Madem toplumun bir kesiminde, daha spesifik olarak Gezi İsyancılarında “bir haysiyet zedelenmesi var “(benim tanımım değil, ben başka sözcükler seçerdim) denildi, bu zedenlenmenin ne denli tek taraflı olmadığı ve yakın bir gelecekte giderilme şansının bulunup bulunmadığı etrafında dönecek yazım.
Diyarbakır'da yaşayan edebiyatçı ve sanat eleştirmeni Mahsum Çiçek, sanatçı Cengiz Tekin'in Pilot'taki son sergisinden yola çıktı. Onun sıradan ve gündelik yaşamın sanatsal karşılığının peşine düştüğünü düşündüğü sanatını inceledi.
Ünlü İtalyan filozofun en büyük özelliği sanırım herkesin çoktan vazgeçtiği dünyayı değiştirme sevdası ve umuduna hala sahip olması. Negri, 40 yıl aradan sonra geldiği İstanbul'da performans sanatının imkanlarına dikkat çekti...
Masumiyet Müzesi, bir yaşına girdi... Nurinisa Eroğlu, bu vesileyle Cevdet Bey ve Oğulları'nda olup müzeye giremeyen duyguları, zeytinyağlıları ve kahramanca jestleri yazdı...
Sanatçı bugün unuttuğumuz, geride bıraktığımız, yitirilmiş saydığımız bir şeyi neden yeniden konu ediniyor? Sınırsız tüketim ve hıza karşılık sanatçı kendine bunu bir görev olarak mi yapıyor, kendini buna karşın müdafaa eden bir konuma mi yerleştiriyor?