A password will be e-mailed to you.

Jacques Derrida’nın l’avenir – le futur ayrımı ve 2. İstanbul Tasarım Bienali’nin kavramsal çerçevesi üzerine bir çeşitleme…

18 Ekim–14 Aralık 2014 tarihleri arasında, ikincisi gerçekleştirilecek olan İstanbul Tasarım Bienali’nin teması, geçtiğimiz Çarşamba (13 Kasım 2013) günü düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı:

Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil” [The Future is Not What it Used to Be]

Küratörlüğünü Zoë Ryan’ın yapacağı ve önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek olan bienalde, yukarıdaki yargıdan yola çıkarak, “Şu anda gelecek nedir?” sorusuna yanıt aranacağı, bu sorunun yanıtlanması sürecindeyse dayanak noktasını, manifesto kavramının oluşturacağı ifade ediliyor.

Bu çerçevede, tarih boyunca “sınırsız diyaloğu besleyen ve radikal bir süreç olarak sorgulamanın peşinden koşan hedef beyanları olarak işlev” gören manifestoların, “nereden geldiğimiz, nerede bulunduğumuz ve nereye gittiğimiz konusunu yeniden ele almak için bir platform olarak” sürece dâhil edilmesi bekleniyor.[1]

İnsanın, geçmiş, şimdi ve gelecekle örülü zamansallığı; manifestoların, avangart ve ütopyayla iç içe geçmiş tarihselliği bir arada değerlendirdiğinde, Tasarım Bienalinin kavramsal artyöresinin oldukça iddialı olduğu aşikar. Ancak bu iddialı çerçevenin içinin ne kadar doldurabileceği, Bienal başlayana dek büyük bir soru işareti olarak kalacak.

Biraz da geleceğe ait bir mesele olan bu soru işaretinin varlığını, daha sonra tartışmak üzere, bir kenara bırakır ve şimdiye dönecek olursak, Tasarım Bienalinin kavramsal çerçevesi içinde biraz daha yol alabiliriz.

Her ne kadar Tasarım Bienalinin resmi sayfasında öyle bir ifadeye rastlanmasa da 14.11.2013 tarihinde Radikal gazetesinde yer alan haberde, “Bu seneki bienal, Valéry’nin “Gelecek artık eskisi gibi değil” dizelerinden hareketle “Şu anda gelecek nedir?’ sorusuna cevap arıyor ve manifesto fikri üzerine tekrar düşünülmesini planlıyor.” ifadeleri yer almıştı.[2]

“Gelecek artık eskisi gibi değil” ifadesinin atfedildiği Paul Valéry’den yola çıktığımızda aslında oldukça ilginç bir noktaya geliyoruz. İfadeye ilişkin yürüteceğiniz hızlı bir araştırma sonucunda, ifadenin yalnızca Valéry tarafından değil; Amerikalı şair Laura Riding ve İngiliz şair Robert Graves tarafından da kullanıldığının öne sürüldüğü görülüyor.[3]

Bu ayrıntı bir yana, Valéry’nin “Gelecek, diğer her şey gibi, artık eskisi gibi değil” biçiminde Türkçeye çevrilebilecek “L’avenir est comme le reste: il n’est plus ce qu’il était” ifadesi[4], bizi Derrida’ya kadar götürecek ve Bienalin kavramsal çerçevesi açısından ilginç bir ayrıntı oluşturacak bir kavram barındırıyor: l’avenir

Fransızcada l’avenir, “gelecek” demek; ancak bir de le futur kavramı var ki o da “gelecek” anlamına geliyor. İlk bakışta, l’avenir ile le futur, eşanlamlı olarak almak ve her ikisini de Türkçeye “gelecek” biçiminde çevirmek olanaklı; ancak mesele o kadar da basit değil. İşte bu noktada Jacques Derrida yardımımıza koşuyor.

Yukarıdaki iki kavram arasında ayrıma giden Fransız filozof, “le futur”ü, “yarın, sonra, gelecek yüzyıl” gibi “tahmin edilebilir, öngörülebilir olan” gelecekle ilişkilendirirken; “l’avenir”i “beklenmedik, tahmin edilemez” gelecek olarak tarif ediyor. Bu noktada, kabaca söyleyecek olursak, “le futur” ola-cak geleceğe karşılık gelirken; “l’avenir” gele-cek geleceğe karşılık geliyor.[5]

Türkçede, iki farklı gelecek türü için de farklı bir karşılık bulmak olanaklı: gelecek ve istikbal.[6] Diğer bir ifadeyle, gelecek sözcüğünü “le futur”e, istikbal sözcüğünü de “l’avenir”e karşılık olarak kullanılabilir. Böyle bir kullanımın ardındaysa, gelecek ve istikbal sözcüklerinin, yukarıda belirtildiği üzere, farklı anlamlara karşılık geldikleri düşüncesi yatıyor. Aslında ilk bakışta, eşanlamlı olarak görülen ve birbiri yerine kullanılan; dahası biri sıklıkla tercih edilen iki sözcüğün, aslında göz ardı edilemeyecek bir anlamsal ayrılığa sahip oldukları görülüyor.

Bu kısa öyküyü Tasarım Bienaliyle ilişkilendirmeden önce, Derrida’ya tekrar dönecek olursak; Fransız düşünür, kendisi için asıl geleceğin beklenmedik, tahmin edilemez, öngörülemez olan “l’avenir”, yani istikbal olduğunu söylüyor. Derrida’nın bu bağlamdaki son hamlesiyse “l’avenir”i, Ötekiyle ilişkilendirmek. Derrida’ya göre istikbal, varışını tümüyle öngöremediği anda Ötekinin gelişi anlamını taşıyor; Ötekinin öngörülemeyen gelişi…[7]                        

Eğer, 2. İstanbul Tasarım Bienali’nin “Gelecek artık eskisi gibi değil” biçimindeki temasının altında Valéry’nin “L’avenir est comme le reste: il n’est plus ce qu’il était” ifadesi varsa, bu ifadedeki l’avenir sözcüğünü de Derrida’nın yapmış olduğu ayrımdan yola çıkarak değerlendirirsek, Bienalin kavramsal çerçevesine ilişkin farklı okumalar yapmak da olası.

Ancak bu yazıda kabaca ortaya konulan ve henüz ayrıntılandırılmamış bu çerçeve bile, Tasarım Manifestoları İçin Çağrı metninde yer alan şu ifadelerin, eğer arkasında durulabilirse, ne kadar iddialı ve önemli ifadeler olduğunun altını çiziyor:

“Peki çağdaş tasarım manifestoları nedir?

Daha kıvrak, daha hafif, daha ucuz veya daha hızlılar mı? Kurnaz, uyanık, meraklılar mı? Geçmişten −ve şimdiden− fikirler devşiriyorlar mı? Duyarlılar mı: Çeperlere bakıyor ama aynı zamanda merkezi de kazıyorlar mı? Empati kurabiliyorlar mı: İnsanlarla enformasyon, nesneler, ritüeller ve hizmetler arasında yeni ilişkileri besliyorlar mı? Parçaların birleşiminden mi oluşuyorlar: Çoklu kaynaklardan besleniyor ve hiyerarşileri sorguluyorlar mı? Savunuculuk yapıyorlar mı: Toplumsal altyapıları yeni hedefler doğrultusunda harekete geçiriyorlar mı?

Toplumun yeteri kadar incelenmemiş veya göz ardı edilmiş alanlarına ışık düşürecek ve tasarlanmış, kurgulanmış çağımız hakkında daha fazla araştırma ve fikir alışverişini kışkırtacak yeni tutum ve duyarlıkları teşvik eden manifestoların (metinler, eylemler, hizmetler, nesneler veya başka şeyler) peşindeyiz.”[8]*  

 ykemaliz@gmail.com

 

[1] http://tasarimbienali.iksv.org/tr/arsiv/haberarsivi/p/1/833

[2] http://www.radikal.com.tr/hayat/istanbul_manifestosu-1160707

[3] http://quoteinvestigator.com/2012/12/06/future-not-used/

[4] A.g.y.

[5] http://www.youtube.com/watch?v=RgLDHbF3lr0

[6] Ali Püsküllüoğlu, Arkadaş Türkçe Sözlük, 4. Baskı, s. 386 

[7] http://www.youtube.com/watch?v=RgLDHbF3lr0

[8] http://tasarimbienali.iksv.org/tr/arsiv/haberarsivi/p/1/833

* Vurgular yazara ait.

Daha fazla yazı yok
2024-05-01 01:36:00