyecan başlasın!

Çetin’in ilk dijital fotoğraf projesi olan “Renk’arnasyon” benim favorilerimden. Bu galiba benim pop-arta ölüp bitmemden kaynaklanıyor.  Çetin, fotoğrafa ve fotoğrafçılığa tamamen bambaşka bir boyut getirmiş. Bu seriyi 1993 yılında tamamladığında böyle tekniklerin Türkiye’de kullanılmaması, onu epey zorlamış, ama ortaya çok renkli bir seri çıkmış. Ben de meraktan dayanamayıp sordum: “O dönemde etkilendiğiniz biri var mıydı?” Çetin, fotoğrafta harikalar yaratmış ve “Ah Belinda” filmi ile gönüllere taht kurmuş Şahin Kaygun ile David Hockney ismini verdi.

Gelelim kendimden de hatta birçok kişinin kendisinden parçalar bulacağı “Bilet” serisine. Bu seri, isminden de anlaşılacağı gibi seyahat üzerine bir çalışma. Hani yurtdışına gidersiniz, bütün farklı gördüğünüz binaların, manzaraların, yemeklerin deli gibi durmadan fotoğraflarını çekersiniz. Çünkü her bir ânı yakalamak, Facebook’ta ya da Instagram’da paylaşmak ki bir o kadar da like almak ve arkadaşlarınıza canları çıkana kadar bütün fotoğrafları göstermek için. Sonra da bir bakmışsınız o şehre doymamışsınız çünkü o şehre sadece bir objektiften bakmışsınız. İşte tam bu devrede Çetin, akıllara durgunluk verecek çok iyi bir formül geliştirmiş. Nasıl mı?

Yanınıza birkaç kiloluk dijital makine değil de daha hafif basit bir makine alıyorsunuz. Sonra gittiğinizde olmazsa olmaz olan kareleri değil; sizin için özel olan anları görüntülüyorsunuz. Mesela Paris’te, Eyfel Kulesi’ni değil de sizi heyecanlandıran bir afişi fotoğraflamak gibi. Bundan sonraki ilk seyahatimde, bu yöntemi denemeye çalışacağım! Bakalım nasıl vasat kareler ortaya çıkacak.

Şimdi ise Çetin’in kendi çizgisi olmayan yolunda en keskin işiyle karşı karşıyayız: "Yeni Çağ". Absürt anlar, dolaysız, düz, net, dengeli kareler… Çetin’in de söylediği gibi “O güne kadar hiç sergilemediğim kadar ‘düzgün’ fotoğraflar.” En önemli özelliği de en ufak bir dokunuşun bir dönüştürmenin olmaması. Haydarpaşa Garı’nın çatısı yanarken, hurdaya dönmüş bir araç park halindeyken, araç farlarının yol yerine tarlayı göstermesi… Buradaki fotoğraflar ile oynamamasını ise şöyle açıklıyor sanatçı: “Dokunuşlar, kolajlar, dönüştürme ben gelmeden önce zaten yapılmış”

Efendim, serginin daha 26 Ocak’a kadar vakti var. “Ne zamandır Balat’a gitmek istiyordum ama olmuyordu, bir bahaneye ihtiyacım vardı” diyenler, alın size muhteşem bir bahane! Sanatçı Çetin’in fotoğrafları gerçekten görmeye değer.

Daha fazla yazı yok
2024-05-02 10:17:45