A password will be e-mailed to you.

Tiyatro 4, geçen sezon İzmir’de sahneledikleri ve seyircinin yoğun ilgisini çeken Boş Şehir’in İstanbul prömiyerini yapıyor. Savaş, yıkım ve ölüme ve aynı zamanda yaşam, kardeşlik ve aşka dair bir kara mizah Boş Şehir. Oyunu 27 Kasım’da Şişli Kent Kültür Merkezi’nde izleyebilirsiniz.

İzmir’in genç tiyatrosu Tiyatro 4’ün Ben Feuerbach’dan sonra sahneledikleri ikinci oyunları Boş Şehir, görüşemedikleri 10 yılın ardından cephede birbirlerini düşman taraflar olarak bulan iki kardeş aracılığıyla savaşın absürdlüğünü seyircinin önüne bırakıyor. 

 

Kasım 2014’te İzmir prömiyerinden bu yana geçen bir sene zarfında ülkemizde ve dünyada yaşanan felaketler ışığında hikayenin çarpıcılığı öne çıkıyor. Anlatımda kullanılan teknolojinin zaman ve mekanı soyutlaması hikayeyi  Balkan coğrafyasından alıp yanı başımıza getiriyor. Küresel siyasetin pek çok ülkeyi ve coğrafyayı nasıl benzer şekillerde etkileyebildiğine ve en genelinde savaşın insanlık dışılığına ve yozlaştırıcılığına vurgu yapan oyunun yazarı daha öncesinde Barut Fıçısı oyunu ile tanınan Makedon yazar Dejan Dukovski. 

 

Tiyatro 4, Boş Şehir oyununun sahne plastiğini, tiyatroda yeni yeni kullanılmaya başlanan 3D teknolojisi üzerinden geliştiriyor. 

 

27 Kasım’da yapılacak İstanbul prömiyeri vesilesi ile oyunun yönetmeni Derya Efe Uluca, oyuncu Kağan Uluca ve oyun müziklerini besteleyen Erdem Tunalı ile Tiyatro 4’ün ofis evlerinde oyunu gözden geçirdik. 

 

Hale Eryılmaz: Kağan, bize Gyore karakterini anlatır mısın?

 

Kağan Uluca: Hikayenin kardeş olan 2 sivri karakteri var. Büyük olan 10 yıldır Amerika’da ama savaş nedeni ile ailesini görmek için geri dönmüş. İki kardeş cephede farklı tarafın askerleri olarak karşılaştıklarında şehir boşlatılmıştır ve sabah gündoğumunda bombardıman başlayacaktır. 2 kardeş 2 tarafa da teslim olamadıklarından sabaha kadar şehri dolaşmaya karar verirler. Ve bu 6 saat boyunca yaşamdan, ölümden, aşktan, 10 sene boyunca hiç konuşamamış olduklarından söz ederler. Bu 2 kardeşin hem birbirlerini yeniden tanıma hem de vedalaşma sürecidir. 

 

Ben büyük kardeş Gyore’yi oynuyorum. Gyore sadece kendi hayatını düşünen, illegal işlere de bulaşmış macera sever bir karakter. Bu özelikleri onun önceden kestirilemez olmasını sağlıyor. Geri döndüğü ana vatanına ait bilgileri 10 sene öncesine ait. Şimdi karşısına çıkanlardan ne annesi, ne kardeşi, ne nişanlısı, ne de bıraktığı şehir aynı. 10 sene once bildikleri ile bugün karşılaştıkları arasındaki fark onun savaşın yıkıcılığını farketmesini sağlıyor. Kardeşinin kurduğu doğru ve yalan arasındaki oyun onun kafasını karıştırırken neticede güneşin doğacak ve bombardımanın başlayacak olması hem geçmişi hem geleceği anlamsız kılıyor ve içinde bulundukları anı görmesini de sağlıyor. 

 

H: Mapping teknolojisini kullanmak, teknoloji ve tiyatro arasında bağ kurmak zor oldu mu?

 

Derya Efe Uluca: Zor bir süreçti, danışmanlık da aldık ama bu zorluk bize çekici geldi. Teknolojiyi kullanmadaki amacımız oyunu allamak pullamak cazibesini arttırmak değildi. Zaman, mekan, uzam  algısı ile ilgili daha çok. Jean Baudrillard simülarkları açıklarken ‘Bütün sosyal hayatı düzenleyen şey gerçeklik değil, simülasyon prensibidir.’ diyor. Biz de oyunda gerçeklik saydıklarımızı ışığa çeviriyoruz. Bir çeşit simülasyon peşindeyiz yani. Bir de bu tasarımlarda amacımız sahne üzerinde oyuncuya yeni alanlar yaratmak, oyuncunun kullanımına yeni alanlar sunmak. Teknolojiyi kullanıyor olmak oyuncu performansını kesinlikle ikinci plana atmış değil. Tiyatro nihayetinde insana dayalı. 

 

H: Ekibiniz, İzmir ve İstanbul’da yaşayanlardan oluşuyor. Nasıl bir araya geldiniz?

 

D: Evet, ekip üyeleri farklı şehirlerde ve süreci, iletişim araçlarını kullanarak sürdürüyoruz. Projeye uygun olabilecek genç sanatçılar, sahne tasarım, görsel efekt tasarım, müzik, oyuncular ve teknik ekip, zamanla kadroya dahil oldu. Oyun bu ekibin özverili ve profesyonel çalışması sonucunda ortaya çıktı. Tiyatro oyunu kolektif bir ürün; bu ürünün farklı lokasyonlarda olan insanlar tarafından oluşturulabilmesinin altında bu özveri ve profesyonel çalışma yatıyor. 

 

H: Oyunun İstanbul’da sahnelenecek olmasının sizin için önemi nedir? İzmir’de seyircilerden gelen tepkiler nasıldı? 

 

K: Bu oyunun kullandığı çağdaş reji, dramaturji genel anlamdaki çağdaş anlatım dili seyircilerden ve İzmir’de tiyatrosunda söz sahibi olan kişilerden olumlu eleştirileri aldı. Nadir  olsa da bu anlatım diline yabancılık çeken seyirciler oldu. İstanbul seyircisinin tepkisini de bu anlamda merak ediyoruz. Oyunun net mesajı, net anlatımı yok; zaman zaman iki ayrı karakterle bağ kurmak mümkün ve seyirci kendi hayat deneyimi ile oyundan farklı algılar çıkarabilir.

 

H: Oyun müziklerine değinmek gerekirse, bestelerin hepsi size ait. Çalışma süreciniz ve müzikler hakkında neler söyleyebilirsiniz? 

 

Erdem Tunalı: Oyun müziklerimizi çağdaş müzik kategorisinde değerlendirilebilir. Çeşitli akustik ve elektronik seslerin kaydedilip başkalaştırılması yoluyla bestelendi. Oyun Balkan yöresinden olduğu için, kompozisyonlarda balkan melodileri ve tınılarına yer vermeyi unutmadık tabi ki. Absürd bir oyun olduğu için müzikleri de absürd bestelemek istedim. Oyunda bazı yerlerde müzik ve ses tasarımını bir arada kullandık etkiyi güçlendirmesi için. Kapanış müziğinde ise neo-klasik müzik ile reggea’yi birleştirdik. Yaylılar ve trompetler bando etkisi yaratırken kontrastında barışçıl geleneklere dayanan reggea temasını kullandık ki seyircinin yüzündeki gülümsemeyi oyun sonrasında görebilelim.

 

 

 

‘Boş Şehir’ bu sezon İstanbul’da çeşitli sahnelerde gösterimlerine devam edecek. 27 Kasım 20.30’da yapılacak İstanbul Prömiyerine katılmak için ücretsiz yer numaralı davetiyeler Şişli Kent Kültür Merkezi’nden temin edilebilir. 

Şişli Kent Kültü Merkezi : 0212 231 24 43 – 0212 231 39 16

 

Meraklısına not: Boş Şehir’de Gyore karakterini canlandıran Kağan Uluca, geçen sezon TV’de izlediğimiz Şeref Meselesi dizisinin mafya karakteri Nihat rolündeydi.

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 11:00:48