A password will be e-mailed to you.

Macar sanatçı István Orosz, Türkiye’deki en kapsamlı sergisini Ankara’da açtı. Sanatçının anamorfoz tekniğiyle yarattığı illüzyonlar, olanaksız mimariler ve çift anlamlı imgeler, izleyiciyi, zorlayıcı bir oyuna davet ediyor.

István Orosz, eserlerini “Hiç kimse” mahlasıyla imzalıyor; Macarca yazılışıyla Utisz.  Her ne kadar eserlerinin arkasına gizlenmeyi seçse de onun elinden çıkmış bir yapıtı görenler Orosz’u tereddütsüz tanıyor. Ressam, grafik sanatçısı ve kısa film yönetmeni István Orosz’un Türkiye’deki ilk kapsamlı sergisi, 20 Şubat’a dek Ankara’daki Güler Sanat’ta devam ediyor.

1984’ten beri Utisz takma adını kullanan sanatçı, Utisz için “Tek gözlü devin kör olmasıyla sonuçlanan Odysseus’un ünlü Kikloplar hikâyesinde de kullandığı takma isimdir’’ diyor:  “Eserlerime uygun bir isim olduğunu düşündüm. Çünkü benim işlerim de aslında bir nevi göze yapılan bir saldırı.”

Bay “Hiç kimse”nin yapıtlarının en önemli özelliği, anamorfoz tekniğiyle yapılmış olmaları. Görüntü illüzyonu olarak da nitelendirilebilecek bu çok özel teknik, Orosz’un eserlerinde bir çeşit oyun kurmaya dönüşüyor. Mimari, matematik, perspektif soruları, edebiyat ve hayat; her şey var bu çalışmalarda.  Sergideki her bir çalışmanın kendine has hikâyesiyle baş başa kaldığımızda bu illüzyonun parçası olmak, bizleri şaşırtıyor ve oyuna dâhil olunca da zor bir bilmeceyi çözmenin hazzına benzer bir duygu yaratıyor.

Sergide, sanatçının Edgar Allan Poe’dan Shakespeare’e, Dürer’den Dali’ye sanat serüvenine ilham veren isimlere referanslarla oluşturduğu anamorfik çalışmalarından bir seçki yer alıyor.  Sergide yer alan en çarpıcı dizi ise 15. yüzyılın en önemli kitaplarından biri olarak kabul edilen, Sebastian Brant’in satirik kitabı Aptallar Gemisi’nin Orosz tarafından çizilmiş yorumlarından oluşuyor.  Uzaktan bakıldığında bir dizi kurukafadan oluşan bu olağanüstü incelikteki işe yakınlaştıkça, her biri ayrı bir hikâyenin ya da insanlık durumunun tasviri olan imgeler gözler önüne seriliyor.  Brant’ın şiir biçimindeki uzun taşlaması, günahlar ve manevi huzursuzluklarla çürümüş, hasta bir toplumun zayıflıklarının ve aksaklıklarının alegorisini dile getiriyor. Orosz, bu eser için ürettiği grafik seriyle algı ve göz oyunlarının en etkileyici örneklerinden birine imza atmış.

Bay “Hiç kimse”nin hikâyesinde önemli bir dönüm noktası var.  1989’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Macaristan’ın değişen siyasi rejim döneminde Orosz, “Yoldaşlar, bitti’’ başlıklı bir afiş hazırlamış. Kalın enseli bir Rus askerinin yer aldığı afiş, bir gece içinde Macaristan’ın her köşesine ulaştırılmış ve sokaklara asılmış. Sergide bu afiş yer almıyor; ancak sanatçının web sitesinde görülebilir.

Macar sanatçı, hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Aslında o dönem için böyle bir tasarım çok riskliydi. Ancak afiş, kısa sürede o kadar yaygın ve ünlü oldu ki tasarımcısını, yani beni, ortadan kaldırmak anlamsızlaştı. 1956 devrimindeki “Ruslar Evinize Gidin” sloganını çağrıştırdığı için posterin etkisinin arttığını düşünüyorum. Afiş, insanların, 1956 yılında gaddarca bastırılan devrimle 1989 yılında bir bağ kurmasını sağladı. Bu afiş, Time dergisinde yayınladığında New York’tan bir arkadaşım bana mektup yazmıştı. Ülkeyi terk etmek zorunda kalırsam, Amerika’ya onun yanına gidebileceğimi söylüyordu. Bu mesajına çok şaşırmıştım; çünkü afişin kim tarafından yapıldığını kimsenin bilmediğini sanıyordum; imzam yoktu hiçbir yerde. O yıllarda telefonum bile yoktu, ama nasıl olmuşsa o afiş ta Küba’ya kadar ulaşmış.’’

Evet, izleyiciyi bilmece gibi bir oyuna davet eden bir sergi bu. Son olarak, Orosz’un izleyicisinden samimi bir dileği var: “Aslında bencilce bir şey, ama izleyicinin benim işlerimde daha fazla zaman geçirmesini istiyorum. Benim kadar zaman vermeleri mümkün değil elbette, ama sadece birkaç saniyeliğine bakıp geçerek gitmelerini çok istemiyorum. Yaklaşık iki ay üzerinde çalıştığım bir işin önünde en az bir dakika geçirmelerini isterim doğrusu. Seyircinin de eserin yaratılış sürecinin bir parçası olduğunu düşünürüm. Birlikte yarattığımız bir iş bu.  Doğru perspektifi bulmaya çalışmalarını sağlayarak, silindir bir ayna koyarak veya eserde ikinci bir anlamı arayarak işlerini kolaylaştırmaya çalışırım. Ancak bundan daha fazla ipucu veremem, zira sanatçı hiçbir zaman izleyiciye bakıcılık yapan kişi değildir.’’

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 03:18:33