A password will be e-mailed to you.

"Farhadi, Bir Ayrılık’tan sonra Fransa’da tutunabilecek miydi? Coen’ler gerçekten de bu kez Fargo’dan beri en iyi filmlerini mi çekmişlerdi? Kechiche’in Mavi’si söylenildiği kadar iyi miydi?"

Filmekimi’nin yaklaşık 10 gün süren İstanbul ayağı sona erdi. Bu süreçte, kimi usta yönetmenlerden kimi de yeni parlayan yeteneklerden birbirinden iyi filmler izledik. Tam bir film şöleni yaşandı adeta! Elbette programdaki filmlerin hepsini izlemek benim için de pek mümkün olmadı ama tüm sinemaseverlerin günlerdir hakkında konuştuğu, merakla beklediğimiz o “meşhur” filmleri kaçırmadım.  Farhadi, Bir Ayrılık’tan sonra Fransa’da tutunabilecek miydi? Coen’ler gerçekten de bu kez Fargo’dan beri en iyi filmlerini mi çekmişlerdi? Kechiche’in Mavi’si söylenildiği kadar iyi miydi? Hepimizin aklında bu sorular vardı işte! Sonuçta, ustaların elinden çıkma filmlerin genelde memnun ettiği ve arada sürpriz filmlerin keşfedildiği güzel bir seçki izledik bu yıl.


Ustalardan iyi filmler

Jarmusch’un müzik ve edebiyat tarihi referanslarıyla doldurduğu vampir öyküsü Sadece Aşıklar Hayatta Kalır özellikle son dönemde oldukça popülerleşen vampir filmleri furyasına adeta bir son nokta koyan, güçlü bir filmdi. Yönetmenin 45’liklerle birlikte dönen kamerası ve mizah dolu diyalogları bize Jarmusch’un kariyerindeki en iyi filmi izlediğimizi hatırlatır nitelikteydi. Yönetmenin, artık iyice bir hayalet kente dönmüş müzik mabedi Detroit’i ve Beat Kuşağı’nın yuvalarından biri olan Tanca’yı filmine mekân olarak seçmiş olması meraklıları için ayrıca keyifliydi. Son yıllarda çektiği filmleri sebebiyle tekrara düşmeye başlayan Jarmusch konusunda tam da ümidimi yitirmeye başlamışken, yönetmenin bir “vampir” filmiyle “ölümsüz” olduğunu kanıtlaması çok iyi geldi bana.

Jarmusch’un aksine mesele Coenler olduğunda ise, son birkaç yıldır filme girmeden önce kendime sorduğum tek soru “Bu sefer ne kadar iyi bir Coen filmi izleyeceğiz acaba?” oluyor. Sonuçta, kariyerlerinde tek bir vasat filmin bile olmadığı bir yönetmen ikilisi onlar. Son filmleri Sen Şarkılarını Söyle’de onca beklentinin boşuna olmadığını kanıtlarcasına başarılı. 60’lı yıllara ve folk müziğe bakış attıkları filmlerinde Coenler, Llewyn Davis karakteri üzerinden tam bir kaybeden hikâyesi anlatmışlar. Oscar Isaac’in muhtemelen bu yıl pek çok ödüle de aday gösterileceği üstün oyunculuğu, Bruno Delbonnel’in harikulade görüntüleri ve dinlerken insanı büyüleyen dönemin folk şarkılarıyla güçlenen film, New York’tan Chicago’ya uzanan bir müzik yolculuğu adeta.


Bir ilk film başarısı

Son zamanlarda Ryan Coogler’ın adını yabancı basından sıkça duyuyorduk. Yönetmenin gerçek bir hikâyeyi ele aldığı Son Durak, 2008’in yılbaşı gecesi polis tarafından nedensiz yere öldürülen 22 yaşındaki Oscar Grant’in öyküsünü anlatıyor. Coogler, bu ilk uzun metrajında oyuncularından iyi performanslar çıkararak, biçimsel hiçbir denemeye girmeden salt bir hikâye anlatıcısı olarak ilerisi için umut vadeden bir yönetmen olduğunu kanıtlıyor.  Son Durak’ın Atlas Sineması’ndaki gösterimi sırasında kapanış jeneriği boyunca alkışlanması ise Coogler’ın filmin duygusunu seyirciye geçirme konusunda ne denli yetenekli olduğunun en önemli kanıtı bence. Genç yönetmenin yolu Hollywood’da belli ki çok açık olacak.


Malick’in izinde bir yetenek

70’li yıllarda, Teksas’da geçen bir suç öyküsünün anlatıldığı Ölümsüz Aşk, benim için Filmekimi’nin en büyük sürpriziydi. Yönetmen David Lowery’nin filmi, zaman zaman usta yönetmen Terence Malick’in sinemasını hatırlatsa da hikâye örgüsü bakımından Malick’in sinemasına kıyasla ana akıma daha yakın duruyor. Basit bir suç öyküsünden etkili bir aşk filmi çıkarmayı başaran Lowery, filminde tam bir Teksas dokusu kurmayı başarıyor ve yaşanan tüm bu melodramın kentin özünde yer aldığının, şiddetin coğrafyadan bağımsız ele alınamayacağının altını çiziyor. Lowery’nin üslubu bana, yine bağımsız sinemada çıkış yakalayan yönetmenler Andrew Dominik ve John Hillcoat gibi isimleri hatırlattı. Bu bakımdan yönetmenin kariyerinin nereye gideceğini şimdiden merak ediyorum doğrusu.


Cannes’ın abartılmış galibi

Özellikle uzun süresi ve içerdiği cesur cinsel içerikli sahnelerle adından sıkça söz ettiren Altın Palmiye ödüllü Mavi En Sıcak Renktir kesinlikle kötü bir film değil. Keciche’in neredeyse tamamı yakın planlardan oluşan başarılı rejisine, Lea Seydoux ve Adele Exarchopoulos’un uyumlu oyunculuklarına ve sağlam öyküsüne kusur bulmak güç, tamam! Fakat gerçekten de herkesin yere göğe koyamadığı kadar sıradışı mı perdede izlediğimiz film? Açıkçası, benim için bu sorunun cevabı kesin. Elbette, hayır! Mavi En Sıcak Renktir eli yüzü düzgün, temiz bir film; ama bundan ötesi değil. Hele bir başyapıt, hiç değil. Keciche’in filmi muhtemelen farklı bir jüri karşısında olsaydı almış olduğu ödüle hiç bir zaman kavuşamazdı. Özellikle geçtiğimiz yıllarda Cannes jürilerinin aldığı kararlara baktığımızda bu gerçek daha da göze batıyor. Düşünün bir,  bundan yirmi yıl sonra geçmişteki Altın Palmiye’li filmleri şöyle dönüp bir hatırlarken Haneke’nin Aşk’ı ya da Uncle Boonmee ile birlikte Mavi En Sıcak Renktir’i de hatırlayabilecek miyiz sizce?


Yerli sinemanın “süper güçleri”

Televizyona yaptığı işlerle daha popüler olan Onur Ünlü’nün dağıtım şirketlerine savaş açıp, vizyona sokmayacağını açıkladığı filmi Sen Aydınlatırsın Geceyi aslında keşke vizyona da girseymiş dediğim bir film oldu. Çünkü gün geçtikçe tektipleşen Türkiye Sineması’nda Ünlü gibi farklı işlere imza atan yönetmenlerin filmlerine daha çok ihtiyaç var bence. Tam da bu yüzden Ünlü’nün filmini vizyondan esirgeme kararını sorguluyorum işte. Seyircinin izlerken gerçekten eğlendiği, hem biçim hem de içerik olarak bu denli içi dolu bir “yerli” filmi mümkün olduğu kadar fazla kişinin izlemesini isterdi gönlüm. Böylece sadece festival izleyicisi değil genel izleyici de tanışabilirdi duvarların içinden geçen yan hakemiyle ya da görünmez bekçisiyle. Sinemamızın “süper güçlü” halini de tanımış olurdu böylelikle!


Filmekimi, 11 – 13 Ekim tarihleri arasında Ankara ve Trabzon’da, 25 -27 Ekim tarihleri arasında Diyarbakır ve Gaziantep’te devam edecek.

Daha fazla yazı yok
2024-05-02 03:04:35