A password will be e-mailed to you.

ABD’li ünlü sanat eleştirmeni Jerry Saltz, geçtiğimiz günlerde yayınlanan makalesinde, Refik Anadol’un ABD’deki kişisel sergisi “Unsupervised”ı kaleme aldı. MoMA’da yer alan ve son 200 yılda üretilmiş eserlerin yapay zekayla yorumlanmasına dayanan sergiye dair Saltz, “Anadol, ‘metaverse deneyimi için yeni şiirsel algoritmalar’ yaratmak istiyor. Facebook’ta çalışmalı.” dedi.

Yeni medya sanatçısı Refik Anadol’un 19 Kasım 2022’de Museum of Modern Art’da(MoMA) açılan kişisel sergisi Unsupervised ziyaretçi almaya devam ediyor. Refik Anadol Stüdyosu’nun Machine Hallucinations adlı projesinin bir parçası olan sergi, MoMA koleksiyonunda bulunan ve 200 yıl içerisinde üretilen sanat eserlerinin yapay zekayla yorumlanmasıyla oluşturuldu. Müzede yer alan toplam 138.151 parça verinin bir makinede işlenmesiyle meydana gelen Unsupervised, MoMA’nın birinci katında yer alan dev bir ekranda devamlı biçimde yeni formlar üretiyor.

Yarım milyon dolarlık ekran koruyucu

Refik Anadol‘un çalışmasını, ünlü sanat eleştirmeni Jerry Saltz, Vulture’da yayınlanan makalesinde yorumladı. Çalışmanın anlamını kavramak ve göstereceği sıradaki şeyin ne olduğunu çözmek için 30 saniyenin yeteceğini söyleyen Saltz’a göre Unsupervised, sizi “içten içe rahatsız edecek hiçbir fazilete sahip değil, hiçbir gizem tetiklemiyor.” Saltz, Anadol’un eserinde ne bir düşe ne de bir sanrıya rastlanmadığını ve bunun da sanatın ötekiliğini alıp götürdüğünü vurguluyor. “Sanat ve şüphe, bu aşırı kontrolcü, antiseptik kurulumda, ayrı düşmüş vaziyette. Yarım milyon dolarlık bir ekran koruyucuya bakmak gibi bir şey bu.”

Unsupervised gibi çalışmaların bugünlerde bienal ve müze arası ring seferi gibi hareket ettiğini vurgulayan Saltz, bunun sosyal medyanın ve piyasanın dayatmasıyla yüksek sanatın, kitlesel eğlence sektörüyle iç içe geçmesinin bir sonucu olduğunu söylüyor. Saltz bu çalışmalara örnek olarak, Anish Kapoor‘un 2006’da ABD’nin Chicago kentine diktiği ve halk arasında “fasulye” olarak nam salan Bulut Kapısı’nı ve daha yeni Louis Vitton’un görsel pazarlama olarak kullandığı Yayoi Kusama robotunu veriyor.

“Facebook’ta çalışmalı”

21. yüzyılın arifesinde, Jason Salavon ve Jeremy Blake gibi sanatçıların hali hazırda, sanat eserlerindeki desenleri örnek alan, kurcalayan ve yeniden kombine eden dijital dönüşümler yarattıklarını vurgulayan Saltz, Unsupervised ‘ın buna ölçek ve kapsam dışında başka hiçbir şey eklemediğini yazıyor.

Anadol’un sergi için yaptığı, anlamlı ve öncü olan veri görsel tekniklerinin iyileştirici etkisi olabileceğine dair olan konuşmasını da yorumlayan Saltz, “(Refik Anadol) insanların eseri karşısında gözyaşına kapıldığını, ona sarılmak istediklerini söylüyor. Dünyayı insanlar için daha iyi bir yer haline getirmeyle ilgili bu mesihçi zırva, Silikon Vadisi’nin kullandığı dilin bir ekosu. Anadol, ‘metaverse içinde yeni ve düşünceli deneyimler için şiirsel algoritmalar’ yaratmak istiyor. Facebook’ta çalışmalı.” diye yazıyor.

Jerry Saltz

Saltz’a göre esas sorun müzelerin yeni sanat formlarına, teknolojilerine ya da seyircilere ev sahipliği yapması değil. Unsupervised için esas sorun; yaratıcılıkları için, zaten var olan yazılı, görsel ve sanatsal materyalleri kullanan diğer yapay zeka programlarında olduğu gibi, yalnızca bir türev olarak kalması, kaynak aldığı materyalin ötesine geçememesi.

Saltz’dan önce Sönmez gördü

Refik Anadol’a böylesi ağır bir eleştiri, iki sene önce, Anadol’un İstanbul’da düzenlediği Makine Hatıraları sergisiyle ilgili genel yayın yönetmenimiz Ayşegül Sönmez‘den gelmişti. Sönmez, yapay zekayla uğraşan her sanatçı gibi verilerle çalışan ve Makine Hatıraları sergisi için de NASA verilerini toplayan Anadol’un, sanatçının kendi deyimiyle gerçekten de “yeni bir kapı” açıp açmadığını sorgulamıştı.

“Anadol, pek çok veriyle çalışan sanatçı gibi ses, rüzgar, ısı, Bluetooth, LTE, Wi-Fi sinyali, fotoğraflar, hava alanı istatistikleri, notalar gibi aklımıza gelen her tür veriyi GAN, t-SNE, RNN gibi açık kaynak programlarla devşirirken kendi deyişiyle “insanlığa yepyeni bir dünyanın kapısını açıyor.”

Peki ama bu “yepyeni bir dünyanın kapısı” mı gerçekten?

Bu kapı, her şeyden önce insanlık için, insanlığın yararı için biriktirilmiş bir arşiv.

Toplumsal bir hafıza ve toplumsal belgelerden oluşuyor.

İnsanlığın yararı için biriken veri, yani yararlı bir faaliyet, Anadol gibi veri sanatçıları tarafından büyüklü küçüklü yerleştirmelerle yararsız, yani sanat haline geliyor.”

Refik Anadol, Makine Hatıraları: Uzay

Yazısında veri sanatçısıyla soyut dışavurumcu arasındaki farka da değinen Sönmez, soyut dışavurumcunun mahremiyet dolu psişik dünyasını üretimi esnasında yaşadığı “duygusal trans” ile kamuya açtığını, veri sanatçının ise başkalarına ait psişik dünyaları ve insanlık için matematiksel olarak düzenlenmiş nesnel dünyayı, sanat aracılığıyla kamuya açtığını vurguluyor.

“Kamuya açılan yalnızca bu da değil.

Bütün insanlığın aktarıldığı yapay zekanın da üretimi. (Rüyası değil! Rüya demek de çok sorunlu çünkü makineler rüya görmez. Makineye rüya gördüğünü atfetmek antroposenik bir rüyadır. )

Ama yine de o, hepimizin müştereklerinden mürekkep en çağdaş şahsiyet belki de.

Ve burada yeni soyut dışavurum karşısında kriterimiz henüz belli değil.

Yüksek duvarların karşısında insan olarak küçücük kaldığımız, katılımcısı, aslında katkı sağlayanı, malzemesi olduğumuz bu görsellik, ticari değeri olan büyülüymüş gibi yapan teknoloji biçimleri ve araçlarından başka bir şey değil.

O şeye ‘sanat’ diyebilir miyiz?

“En çağdaş çağdaş sanat” hatta?

Bana kalırsa hayır.”

 

Unsupervised, 15 Nisan 2023‘e kadar MoMA‘da sergilenmeye devam edecek.

Daha fazla yazı yok
2024-04-30 19:57:19