TV dizileriyle Amerikan Gotik tekrar dönüyor. Twin Peaks, True Dedective ve daha niceleri. Tekinsizliğin geri dönüşü. Evet! Kasaba tekrar dönüyor... Zaten bir yere gitmemişti.
Bohemia’nın gerçek adı, daha doğrusu gerçek dünyadaki karşılığı, Lümpen proletarya’dır: yeni toplumsal sınıflar arasında yer edinemeyen belirli bir kesimin –topraklarına el konulan çiftçiler, işsiz esnaf ve zanaatkarlar, parasız aristokratlar, fahişeliğe zorlanan taşra kızları- içine düştüğü tampon bölge.
12 Temmuz Ulus Baker’in ölüm yıl dönümü, 2007’den beri her geçen yıl onun bıraktığı özel miras kıymetini daha da arttırıyor, bununla birlikte kültür endüstrisi de daha ceberut bir açlıkla kültür sermayesini kemirip çılızlaştırmaya çabalıyor.
İstanbul'da polis, LGBTİ Onur Haftası kapsamında her yıl düzenlenen yürüyüşe müdahale etti. Yürüyüşe izin vermeyen polis, kalabalığa tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz sıktı. Polisin saldırısıyla yarıda kalan yürüyüşün ardından LGBTİ'nin basın açıklamasını paylaşıyoruz...
Köprülerin üzerindeki tek tük insanlar, korkuluklar üzerinde sisten ibaret alçak bir gökyüzüne bakıyorlar; sanki balondaymışlar da puslu bulutlar arasında asılıymışlar gibi her tarafları sisle çevrili.[1]
Ediz Hafızoğlu, 22. İstanbul Caz Festivali kapsamında 3 Temmuz’da Salon IKSV’de sahne alacak. Bu konserde kendisine ve ekibine Pixel ve Mopti gibi gruplardan tanıdığımız Norveçli üretken müzisyen, saksofoncu Harald Lassen eşlik ediyor olacak. Biz de fırsatı yakaladık; konseri bahane edip Ediz Hafızoğlu ile ne zamandır biriktirdiğimiz bir sürü şeyi beraberce konuştuk: İlk solo albümü, dergicilik, müzisyenlik ve müzisyenlerin örgütsüzlüğü...
Seni Üzmeme İzin Verme sergisi, sanatın nabzının nerede attığını yansıtırken aynı zamanda İstanbul yaşantısına dair güzel bir perspektif sunuyor ve sanatın ortaya çıkaracağı en yüce duyumun “güç” değil de dostluk olduğunu gösteriyor.
Artnews yazarı Andrew Russeth, Türkiye basınının yapamadığını yaptı ve İstanbul bienali küratörü Carolyn Christov-Bakargiev'i giderek yaklaşan 14. İstanbul Bienali üzerine konuşturdu. Hem de "tuzlu tuzlu." Bize de ekibimizden Özlem Akarsu'nun özenli çevirisiyle yayınlamak düştü.
"‘Boğazı gerçekten çok iyi tanıyacaksınız. Yalnızca onu değil, adaları da…"