A password will be e-mailed to you.

“Bir baba-oğul hikâyesi anlattığı “Bizi Hatırla” filminin üzerinden geçen beş yılın ardından bu kez bir baba-kız hikâyesiyle karşımıza çıkan Çağan Irmak, kemikleşmiş seyircisinin seveceği sıcaklık ve naiflikte bir film sunuyor.  Önceki filmlerine nazaran ajitasyon yağmuruna tutulmasak da “Sevda Mecburi İstikamet”in de vaadinde değişen pek bir şey yok: duygusallık, gözyaşı, nostalji.”

 

Çağan Irmak ismine, izlediğim günden bugüne dek hiç değişmeyen ve de değişmeyecek bir aşkla sevdiğim dizi “Şaşıfelek Çıkmazı”ndan beri aşinayım. Dizinin senaristi ve yönetmeni olan Mahinur Ergun‘un asistanıydı ve Ergun diziyi bıraktığında reji koltuğunu Çağan Irmak devralmıştı. Bunu, 90’lar sonu ve 2000’lerde popüler olan TV filmleri takip etmişti: “Günaydın İstanbul Kardeş”, “Çilekli Pasta” sevilen ve hâlâ hatırlanan yapımlar arasındadır.

Sinema için çektiği filmlerin ilk örneklerine baktığımızda da Çağan Irmak, sineması adına umut vadeden gayet başarılı projelerini ardı ardına sıralıyordu: “Mustafa Hakkında Her Şey”, “Ulak”, “Karanlıktakiler”, “Prensesin Uykusu” şahsi favorilerim olsa da “Babam ve Oğlum”, ”Issız Adam” ile TV dizileri “Asmalı Konak” , “Çemberimde Gül Oya” gibi çalışmalarıyla seyircinin gönlünde yer edinen ve bir sonraki projesi merak edilen bir yönetmen olmuştu artık.

Genel Türk seyircisinin film kriterinde –ne yazık ki- “Çok ağladığımız film çok iyidir.” mantığı yer ettiğinden “Babam ve Oğlum”la başlayan daha duygusal ve seyirciyi bolca ağlatan hikâyelere yöneldi Irmak. Tabii bunda filmin gişedeki bol getirisinin payı yadsınamaz.

Yenilikçi ve farklı hikâyeler anlatmayı sevdiğini düşündüğüm  ve o alanda daha başarılı bulduğum Irmak yanıltmadı ve “Ulak”la karşımıza çıktı bu kez, ancak hem vizyonda hem de daha sonra seyircide karşılığını bulamadı. Oysa sadece Çağan Irmak filmografisinde değil, sinemamız adına da “Ulak”ın kalburüstü denilebilecek düzeyde bir film olduğu söylenebilir.

Filmin kendisinden daha çok fenomen olan, 7/24 radyolarda, her mağaza ve dükkanda (bir dönem İstiklâl Caddesi’nin fon müziğiydi) çalan nostaljik soundtrack’i ile “Issız Adam”, Çağan Irmak’ın sinemasında tam olarak bazı şeyleri netleştiren bir başarı getirdi. Gişe rekortmenliğine oynayan projelerin ardından geri dönüşü olmayan bir nostalji rüzgarına kapılan Çağan Irmak yapımlarıyla karşılaşmaktan kurtulamadık.

Aslında dönem hikâyeleri Irmak’ın hem dizilerinde hem de filmlerinde sıklıkla yer alan ögelerden biri. Son filmi “Sevda Mecburi İstikamet”te de aynı rotayı takip ediyor.

Film, ünlü bir Yeşilçam oyuncusu olan Selim’in, eşinin ölümünden sonra kızıyla yarım kalan baba-kız hikâyesini tamamlamaya çalışmasını konu ediniyor.

Başrollerini Selçuk Yöntem ve Selin Şekerci‘nin paylaştığı filmin oyuncu kadrosu başarılı ve sevilen isimlerden oluşuyor: Kubilay Aka, Elif Ceren Balıkçı, Sevda Aktolga, Günay Karacaoğlu, Hilmi Cem İntepe, Şebnem Sönmez ve Nergis Öztürk.

1970’li yıllardan günümüze gelen anlatıda Yeşilçam’ın sevilen jönlerinden Selim Erensoylu (Selçuk Yöntem), bir Yeşilçam klişesi olan ‘fakir oğlan – zengin kız’ konulu filmin çekiminde tanıştığı rol arkadaşı Sevda’ya (Elif Ceren Balıkçı) âşık olur.

Selim ve Sevda’nın evlendikten sonra Suna (Selin Şekerci) isminde bir kızları olur. Selim Erensoylu kariyerinin zirvesindedir, Sevda da bunca yeteneğine rağmen elini eteğini sinemadan çekip evinin kadını olmayı seçer, buraya kadar her şey Selim adına “olması gerektiği” gibidir, ancak bir “sorun” vardır ki bu önce kariyerini sarsacak, sorunu bertaraf etmek için uygun bulduğu çözümse öngörmediği bir şekilde onu kızının sevgisinden mahrum kalacağı bir hatayı yapmaya sevk edecektir. Kadın hayranlarının ilgi ve sevgisini kız çocuğu babası olarak yitirmeye başlaması yetmezmiş gibi kızının otizmli olması, ondan utanmasına ve uzaklaşmak adına çareyi karısıyla kızını Çanakkale’deki aile evine yollamasına sebep olur. Bundan sonrası Jön Selim için varsa yoksa işidir, ta ki eşi Sevda’nın hastalığı ve ölümüne kadar.

“Sevda”nın Filmini Çekmek

Otizmli bir genç kız olarak Suna’nın zor olan yaşamı annesinin kaybıyla daha da agresif ve rahatsız edici bir hâl almaya başlar. Babasına olan öfkesi Selim’in kendisiyle kurmaya çalıştığı ilişkiye de müsaade etmez. Onu sakinleştiren tek şey etrafındaki her şeyi kayda aldığı el kamerasıdır. Selim, sorumsuzca davrandığı, ilgisinden  mahrum bıraktığı kızı Suna’nın gönlünü kazanmanın yolunu bu kamera sayesinde bulacaktır. Suna’ya annesini, annesiyle olan tanışıklığından yaşadıkları aşka, evlenme teklifini yaptığı ağacın altından onları neden terk etmek zorunda kaldığına kadar anlatmasına vesile olacak bir yolculuğa çıkan Selim için hayatının filmi başlamaktadır.

Yönetmenliğini Suna’nın yapacağı bu film için, Suna ve Selim yıllardır evlerinde yardımcılıklarını yapan Fatoş’u (Günay Karacaoğlu) da yanlarına alarak Çanakkale’deki eve doğru yolculuğa çıkarlar.

Film içinde filmin bir oyuncusu daha vardır, o da Selim’i eski bencil günlerindeki isteklerine göre davranması için yoldan çıkartmakla meşgul olan gençliği; Jön Selim!

Sevgi, Emekti

Çağan Irmak hemen her filminde olduğu gibi hatalar yapan karakterleri üzerinden insanın kusursuz olamayacağı ama istediği takdirde iyi niyetiyle bu hatalarını telafi edebileceğini, sevginin emek olduğunu, ‘ben’den ‘biz’e geçmekle sevgi ve aile bağının kurulabileceğini yine naif, samimi, sıcak karakterleriyle verse de güçlü bir senaryo ortaya koyamamış. Ama kurduğu cast başarılı. Özellikle Fatoş rolündeki Günay Karacaoğlu’nun performansını ve Fatoş’un Selim’le olan atışmalı sahneleri, bu sahnelerdeki filme komedi ve ivme kazandıran paslaşmaları gözden kaçmıyor. Aynı şekilde gençliğini oynayan Kubilay Aka da rolünün hakkını verenlerden. Selim Şekerci otizmli rolünde ne iyi ne kötü denilebilecek ortalama bir performans sergiliyor. Nergis Öztürk sinema perdesine fevkalade yakışan biri, daha çok izleyebilmek dileğiyle diyelim. Sevda rolünde de özellikle Hababam Sınıfı filmlerinden tanıdığımız bir Yeşilçam oyuncusu olan ve benim de çok fazla çalışma imkânı bulduğum sevgili Sevda Aktolga’yı görmek mutlu etti.

Mutlu eden diğer detaylardan biri de Selim’den Metin Altıok dizelerini duymak:

Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden,

Bir yüzük bükerek hoşça kal sözcüğünden.

Bir yüzük yaptım belli belirsiz…

 

Filmin müzikleri ise  “Anladım işte nihayet / Hayat geçmiş boşuna / Sürüklendim yılların ardında / Sevda mecburi istikamet.  sözleriyle Teoman’a ait.

****

Bir baba-oğul hikâyesi anlattığı “Bizi Hatırla” filminin üzerinden geçen beş yılın ardından bu kez bir baba-kız hikâyesiyle karşımıza çıkan Çağan Irmak, kemikleşmiş seyircisinin seveceği sıcaklık ve naiflikte bir film sunuyor.  Önceki filmlerine nazaran ajitasyon yağmuruna tutulmasak da “Sevda Mecburi İstikamet”in de vaadinde değişen pek bir şey yok: duygusallık, gözyaşı, nostalji.

Bu sinemayı seviyorsanız…

Daha fazla yazı yok
2024-04-27 21:57:00